Birkaç saat sonra odaya arkasında askerlerle bir adam girdi.
"Çözün."
İki asker gelip zincirlere bir cihazla dokundu ve zincirler yere düştü. Yatakta doğrulup adama döndük.
Adam: Günaydın çocuklar. Ben Fırat Zenginel. Belki beni tanıyorsunuzdur. Bu kasabanın kurucusuyum. Neden burada olduğunuzu da bildiğinizi düşünüyorum.
Emre: Kaçmaya çalıştığımızdan mı?
Fırat: Aynen öyle. Peki neden kaçmayı denediniz?
Emre: Artık burada zorla tutulmak istemediğimizden olabilir.
Fırat: Burada zorla tutulmuyorsunuz. Burada korunuyorsunuz. Dış dünyanın tehlikelerinden haberiniz yok değil mi? Eğer kalkanları kaldırırsak sizi dışarıda ne bekleyeceğini bilmiyorsunuz? Bu kasabanın sınırları dışında 1 gün dayanamazsınız.
"Dışarıda ne var?"
"Hiç bilmediğiniz ve başa çıkamayacağınız tehlikeler. Ama merak etmeyin, burada güvendesiniz. Tabi bu davranışınızın bir cezası olmalı. Yoksa herkes kaçmayı dener, değil mi? Kızı alın."
İki asker yanıma gelip kolumdan tuttu ve kapıya doğru sürükledi.
Emre: Onu bırakın!
"Emre sakin ol! Bir şey olmayacak."
Odadan dışarı çıktık ve kapı kapandı. Adamın arkamdan fısıldadığını duydum.
"Sen öyle san."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE LOST TOWN
Mystère / ThrillerBen Eda. Dışardan sıradan liseli bir genç gibi görünebilirim, ama hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ben de değilim. Hiçbirimiz değiliz. Neden mi? Çünkü bizi diğer insanlardan ayıran bir farkımız var. Biz Kayıp Kasabalıyız. Burası neresi mi? Ben de...