6. BÖLÜM-Kabus Sona Erdi!

22 13 3
                                    


Bir karga sesiyle uyandım. Pencereye baktım. Dark gagasıyla cama vuruyordu. Dark benim kargam. Genelde sürüsüyle dışarıda gezer. Beni gördüğünde yanıma gelir veya sabahları cama vurup uyandırır. Tabi aç olduğundan da olabilir. Pencereyi açıp Dark'ı elime aldım ve onunla birlikte aşağı indim. Mutfağa gidip elime biraz buğday aldım ve yedirdim. O yerken ben de yukarı çıkıp üstümü değiştirdim. Odadan çıkacakken Emre uyandı.

"Eda, özür dilerim."

"Özür dileyecek bir şey yapmadın. Dediğim gibi, canına susadıysan git ve öl."

"Peki."

Tekrar aşağı indim. Dark yemeğini bitirmişti. Onu da alıp dışarı çıktım. Sokakta öylece yürürken Emre'nin dediğini düşündüm. Gerçekten "peki" mi demişti? Bunu yapar mıydı? Düşünürken dalmış olmalıyım, aniden birine çaptım ve az kalsın yere düşüyordum. Ama çaptığım kişi elimden tuttu. Yüzüne baktım. Bu Barış'tı.

"Özür dilerim. Ve teşekkürler."

"Sorun değil. Nereye gidiyorsun? Çok dalgın görünüyordun. Bir saniye... Bu yaralar da ne? Sakın bana yakalandığını söyleme."

"Yakalandım. Ve bir yere gitmiyordum. Sadece biraz dolaşmaya çıktım."

Dark birden havalanıp uzaklaştı.

"Aptal kuş."

"Sen iyi misin?"

"Evet."

"Ne zaman çıktın?"

"Dün akşam."

"Tek başına mı denedin? Yani kaçmayı."

"Hayır. Aslında beni buna ikna eden Emre'ydi."

"Ah o- Ona uymamalısın. Yoksa başına daha çok şey gelir."

"Sanırım haklısın. Bu sabah canına susadıysan git öl dedim ve peki diye cevap verdi! Umarım ciddi değildir."

"Sanırım ciddi."

"Ha?"

"Arkana bak."

Emre eline bir sepet almış ormana doğru gidiyordu. Arkasından koşturdum. Barış da benim arkamdan. 

"Emre! Ne yapıyorsun?"

"Dediğini. Canıma susadım ve ölmeye gidiyorum."

"Ciddi olmadığımı biliyorsun!"

"Ama ben ciddiyim."

Yere eğilip bir taş aldı ve sepete koydu.

"Kalkana taş atacağım. Belki boş bir şey vardır. Alarmlar çaldığında da kaçacağım."

"Ben de geliyorum."

"Ölmek mi istiyorsun? Neden Barış'la eve gidip oturmuyorsunuz?"

"Ah cidden mi? Geliyorum dedim! Barış istersen git."

"Ben de geliyorum. Orada sizi başıboş bırakmak hiç akla uygun değil. Özellikle seni Emre'yle bırakmak."

Emre: Amacın ne? Yürü git!

"Emre! Bizimle geliyor."

Erkekler pek anlaşamasa da beraber yola çıktık. Sınıra geldiğimizde durduk. Emre eline bir taş aldı ve fırlattı. Taş kalkana çarpıp hızla geri fırladı ve sirenler çalmaya başladı. O sırada kırmızı kalkanın bir kısmı da gözler önüne serildi. Hızla oradan uzaklaştık. Nefes nefese kaldığımızda durduk. Baya uzaklaşmıştık. Barış sepetten bir taş aldı.

"Bırak ben yapayım."

Taşı kuvvetle kalkana fırlattı. Ama taş yine kalkana çarpıp sıçradı ve Barış'ın kafasına geldi. Barış yere düştü. Emre gülerken ben hızla yanına gittim ve ayağa kaldırdım.

"İyi misin?"

"Evet. Hadi çabuk olun gidelim."

Koşarken Barış Emre'ye çelme taktı. Emre yere düştü ama Barış hiçbir şey olmamış gibi devam etti.

"Hadi Emre!"

***

O sırada askerler

"Herhalde yine o aptal kuşlar. Kalkana çarpıp duruyorlar. Hadi gidelim buradan."

***

Bir saattir erkekler aralarında kapışıp duruyorlardı. Ve bana sıra gelmemişti bile. Siren sesleri de susmamıştı. Emre tam eline başka bir taşı almış fırlatacaktı ki durdurdum.

"Yeter! Ver şunu. Ben yapacağım."

Emre'nin elinden taşı alıp sağa doğru yürüdüm. Doğru yer olduğunu düşündüğüm zaman durup nişan aldım. Toprağın biraz üstüne fırlattım. Taş çarpıp geri sekmek veya sirenleri çalıştırmak yerine yerde yuvarlandı. Sevinçle çığlık attım.

"BULDUM!"

Emre: Cidden mi! Biz bir saattir uğraşıyoruz ve sen tek denemende başardın!

"Kıskanç! Daha önce deneseydim daha erken bitebilirdi."

Barış: Cidden bunu mu konuşacaksınız? Ne bulduğumuzun farkında değil misiniz? Bu hepimizin bu lanet kasabadan çıkış kapısı! Artık Kayıp Kasaba yok! Kabus sona erdi!

THE LOST TOWNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin