33 | Eleanor

266 23 576
                                    

Yeni bir hafta, önceki iki haftaya oranla daha kolay geçmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yeni bir hafta, önceki iki haftaya oranla daha kolay geçmişti. Günler geçtikçe ama mümkün olduğunca her gün Bill ile görüşmeye devam ettikçe ondan uzak olmak Eleanor'a daha kolay geliyordu artık. Onun, en kısa zamanda bir gün Londra'ya geri döneceğini ve bundan sonra birkaç kez daha buraya geleceğini bilmek de ondan uzakta geçirdiği günlerin acısını hafifletiyordu.

İşte o gün gelip çatmıştı. Bill, planladığının aksine iki hafta geciktirmişti Londra'ya gelmesini ama geldiğinde orada bir hafta kalacağını söylemişti. Davasının duruşması yaklaşıyordu, o hafta onu da aradan çıkarıp böylece Londra'daki dava defterini kapatacaktı. Ancak elbette bu bir veda olmamalıydı. Eleanor, bu dava sona erse ve onun Londra'ya gelmek için en güçlü sebebi -dava, onun oraya dönmesi için bir zorunluluktu- ortadan kalksa bile onun Londra'ya gelmeye devam edeceğine inanıyordu. O da öyle demişti haftalar önce geldiğinde.

Peki, ya verdiği sözü tutmazsa? Eleanor bu ihtimali düşünmek istemiyor, ona güveniyordu. Yine de adamın bundan sonra Londra'yı ziyaret etmek için hiçbir zorunluluğu olmayacaktı ve sırf keyfi bir sebepten -Eleanor'u görmek- sık sık ülke değiştirip bu ziyaretlere yüklü bir miktar para harcaması anlamsız olacaktı. Bunu yapmak; ailesinden bir süreliğine ayrı kalmak, ülke değiştirmek ve kur farkından dolayı bu kadar para harcamak zorunda değildi. Mantıklı bir şekilde düşünüldüğünde bunlara hiç gerek yoktu aslında. Ancak aşk bu ya, ikisi de aralarındaki bu tür engellerin varlığından hiç hoşnut değillerdi. Birbirlerini ekranlar dışında görmek, birbirlerini hissetmek, birbirlerine dokunmak istiyorlardı.

Eleanor, Bill'in o hafta perşembe gecesi gelip cuma gününü çalışmaya ve müvekkiliyle görüşmeye ayıracağını ondan öğrendiğinden beri perşembe gecesi otele gitmesine gerek olmadığını söyleyip duruyordu ona. Saçmalama Bill, demişti, burada kalabileceğin bir yer var sonuçta. Otele sadece birkaç saatlik bir uyku için bir gece daha para vermene hiç gerek yok. Benimle kalabilirsin. Bill başta bunu reddetmiş, Logan'ın evde uyuyor olmasını bahane ederek gece yarısı gelip de onları rahatsız etmek istemediğini söylemişti. Eleanor elbette kabul etmemişti onun itirazını. Her konuştuklarında, her fırsatta dile getirmişti bu konunun sorun olmayacağını. Bill Londra'ya kaçta varırsa varsın geceyi onunla birlikte geçirip onunla birlikte uyuma ve sabah onun kolları arasında uyanma fikrine Eleanor nasıl hayır diyebilirdi ki? Aynı düşünce Bill'i de ele geçirmiş ve onun kalbini ısıtmış olmalıydı ki Eleanor'un bu teklifini nihayet kabul etmişti İsveçli avukat.

Büyük buluşma saati yaklaşırken Eleanor heyecanlıydı. Logan uyuduktan sonra Bill Londra'ya varana dek uyumayı düşünmüştü ama yatakta dönüp durmuş, uyuyamamıştı. Telefonunu dakika başı kontrol edip saate bakıyor, ondan haber bekliyor, zamanın geçmesini beklerken de sosyal medya uygulamalarında gezilmedik yer bırakmıyordu.

Saat gece 11'i geçiyorken Eleanor onun havaalanına varmış olacağını düşündü. Ancak onun havaalanından bir taksi çağırıp eve gelmesi de uzun sürecekti. Bu nedenle o gelene kadar her dakika telefonuna bakmaktan vazgeçerek kitap okumaya karar verdi. Telefonunu yatağının yanındaki komodine bıraktı, orada bulunan gece lambasını açtı ve son zamanlarda başladığı kitabı aldı eline. Yatakta doğruldu, kitapta kaldığı yeri açtı.

Silver Lining | Bill SkarsgårdHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin