1 | Eleanor

1.3K 78 379
                                    

Bulutların beyaz kısımlarını gösterecek şekilde dağıldığı ve ışınlarını yeryüzüne özgürce dağıttığı Güneş'e sıkça yer verdiği açık mavi gökyüzü, Londra'daki havanın epey iyi olacağını gösteriyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bulutların beyaz kısımlarını gösterecek şekilde dağıldığı ve ışınlarını yeryüzüne özgürce dağıttığı Güneş'e sıkça yer verdiği açık mavi gökyüzü, Londra'daki havanın epey iyi olacağını gösteriyordu. Baharda bile fazla yağış alan kasvetli şehir, her zamankinin aksine bu pazar günü tüm neşesini saçıyor gibiydi. Öyle ki, çocuklarını bu güneşli havada parka götürmek isteyen ailelerin günüydü bugün.

Eleanor Kirby de güneşi gördüğünde çocuklarını dışarı çıkaran o ailelerden biriydi. Londra'nın tatlı bir apartmanının küçük dairesinde oğluyla beraber yaşayan bekar bir anne ve kimine göre sevimli, kimine göre ise bekar olduğu için dedikodu malzemesi olan bir okul öncesi öğretmeniydi. Bir haftadır süregelen yağmurun dindiğini, onun yerine güneş açtığını gördüğünde oğlu Logan'ı evinin karşısındaki çocuk parkına çıkarmıştı o öğleden sonra.

"Anne, şuradaki kuşu besleyelim mi? Çok aç görünüyor."

Oğlunun çekiştirmesiyle Eleanor gözlerini mavi gökyüzünden çevirip oğlunun parmakla gösterdiği güvercine baktı. Bembeyaz renkli olan güvercin, parkta koşuşturan çocuklara aldırmayıp parkın zemininde birikmiş olan gölcüklerden birinden su içiyordu. Ardından ise zeminde paytak ayaklarıyla gezinip otların bittiği çimenliğe bakınıyordu çimlerde bir solucan veya herhangi bir yemek ararcasına.

"Ama onu besleyecek bir şeyimiz yok ki tatlım." diye cevap verdi genç kadın. Gözlerini kuştan çekip oğluna çevirdi ve ona gülümsedi. "Bir gün kuş yemi alıp buraya geliriz ve onu besleriz, olur mu?"

Dört yaşındaki oğlan heyecanla kafasını salladı. Kahverengi gözlerini bir kez daha parka doğru çevirdiğinde dikkatini başka bir şey çekmişti. Kuşu unutup parktaki salıncağa doğru koşmaya başladı. "Beni sallar mısın anne?" diye hevesle bağırdı. Annesi gülerek onu onayladığında minik Logan'dan önce varmıştı salıncağa.

Eleanor oğlunu salıncağa oturtup onu sallamaya başladıktan sonra parka bir kez daha göz gezdirdi. Beklediğinden az kişi vardı bu güzel günde bu parkta. Sadece birkaç çocuk koştururken bir tanesi de Logan'ın yanındaki salıncakta sallanıyor, iki tanesi de kumda oyun oynuyordu.

Çocukların yüzlerindeki gülümseyişi ve masumluklarını öyle çok seviyordu ki Eleanor, mesleğini severek yapan bir anne olmaktan da mutluydu. Logan'ın arada sırada babasını sorması dışında hayatından memnundu; severek yaptığı bir işi, kendisine ait olan minik bir apartman dairesi, canından çok sevdiği oğlu ve sık sık buluşarak keyifli vakit geçirdiği tatlı bir arkadaş grubu vardı. Kısacası her şey yolundaydı.

Logan salıncaktan hevesini kısa sürede aldıktan sonra dikkatini tekrar başka bir şeye yöneltmişti. Çocukların bu özelliğinden dolayı onların peşinde koşmak ve onların maymun iştahlarına ayak uydurmak Eleanor'u yorsa bile genç kadın bu konuda yapacak bir şey olmadığını biliyordu. Çocukların doğası buydu maalesef...

Silver Lining | Bill SkarsgårdHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin