Merhabaaalaaarrrr kayıp yazar geri döndü :D Şaka yapıyorum sadece son zamanlarda hikayemle ilgili o kadar geri bildirim aldım ki eğer bir şeyler yazmazsam evime gizli suıkast düzenlenebilceğinden korktum diyebiliriz :D Herneyse ufak bir bölüm oldu ama yine de yazmak istedim. Sanırım bu aşka vazgeçemeyecek kadar çok bağlıyım.
''Poyraz Rüzgarı'' adlı bir hikayem var eğer bakmak isterseniz Teen-Fic ama kurgusunu severek yaptım. Neyse sizi seviyorum umarım beni unutmamışsınızdır :')
Varoluş ve yokoluş başlatmadı mı bu iğrenç döngüyü? Birilerinin yaşaması için birilerini ölmesi gerek zihniyetini? Vücudum ikinci bir sarsılma dalgasıyla kavrulurken ellerim benden habersiz hareket ediyorlardı. Acı sadece beyinde diyenlerden değildim, hiç bir zaman da olamadım. Ama sanırım büyük bir gerçek vardı acı benim için üç kelimeden ibaret değildi; en azından onu tanıdığımdan beri.
O yumuşak bakışlarını üstümde ne zaman gezdirse içimde anlamını bilmediğim ve aşktan öte olduğunu bildiğim şeyler harekete geçiyordu. Aşk değildi, çünkü aşk biterdi. Mutlulukta değildi, çünkü o da bitiyordu. Neydi bu? Varlığına zorlukla diretiyor, yokluğunda acı çektiriyordu. Omzumda hissettiğim elle irkildim. Lucianın ağır parfüm kokusu odayı doldurmuştu. Kollarım göğsümde bağlı şekilde burada kaç saattir duruyordum bilmiyorum. ''Bazen sana imreniyorum.'' dedi ağlamaklı sesiyle. Hüzünlüydü gözleri, sanki geleceği önceden görmüştü. Konuşmayacağımı anlayınca devam etti. ''Güçlü değilsin Louis, öyle olmadığını defalarca gördüm. Ama ona karşı öyle yıkılmaz duvarlar örüyorsun ki bazen tek düşündüğüm bunu onun hayattayken mutlu olmasını istediğin için yaptığın oluyor, daha sonra seni izliyorum gözlerinin önünde parçalanacak bir hayatı nasıl mutlu edeceğini düşünen seni ve sana imreniyorum; bir insan nasıl bu kadar güçsüz iken güçlü görünebilir ki?'' Narin parmaklarıyla kolumu kavradı, ağlamamak için direniyordum. ''Korkma'' dedi bunu söylerken sesinin titremesine engel olamamıştı. ''Ben yanındayım.'' Kollarımı sıkıca ona doladım, başımı boynuna gömdüğümde hissettiğim güven duygusunu seviyordum. ''Biliyorum.'' dedim boynuna doğru.
Odada sadece yarım saat daha yalnız kalmıştım, daha sonra aşağıya indim. Harry uzun soluklu bir uykudaydı ve onu uyandırmaya niyetim yoktu. Aslında sanırım onu uyandıramamaktan korkuyordum. Mutfaktan gelen kokularla oraya ilerledim. ''Merhaba Kaptan Amerika'' dedi gülümseyerek, bu kadar çabuk mod değiştirmesi sağlıklımıydı bilmiyorum. ''Merhaba Kraliçe Harley'' Pişirdiği sosa batırdığı kaşığı bana doğru tuttu. ''Bak bakalım nasıl olmuş?'' İstemsizce kaşığa uzandım ağzımın tadı yoktu. ''Güzel'' dedim inanmasını umarak. Hüzünlü bir gülümseme vermekle yetindi.
Kapıyı yavaşça araladım, kolları yataktan sarkmış üstünde ki örtü yerle buluşmuştu. Yorgun yüzünü aydınlatan ay ışığını kıskandım bir an, o kadar güzeldi ki.. Sessizce yanına oturdum, parmaklarımı saçlarında, yanağında ve dudağında gezdirdim zayıflamıştı onu görmeyeli. İçimde ki buruk duygu daha da derine iniyordu, neden ben ya da neden o diyemiyordum; Neden biz? olmalıydı doğru soru. Ve benim yanlış bir cevabım bile yoktu. Gerçek mutluluk için daha kaç kez onu kaybetmem gerekecekti? Daha kaç kez onun bedeni üzerinde ağlamam, kaç kez beni bırakıp gitmesini izlemek zorunda kalacaktım? Ben sadece eksilerle dolu bir ilişkide artıları istiyordum...
Gözleri zorlukla aralandığında, yeşillerini gördüğüme bu kadar sevindiğimi hatırlamıyordum. Büyük bir 'Oh' bedenimden süzülürken elleriyle yüzümü kavradı. ''Günaydın'' sesi homurdanır gibi çıkmıştı. ''Gece oldu ama'' yüzüme yayılan gülümseme onunkiyle birleşti. ''Ah, fazla uyumuşum sanırım.'' Mahçup gibiydi. ''İlaçlar yüzündendir. Doktor ilk kullanımda olacağını söylemişti.'' Yüzünde ki gülümseme silindi, başını hafifçe salladı. Ellerinin yokluğuyla hırpalanmış gibi hissettim. Bedenim varlığını özlemişti, hem de çok.
Yatakta biraz kaydı ve beni de yanına çekti, gözleri bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi sanki ama ne söyleyeceğini nasıl anlatacağını bilmiyordu. ''Louis.'' dedi kollarını daha sıkı sararken. ''Gittiğim yerde biriyle tanıştım. Adı Martin. İyi biridir, damarına basmadığın sürece sesini yükseltmez ve gerçekten tam bir gece adamıdır.'' Söylediklerini sindirmek için gözlerimi kapattım. Başka biri mi? Ben onun yokluğuna nasıl alışırım diye düşünürken o benim yerimi bir başkasıyla mı doldurmaya çalışmıştı? Gerçek acı veriyordu, duymak istemediğimi fark ettim ama o anlatmak istiyor gibiydi. ''Her neyse, ne zaman ona baksam tek istediğim o gözlerin seninkiler olmasıydı, bana dokunduğunda canım acıyordu her gece kabuslar görüyordum sabah uyandığımda avucumda ki kesiklerle uyanıyordum. Martin bana iyi geleceğini söylemişti, ama o sadece işleri daha kötü yaptı Louis. Yemin ederim onu hiç sevmedim. Ben senden önce de senden sonra da kimseyi sevmedim Louis.'' Baş parmağımı dudağının üstüne yerleştirdim, ağlıyordu. Ağlamamalıydı, benim en savunmasız hissettiğim zaman da ağlayamazdı. ''Bak seni defalarca aramak istedim ama yapamadım bir zaman sonra Lucia beni aramaya başladı sanırım o lanet telefonu açmam senden ayrıldıktan sonra verdiğim tek doğru karardı.'' Parmağımı öptü. Bir şeyler söylememi istiyor gibiydi ama dudaklarım açılsa ağlayacak gibiydim.
''Bak doktor her şeyi unutacağım gibi saçma şeylerden bahsetti, biliyorum korkuyorsun Lou ben de çok korkuyorum ama korktuğum şey seninle ilgili her şeyi unutacağımla ilgili değil çünkü seni unutmayacağım bunun olmasına asla izin vermem bu o kadar kolay silinebilecek bir şey değil. Seni o siktiğimin balosunun ya da siktiğimin partisinde görüp görmemem önemli değil ya da yıldızların altında sevişmememiz ve seninle asla arabada seks yapmamış olmamız önemli değil. Bu hatıralar gerçek değil, ama sen öylesin Louis. Sana dokunduğumda hissettiklerim gerçek, gülümsemeni gördüğümde oracıkta erimek istemem ve gözlerinin maviliğinde boğulmak istemem gerçek. Sen benim tek gerçekliğim olacaksın; geri kalan her şeyi unuttuğumda.''
''Özür dilerim Harry, her şey için seni suçladığım için kendimden nefret ediyorum, keşke hep senin hayal dünyanda kalsaydık.'' Islak dudakları benimkilerin üstüne kapandığında onu kaybetmeyeceğimi daha iyi anlamıştım.
''Belki de son kez sevişebiliriz.'' dedi ağlamaklı sesiyle. Sanırım gülmeye çalışıyordu.
''Kes sesini.'' başını ellerimin arasına aldım. ''Birincisi evet şu an sevişebiliriz ikincisi ama bu son olmayacak..''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Secrets Are Never Die (We are secret, can't be exposed 2)
Fanfiction"Onun varlığını hissetmemeye o kadar alışmıştım ki, şimdi karşımda dururken tek hissettiğim acıydı.."