Harry, kızardığından emin olduğu balıkları tavadan usta bir şekilde alıp tabaklara yerleştirdi. Salatayı süsleyerek tabakların kenarına koyduktan sonra masadaki yerini aldı. Karşısında ki genç adam dudaklarının arasındaki soslanmış balığın keyfiyle gülümsüyordu. Harry gözlerini gözlerine kenetleyip onu izlemeye koyuldu, yemek yemekten daha cazip geliyordu. ''Aç değil misin hayatım?'' Harry daldığı rüyadan, o rüyanın iç sesiyle irkilerek uyandırılmıştı. ''Ha?'' kirpikleri hızlıca çırpınır bir görüntü sergiliyordu. ''Balığına dokunmadın Edward iyi misin?'' Harry hala alışamadığı ama ne zaman duysa ona bakılarak söylenen isme yanıt verme isteği duymuyordu. ''Bari salatanı ye, aç kalmanı istemiyorum.'' Harry küçük kaslarının kontrolünü tekrar eline geçirdiğinde çatalını salatanın içinde bir tur döndürdü. Yeterince zaman harcadığında, hafif limon tadının ağzında yayılmasına izin verdi. ''Bu gece şu Galilerin yaptığı partiye gideriz diye düşünüyordum.'' Harry ne kadar hoşnut olmasa da bu partilere karşı, Martinin her zaman özel hayatında büyük bir yeri vardı. ''Olur tabi.'' Zorlukla çiğnediklerini yuttuktan sonra masanın kenarında şeffaf bardağa su doldurdu. ''Hala şu numara arıyor mu seni?'' Harry hem yutkunmasını hem de heyecanını gizlemek için suyu dudaklarına götürdü. ''Bence açmalısın yani ailenden biri olabilir.'' Martinin şu duygusal tavırları ve altında yatan 'Eğer ailen ise onlarla tanışmak için can atıyorum.' düşünceleri eş düzeyde hareket ediyordu, yalnızca bazılarını sürekli dillendiriyordu hem de hiç bir fırsatı kaçırmadan. ''Açmak istemediğimi söyledim, eski hattım. Haftada bir kez açıyorum o telefonu o da Annem için.'' Harold bunu söylemediğine inanmak için Martinin tepkisine baktı. ''Annen mi? Onunla hiç konuştuğundan bahsetmemiştin, beni biliyor mu yani bizi?'' Kesinlikle ağzından kaçırdığı için atar damarını çatalla parçalamayı planlıyordu. ''Hayır, bilmesi gerekmiyor.'' Martinin bozulmuş yüz ifadesi yine onu üzdüğünün belirtisiydi. Tanrım! Porselen bebek gibi diye inledi Harry kimsenin duymadığı iç sesiyle.
''Martin eski yaşantımla şimdikini karıştırmak istemiyorum. Geçmişte olanlar geçmişte kalmalı eğer şimdiye taşırsam artık geçmiş olmazlar.'' Uzun ve kendince mantıklı söylediği şeyleri bir kez daha düşünerek tarttığında aslında o kadar mantıklı konuşmadığını fark etti gerçi Martinin hiç bir cümlesinin bu kurala dayalı olmadığını kendine hatırlatmadan edemedi. ''Öyle diyorsan, partiye hala gidiyoruz değil mi?'' Harry nefesini seslice dışarı verip yerinden kalktı. ''Gidiyoruz.''
''Ben şu tarafa gidiyorum, birazdan dönerim bizim çocuklara bir merhaba demeliyim.'' Harry başını sallayıp, Martinin kuru bir şekilde dudaklarına kondurduğu öpücükle kapının girişinde dikilmeye devam etti. Eğer sevmediği bir şeyi yapmak zorundaysa bundan eğlenmenin bir yolunu bulmalıydı. Son 2 yılda tek yaptığı kabullenmek olmuştu. Martin ile Los Angelesa ilk geldiği zamanlarda apartmanına taşınırken tanışmışlardı ve Harry işlerin bu kadar hızlı ilerleyeceğini hiç kavrayamamıştı. Normalin dışındaki cam bardaklardan birine konulmuş birayı alıp boğazını yakmasına izin verdi. Belki yeterince sarhoş olursa bu gece yatağa girdiğinde gözlerini sımsıkı kapatması gerekmezdi. Avuçlarını göz hizasına getirdiğinde kesik kesik izleri inceledi. Tüm avucu boyunca oval şekilde. Ağlamamak ya da çığlık atıp onu rüyasında öldürmemek için ilk zamanlarda yaptığı şeylerden kalan izler. Artık daha iyi hissediyordu. Ya da kendini bu şekilde kandırıyordu.
Müziğin sesi artık o kadar da gürültülü gelmediğinde sonunda kafasındaki düşüncelerle baş başa kalabilmişti. Tekli koltuklardan birine yayılıp elindekini dökmeme çabalarına girdi. Başı fena halde dönmeye başlamıştı, Martin her zamanki gibi onu unutup arkadaşlarıyla eğlenmeye dalmıştı. Cam olduğunu unuttuğu bardağı elinden düşürdüğünde yavaşça eğilip tuz buz olmuş parçacıkları izledi. Çok tanıdık geliyordu bu görüntü, Tek paramparça ettiği ve kaybolmasını izlediği şey bu değildi çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Secrets Are Never Die (We are secret, can't be exposed 2)
Hayran Kurgu"Onun varlığını hissetmemeye o kadar alışmıştım ki, şimdi karşımda dururken tek hissettiğim acıydı.."