-12-

1.3K 249 96
                                    

Bölüm Şarkısı : Skylar Mccreery - If You Leave
-
-
-

Minho'dan

Olmayan bedenimdeki acıyı çok net hissedebiliyordum. Boğazım kurumuş, zaten atmayan kalbim ise atmayı durdurmuştu sanki. Sadece bazı şeylerden  şanssız birisiyim.

Onu ilk gösterdiklerinde böyle olacağını bilmiyordum. Değiştirecek bir şeyler var zannetmiştim. En azından o güzel yaşasın istemiştim. Güzel çocuğum güzel yaşasın.

Cennet, insanların gitmek için uğraştıkları sonsuz mutluluk barındıran yer. Her istediğimizin olacağı yer. Dünya'da iyilik yaparsan cennete gidersin. Daimi adaletin de orada olduğu söylenir.

Cennet, acısız tasasız geçirilen sonsuz bir yaşam. Her insanın istediği bir şeydir belki de. Benim ruhum olaylara hep farklı baktı.

Jisung, benim küçük papatyam... O da benim gibi düşünürdü. Bencildi insan. Tabi ben de insandım bir aralar. Belki yaşamıma devam etseydim ben de onlardan birisi olacaktım. Tanrı'nın bana verdiği en güzel hediyelerden birisiydi insan olarak yaşamamak.

Jisung bencil olmayan tek insandı bana göre. O da bencillik yapardı. İnsan olup da kim yapmazdı ki? Ama o yaptığı bencillikleri asla bilerek yapmazdı. Kimseyi gerçekten umursamadığını veya küçümsediğini görmedim ki benim miniğim aklından bile geçirmezdi. O temiz birisiydi bu dünyaya göre. Gerçekten temiz diye düşündüğünüz kaç kişi vardır ki. Dili söylemese de aklı söyler insanın.

O pis ondan uzak dur. Ne kadar kötü kokuyor hiç banyo yapmıyor mu? Şu ayakkabılara bak sanırım ailesi fakir. Onunla dalga geçelim.

Daha büyüyemeden gerçekliği çarpmıştı bana da dünyanın. Daha 4 yaşındaki çocuğa yaptıkları zorbalıklar bana çocukların bile o kadar masum olmadıklarını düşündürüyordu. 4 yaşında bir trafik kazasında hayatını kaybeden o çocuk. Belki de sadece bir arabanın önüne atlamıştır...

Flashback

Küçük çocuk kutuları taşıyan adamların etrafında koştururken annesi ise eline bir kağıt almış evin tadilatının ne kadar tutacağını hesaplıyordu. Köyden ilk defa şehire inmişti küçük çocuk. Artık bir şehirde yaşıyordu. Yani bir sürü arkadaşı olacaktı ve okul okuyabilecekti.

Ellerini çırptı yavaşça. Annesi kağıtla meşgulken küçük adımlarını evin bahçesine yönlendirdi. Bahçe kapısından geçti ve sokağa çıktı.

Kendinden bir kaç yaş büyük abiler top oynuyorlardı. Ellerini çırptı tekrardan. Küçük adımlarla sokağın başına doğru koşarken ayağı takıldı ve düştü. Dizi kanıyordu ama ağlarsa belki sevmezlerdi onu. Bu yüzden gülümseyip ayağa kalktı.

Hafif soyulmuş ellerini çırptı. Ve bu sefer daha yavaş adımlarla yanlarına gitti. İlk başta göremediler onu. Bu yüzden bir süre onları izledi.

Sonra top birden kafasına gelince yere düştü. Kafası çok acımıştı ve ağlamak istiyordu. Ama gözleri doldu sadece.

Yerden kalkarken diğer çocuklar ona gülüyordu. Kaşlarını çattı küçük çocuk. Komik bir şey miydi düşmek? Şehirdekiler yere düşünce gülüyorlar mıydı?

Dolan gözlerini kirlenmiş yaralı avuç içlerine sildi. Tuzlu gözyaşı avucunu acıtmıştı ama önemli değildi. Ve onlar gibi gülmeye başladı.

O gülünce herkes susmuştu. Küçük çocuk hâla gülüyordu. En sonunda birisi yanına geldi.

" Ne kadar da pis kokuyorsun. "

Ve yine güldüler.

Küçük çocuk onlarla birlikte güldü.

" Ayakkabılarına bak şunun. Baban temizlikçi mi yoksa? "

Çocuk onlara baktı ve gözleri doldu.

" Babam yok. "

Ve yine güldüler.

Bu sefer gülmemişti çocuk. Anlamıştı çünkü. Gerçekliği anlamıştı. Küçük adımlarıyla onlardan uzaklaşırken onlar hâlâ arkadan bağırıp gülüşüyorlardı.

Nedenini merak etti küçük çocuk. O küçük olduğu için mi kötüydü? Pis olduğu için mi? Fakir olduğu için mi? Kıyafetleri kötü olduğu için mi?

Çok kötüyüm dedi küçük çocuk. Ve ağlamaya başladı. Kendini onlar için tuttuğu her an için ağlıyordu. Gözleri dolu çocuk hiç bir şey göremiyordu. Öylece yolda yürüyordu sadece.

Sonunda gözlerini yakıcı bir ışık kapladı ve gözleri kapandı.

Bir süre sonra bir ışık daha geldi ve onu bedeninden ayırdı. Yerde yatan kanlı bedenini görünce ürktü küçük çocuk. Ona çarpan arabadaki iki yetişkin hemen aşağıya indiler.

Çocuğun bedenini arabanın içine yerleştirdiler. Arabada onun yaşlarında küçük bir çocuk vardı. Kanlı bedenini görünce ağlamaya başladı.

Ellerini yanaklarına koydu bedenin. Neden ona kötü koktuğunu söylememişti?

" Anne lütfen ölmesin. "

Hastaneye gidesiye kadar arabadaki çocuk küçük çocuğun ellerinden tuttu ve güzel şeyler söyledi ona. Küçük çocuk ise onu dinliyordu. Ama bedeninde değildi artık.

Hastaneye geldiklerinde hemen doktorlar almıştı bedenini. Arabadaki çocuk hâlâ ağlıyordu. Annesi babası ise bu işten nasıl kurtulacaklarını düşünüyorlardı.

' Tanrı'm lütfen ölmesin.'

Bir ses duydu küçük çocuk.

'Tanrı'm lütfen ölmesin. '

Ve yine.

Dua ediyordu. Sincap yanaklı çocuk.

Anlayamamıştı çocuk. O ölmüştü artık. Onu neden düşünüyordu?

Bir kaç saat sonra bir doktor çıktı ameliyathanenin kapısından. Sincap yanaklı çocuk hemen annesinin peşinden doktorun yanına geldi.

" Üzgünüm hastayı kaybettik. "

Ben yükseğe doğru havalanırken sincap çocuk tekrardan ağlamaya başlamıştı.

_________________________________________________

Minho Jisung için cennetten vazgeçti ama cennet öyle kolay vazgeçilebilecek bişey değil. Vazgeçmesinin bir sebebi olmalıydı.

Minho tanımadığı birisini bile bu kadar düşünen seven bu çocuğa hayran kalmıştı.

Ruh eşleri böyle tanışmıştı işte...

engelgeister [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin