Wei'den
Kısa bir yürüyüşün ardından Wangji'nin evine varmıştık. Evinin o kadar da uzak olmadığını fark etmiştim. Yürüyerek kolayca gelebilirdim. Evin yolunu aklıma not ettim. Wangji'nin bir binaya doğru girmesiyle elimdeki balonlarla birlikte onu takip ettim. Balonlar yüzünden yolda ilerlerken insanların ilgisini toplamıştık. Bazıları 'Ne kadar da tatlılar' diye aralarında fısıldarken -fısıldamaları yersizdi, çünkü duyabiliyorduk- ,bazıları da 'Ne kadar da yakışıyorlar. Çok uyumlu bir çiftler' diye bize bakıyorlardı-
Dur.
Çift mi?
Biz mi?
Wangji ve ben?
Kafamı Wangji'ye çevirdim. İnsanları dinlemiyormuş gibi gözüküyordu ancak son söylenilen cümlelere hafifçe gülümsedi. O tarafa doğru dönerek baş selamı verdi ve ilerlemeye devam etti. Kafam karıştı. Onlara dönüp baş selamı vermesi, bir çift olduğumuzu onaylamak mıydı? Neden gülümsedi ki?
Yolda olanları hatırlarken kafamı salladım ve bu düşünceleri aklımdan silmeye çalıştım. Wangji'nin çıkarttığı sesle ona doğru döndüm. Elindeki anahtarla evinin kapısını açmaya çalışıyordu. Gözlerim onu izlemeye başladı. Düzenle taranmış saçları, mavi-beyaz karışımı giysileri, uzun elleri. Bu sefer gözlerimi yüzüne kilitledim. Hafif çekik gözleri, yumuşacık görünen pofuduk yanakları, dudakları, sanki dudakları bana göre daha kalın ve do-
"Wuxian"
Gözlerimi Wangji'nin dudaklarından alıp gözlerine baktım. Yakalandım. Kesin sapık sanacak beni. Ne diye diktin gözlerini adamın dudaklarına. Tabii sapık sanar seni. Aptal Wei Ying .
"Efendim Wangji."
Eliyle kapıyı ittirdi ve kapı daha açıldı. Yani daha önce kapıyı açmıştın ve bana söyleyecekken nereye baktığımı fark edip sustun mu? İşte şimdi battım. Tam bir sapığım artık artık gözünde.
"Ahahahha, o zaman ben n'apayım? Gireyim, evet evet gireyim. Çok centilmensin Wangji, teşekkürler. Ahahaha."
Birkaç saçma cümle saçmaladıktan sonra içeriye girdim. Wangji de benden sonra girip kapıyı kapattı. Önden ilerleyip bana yolu gösterdi. Kısa bir koridorun sağında mutfak vardı. Sadeydi. Wangji'den beklenen gibi. Biraz daha ilerlediğimizde salona geldik. Koltuğa otururken evi biraz daha inceledim. Salonun sonunda bir koridor daha vardı. Muhtemelen banyo ve odalar vardı orada. Salonda 2 tane üçlü koltuk, 2 tanede tekli koltuk vardı. Bir adet televizyon. Ve bir de masa .Biraz daha incelediğimde dükkânda gördüğüm çiçeği gördüm. Burada da varsa çiçeği eve mi götürüyor? Vay canına, demek ki çiçekle gerçekten özel olarak ilgileniyor.
Ben düşünceler arasında gidip gelirken Wangji elinde bir tepsiyle geldi. Tepsiyi önüme koydu. Bir tabakta kurabiye ve iki kupa kahve vardı tepside. Tabağı ve kupaları masaya koyduktan sonra yanıma oturdu. Yanıma oturduğu için kokusunu daha iyi alabiliyorum.
"Ah, Wangji keşke zahmet etmeseydin."
Bir yandan kurabiye yerken bir yanda Wangji'ye gerek olmadığını söylüyordum. Kurabiyelerin tadı gerçekten güzel. Wangji şef bile olabilirmiş bu marifetle.
"Sen misafirsin. Misafirler güzelce ağırlanmalıdır."
"Ah,anladım. Teşekkürler."
Önemli değil anlamında kafasını salladı. Kahvemden bir yudum aldım. Hey, bu benim favori kahvem. Sütlü. Nereden biliyor bunu?
"Wangji. En sevdiğim kahveyi nereden biliyorsun? Sana bunları sadece sohbet ederken söylemiştim. Umursamadığını düşünmüştüm."
Benim konştuğum senin ise umursamayıp cevap vermediğin sohbetimiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flower
Fiksi PenggemarLan Wangji için çiçeklerden daha güzel olan tek şey dövme dükkanı sahibi Wei Wuxian'dı... Wei Wuxian ise çiçek dükkanı sahibi Lan Wangji'nin ondan nefret ettiğini düşünüyordu Cr:twitter @/ freaklilith