bir

1.1K 104 32
                                    

O gün Marinette için güzel bir gün sayılamazdı. Ladybug şansıyla bile o gün içerisindeki hiçbir şey yolunda gitmemişti.

İlk, yağmur başlamıştı.

O sabah her zamanki gibi okula geç kalmıştı çünkü bir tır yoldan geçerken yerdeki tüm yağmur suyunu onun suratına atmıştı.

Şemsiye almayı unutmuştu. Klasik Marinette.

Saçları sırılsıklam olmasına rağmen yine de kıyafetleri kadar ıslak değildi. İç çekti ve pes edip koşmaya başladı.

Zaten çoktan geç kalmıştı, daha çok belaya girmek istemiyordu. Yağmurun altında ıslanıyor olsa da okula yürüdü.

Sonunda okula vardığında yine iç çekti ve çantasındaki tabletini çıkarttı. Neyse ki tableti ıslanmamıştı, gün içerisindeki tek şanslı olduğu konuydu.

''Endişelenme Marinette,'' dedi Tikki onu rahatlatmaya çalışarak, ''Yarın her şey yine normal olacak.''

Marinette dolabından spor kıyafetlerini çıkarttı. Bu kıyafetleri çok kullanmıyordu o yüzden neyseki temizlerdi.

Soyunma odasındaki duşlara doğru ilerledi ve çabucak kafasını suya tutup üstündeki çamurları temizledi. İşi bittikten sonra kıyafetlerini giydi ve saçlarını kurutabildiği kadar kuruttu.

''En azından Adrien'ı göreceğim.'' 

Tam bütün işlerini bitirdiği esnada ders zili çaldı. İkinci dersi olan Tarih sınıfına doğru ilerledi. Her zamanki yerine, Alya'nın yanına oturdu.

''Kızım, neredeydin?'' diye sordu Alya kollarını çapraz birleştirerek. Marinette durumu Alya'ya anlattı ve Alya kahkaha attı. 

Nino sınıfa girdi ve kızların önüne oturdu. 

''Adrien da Tarih dersi almıyor muydu?'' diye sordu Marinette. Nino kafasını olumlu anlamda salladı, ''Bugün okula gelmedi. Yüksek ihtimalle yine bir fotoğraf çekiminde falandır.'' dedi Nino ve omuz silkti ama Marinette adı gibi biliyordu ki Adrien'ın okul zamanlarında genelde fotoğraf çekimleri olmazdı.

Marinette sadece kafasını salladı, panik olmamaya çalışıyordu, iç çekti.

Evet, kesinlikle daha şanssız olamazdı. Ve bunu çok erken söylemişti.

Bir patlama sesi dışarıdan duyuldu ve Marinette artık kendini ağlamamak için zor tutuyordu. ''Lütfen akuma saldırısı olmasın!'' dedi ve iç çekti. Hocaları çoktan sınıfı serbest bırakmıştı ve herkes başka yöne doğru koşuyordu.

Marinette koşarak lavaboya gitti. Geri geldiğinde Chat Noir çoktan oradaydı. 

Kolay olmayan bir şekilde akumayı yendiler. İkisi de güçlerini sonuna kadar kullandılar, Ladybug'ın mucizesi biplemesine rağmen Chat'inki biplemedi.

''Leydim, bekle!'' diye haykırdı Chat arkasından. 

''Cidden üzgünüm Chat ama gitmem lazım.'' dedi Ladybug ve geri dönüşmeden önce hemen gitti.

Chat iç geçirdi ve ellerini saçlarına geçirdi. Bu karmaşadan nasıl kurtulacaktı? Bilmiyordu.

Birçok kez cataclysm kullanmayı ve yüzünü çıkartmayı denemişti ama işe yaramamıştı. Kostüm üzerine yapışmıştı ve kendi kendine bir daha nasıl tuvaletini yapacağını düşünmeden alıkoyamıyordu. 

Aç değildi. O gece evinden birkaç atıştırmalık almıştı ama bu riskliydi çünkü birisi onu görebilirdi. 

Düşünmeye başladı, bunu halletmenin en iyi yolu babasına söylemek gibi görünüyordu. Ama kim bilir Gabriel Agreste bu durumda ne yapardı?

Kafasını olumsuz anlamda salladı. Kim olduğunu herhangi birisine söylemek mantıklı değildi. Tabii leydisi hariç.

Chat derin bir nefes verdi ve Eyfel Kulesine varıncaya kadar çatıdan çatıya atladı. Manzara bugün mükemmeldi ama geceleyin olan manzarayı tercih ediyordu.

Chat Noir olmayı umursamıyordu ama her zaman Chat olmak? Bu maske yüzündeyken hayatındaki her problemden sıyrılabilirdi ama bunu istiyor muydu ki? 

Cevap hayırdı. Tabii ki her şeyden kurtulmak harika olurdu ama bir yandan geri dönmek de istiyordu.

Eğer böyle kalırsa babasını, arkadaşlarını çok özlerdi. Bir yolunu bulması gerekiyordu.

Aynı zamanda Plagg için de oldukça endişeliydi. Ya ona bir şey olduysa ve bu yüzden geri dönüşemiyorduysa?

Marinette ağacın arkasında geri dönüştü ve evine yürüdü. Telefonunu çıkarttı ve hemen Ladybug ile Chat Noir'ın savaşma videosunu Ladyblog'da gördü. En yakın arkadaşının bu bağımlılığına hafifçe kıkırdadı ve pastaneye girdi.

O gün çok fazla şey yapamamıştı, olan olaylardan dolayı okul da erken bitmişti zaten. 

''Sence Chat'in sana söyleyeceği şey önemli miydi?'' diye sordu Tikki defterinde rastgele çizimler yapan Marinette'e. 

''Yüksek ihtimalle senin yardımın olmadan bunu başaramazdım leydim falan diyecekti.'' dedi Marinette, Chat'in taklidini yapmaya çalışarak, ''Ya da şey, gerçekten harikayız leydim, özellikle sen.''

Tikki Marinette'in yaptığı taklide güldü. ''Taklidin berbattı Marinette.'' dedi Tikki gülerek, ''Ama bence bugün biraz ciddi gibiydi.'' 

Marinette birkaç saniye düşündü. Belki de Tikki haklıydı. Belki de cidden Chat ile konuşması gerekiyordu.

''Onu bulmalıyız.'' dedi oturduğu yerden kalkarken. Ladybug'a dönüştü ve hemen yoyosu çaldı. (böyle diyince de garip oluyor)

Yoyodan gelen aramayı kabul etti ve yoyoyu kulağına doğru götürdü.

''L-Ladybug?'' sesi titriyordu.

''İyi misin? Yaralandın mı?'' diye sordu Ladybug.

''B-Buluşabilir miyiz?'' 

Bir sessizlik oldu.

''On dakika içinde. Eyfel Kulesinde.'' 

----------------

Ladybug geldiğinde Chat çoktan oradaydı. Aslında hiç oradan ayrılmamıştı bile. En az dört saattir orada oturuyordu. 

''İyi misin?'' diye sordu Ladybug. Chat, Eyfel'in köşesinde oturmuş aşağıya, aşk şehrine doğru bakıyordu.

''İyiyim,'' diye mırıldandı ve korkuluğa doğru yaslandı Chat. Yüzünden gözyaşları süzülüyordu ve hıçkırıyordu.

''Tabii, sana inanıyorum.'' dedi Ladybug kinayeli ses tonuyla.

Chat'in yanına oturdu ve ona sarıldı. Chat, Ladybug'ın omzunda ağlamaya başladı. Ladybug'ın o an partnerinden başka hiçbir şey umrunda değildi.

''Lütfen bana ne olduğunu söyle Chat.'' dedi Ladybug nazikçe elinin tersiyle Chat'in gözyaşlarını silerken.

''B-Ben..-'' ağlamamaya çalıştı, ''Ben geri dönüşemiyorum.''


stuck - marichat (türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin