● 14

916 118 41
                                    

klinik, açık pencerelerden içeriye dolan bahar havası ile donanmış, bekleme salonunda oturan insanların günlerini bir nebze de olsa iyi hale getirmişti. saat öğleden sonra beşe geliyordu. normalde bu saatlerde dışarıda olmazdı ancak bugünlük bir fedakarlık yapmak zorundaydı.

suna ve osamu aralarında geçen ,ilginç şekilde kısa ancak etkili, sohbetin ardından bir randevu almış, sonucunda da buraya adımlarını atmışlardı.

yeşil gözlü oğlan, osamu'nun doktor teklifini bu kadar çabuk kabul edeceğini düşünmemişti. ancak uzun zamandır bu durumda bulunduğu ve ilk kez erkek kardeşi dışında birinin ona inandığı gerçekleri göz önüne alınınca pek de şaşırtıcı görünmüyordu.

şimdi umduğu tek şey, osamu'ya bunca zaman inanmayan ailesinin haberi olmadan geldikleri doktorun, yorgun gence iyi gelmesiydi.

arkadaşı içeri gireli yaklaşık on beş dakika oluyordu. bu da yalnızca akşamları uğradığı kliniği ilk kez gün ışığı ile süzme fırsatı vermişti ona. loş ışık altında koyu görünen koltukların aslında hoş bir açık mavi olduğu gözüne yeni çarpmıştı. 

gereksiz hiçbir eşya konulmamış olmakla birlikte, oturan insanların okuması veya uğraşması amacıyla pek çok keyifli kitap ve bulmaca bulunuyordu önlerindeki sehpada. 

suna bu kitaplardan birinin kapağına gözlerini dikmişken karşısında bulunan kapının açılması ile hemen oturduğu koltuktan kalktı. 

hala yorgun ancak biraz daha rahat bakan maviler yeşillerine iliştiğinde yutkundu. iyi mi geçmişti, yoksa bunu saçma mı bulmuştu? sıradaki kişi içeriye çağırılıp osamu da suna'ya yürümeye başladığında ikisinin de yüzünde belli belirsiz bir gülümseme belirdi. 

''nasıldı?'' diye sordu suna gergince.

''düşündüğümden daha iyiydi. haftaya bir randevu almalıyım.''

önde osamu, arkada suna sekreterin masasına yürürken yeşil gözlü çaktırmadan gülümsemesini büyüttü. gerçekten işe yarar bir şey yapmıştı. 

haftaya aynı güne randevu aldıktan sonra birlikte çıkışa yöneldiler. osamu o an döktü kelimeleri ağzından. ''sessiz bir kafeye gidip takılabiliriz bence.'' 

suna bir anda aklına ilişen gerçeklik ile anlaşmalarını hatırlasa da osamu'nun sözlerini olumlu şekilde yanıtladı.

/////

gündüz vakti dışarı çıkmak çok uzak bir düşünceydi suna için. yıllardır savaştığı şeyi yalnızca üç haftada, tam şu an karşısında kahvesini yudumlayan çocuk ile yendiğine inanamıyordu.

tam olarak yenmiş sayılmazdı gerçi. özellikle fazla insanın girmeyeceği bir yeri seçip üstüne en köşedeki masaya oturmuşlardı. yine de yeşil gözlü bunu bir gelişme saymaktan keyif almıştı.

ikisi de soğuk kahvelerini yudumlayıp etrafı süzerken osamu lafa girmenin iyi olacağını düşündü. içinde bir pişmanlık vardı. o iyilik yaptı diye karşılık beklemek kötü hissettirmişti.

''bak o gün öyle bir anlaşma yaptık ama,'' gözleri birbirini bulunca suna yutkundu. nedense direkt olarak bakmak garip hissettiriyordu. susup karşısındakinin devam etmesini bekledi. 

''eğer istemiyorsan kendini zorlamana gerek yok. sadece yalnız hissetmemek amacıyla ağzımdan çıkan bir şeydi.''

bu sözler suna'nın içine dokundu. söylenen bir şeyden pişmanlık duymanın nasıl bir his olduğunu biliyordu. birinin arkasından böyle şeyler çevirip susmanın doğru olmayacağının da farkındaydı. o, osamu hakkında önemli bir şey biliyordu. doktoru hariç birine anlatsa ne kaybedebilirdi ki? 

hepsi bir yana osamu onu yargılayacak son kişi bile değildi. neden bu kadar büyütmüştü ki gözünde? içi bu fikirler ile rahatlarken söze girdi.

''benim annemin de seninkinden bir farkı yoktur.'' bardağı iki eli ile sarıp bakışlarını ona indirdi. ''bir sorunum olduğunu ona o yüzden başta söylemedim. inanmayacağını biliyordum.'' olaya çok garip bir yerden girdiğini düşünerek kaşlarını çattı.

''sosyal fobim var. takıntılarım ile birleştirince iyice büyük bir sorun halini aldı. çocukluğumdan beri yenmeye çalışıp asla aşamadığım bir şey. son bir yıldır doktor değiştire değiştire ilerledim.'' osamu pek şaşırmamıştı. suna'nın davranışları ve sözlerini bir araya getirdiğinde büyük resim ortaya çıkıyordu.

''dedem uzun süre yardım etmeye çalıştı ama annemi de inandıramayınca elinden pek bir şey gelmedi. yine de elini uzatan ilk ve tek kişi oydu.''

ardından gözlerini tekrar osamu'ya çevirdi. ''biri sana ufacık da olsa destek çıkınca devamı geliyor. bu yüzden yardım etmek istedim, galiba.'' söylediklerinin utanç verici olduğunu düşünerek gözlerini kaçırdı.

ancak osamu bunların utanç verici olduğunu düşünmüyordu. aksine, böyle ince düşünüp zaten bir sorun ile boğuşuyor olmasına rağmen ona yardım etmesi hayranlık uyandırmıştı içinde.

bu düşüncesini sözlere dökmesi pek uzun sürmedi. ''biliyor musun, hayranlık duyulacak birisin.'' duyduğu bu şey ile gözleri şaşkınlıkla açılan suna, karşısındakine anlamadığını belirten bakışlar attı.

''tüm bunlara rağmen bana güvenebilmiş olman yani...'' doğru kelimeyi bulmaya çalıştı bir süre. ''büyük bir adım, değil mi?'' suna yine bir yanıt vermeyince sözlerinin yetersiz olduğunu düşündü. bu nedenle masaya biraz daha eğilerek karşısındakine yaklaştı. ''deden seninle gurur duyuyordur. ben de aşabileceğine inanıyorum.'' 

duyduğu bu cümleler ile yüzü kızaran suna, kalbinin artan hızı ile yerinde donakaldı. osamu dediği şeyin ardından arkasına yaslandı ve tekrar kahvesini yudumlamaya başladı. hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. bunca zaman mesafesini korumasına rağmen şimdi neden böyle bir şey yapıp ayarları ile oynamıştı ki?

bu, ortama sessizlik katarken suna istediği şeyi söylemek ile söylememek arasında kaldı. yanlış anlar mıydı yoksa tam olarak algılar mıydı? üzerine fazla düşünmenin onu daha da çıkmaza sokacağını biliyordu. bu nedenle hızla içinden atmaya karar verdi.

''oradaki kişi sen olduğun için,'' cidden utanç verici olduğunu fark edip geri duracakken meraklı bakışları üstünde hisseti. ''konuşmak istedim.''

osamu kısa bir süre cümlenin altında yatan anlamı aradı. boşa söylenmiş bir cümle gibi görünmüyordu. birkaç saniyenin ardından farkına vardığı şey ile oturduğu yere iyice gömüldü.

şimdi ikisi de başlarını indirmiş, konuşamaz duruma gelmişti. suna'nın az önce duyduğu ve doktorunun da ona sıkça söylediği bu sözleri osamu'dan duymak onu neden bu kadar heyecanlandırmıştı bilmiyordu ancak bunun sonunun iyi bir şeye çıkmıyor olduğu kesindi. 

nightless [osasuna]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin