1.15

22 5 15
                                    




* Tenler Birer Yapboz Parçaları gibidir *


... "Labirentin en kör noktası gibidir, kalp. Ne çıkış vardır ne de bir yol, arar dururuz benliğimizi. Ta ki o çıkmazlıkta bize sesini ulaştıran birini bulana dek. Herkes olmazdı tabii ki bu, biz insanoğlu duyardık ama anlamazdık, bakardık fakat göremezdik. Çürümek üzere olan bedenlerimizle değil ruhlarımızla duyardık. Ölüm de farklı değildi, çürümüş bedenlerden kaçan ruhlardı hepsi. Dünya ve ölüler diyarı arasında ki ince, narin ve şeffaf bir duvar vardı. Onların bu Dünya'ya gelmeleri kolaydı, bizimse ölmemiz gerekiyordu. Hayatta böyleydi, en korkunç labirentlerden kaçarken kendi bedeninde boğuluyordun..."

Taehyung etrafında duyduğu garip konuşma seslerinin kime ait olduğunu anlamaya çalışıyordu, yattığı yerde gözleri kapalı. Kim olduğunu bilmesine rağmen başında düşünmesine izin vermeyen bir ağrı vardı. Ağır ağır göz kapaklarını araladı tam burnunun dibindeki kişi gözleri netleşene kadar bekledi. Jimin olduğunu algıladıktan sonra nerede olduğunu anlamaya çalışan, yeni doğmuş bir zihin gibi aklında tonlarca soru vardı. Etrafına bulanık gözleriyle süzdü. Hiçbir şey gözlerinde net değildi ta ki onu görene dek. Kalkmak için uğraştığında ona kızan sesler kulaklarını tırmaladı. Bedeni baştan toparlanmaya çalışıyordu. Neler olduğunu sorgularken Jimin oda da kendisini baygın bulduklarından bahsediyordu.

Şu an hatırladığım tek şey  Riona'nın odada giyindiği kısımdı gerisi olağan bir boşluk sanki zamanatlanmış gibiydi. Arada bir şeyler olduğunu hatırlamak için zorlasam da bu sadece baş ağrımın şiddetini ikiye katlıyordu. Birkaç yatak uzağımda yerde ölü gibi yatmış karartıların kanat olduğunu anlamak uzun sürmedi. Camdan içeriye giren ışık miktarı sayesinde havanın aydınlanmak üzere olduğunu anlamamla beynim yavaşça eski hızına kavuşuyordu. HEİ'nin etrafında Rase ve Yoongi vardı. Sanırım onunla konuşuyorlardı. Yani uyanıktı... ikinci defa kalkmak için yeltendiğimde kafasını benim olduğum tarafa çevirmişti bense üzerimde ki beyaz büyük bir kazağa bakıyordum. Biraz daha kaldırdığımda bacaklarımın açıkta olduğunu gördüm. Altımda bir şey yok muydu? Gerçek olamayacak kadar aptal bir durumun içindeydim. Üzerime örttükleri ince beyaz çarşafla kapalı olsa da bacaklarımı saklamaya çalıştım. Onun bakışları üzerimde zamanın akış hızıyla orantılı ağır ağır akıyordu. Kulaklarımda ani gelip giden çınlamalar oluyordu, canımı çok yakacak kadar. Birkaç önceki krampa göre daha şiddetlisi sol kulağıma da belirginleştin de sıkıca kulağımı tuttum, sanki acısını azaltacakmış gibi. Bu hareket herkesin bana doğru hareketlenmesine sebep olmuştu. İniltilerimi kendim bile duyamıyordum. "Ya-yanıyor." Kurduğum kelime konuşabildiğimin kanıtı değildi her zaman kurduğum tek kelimelerdi. Kulağımı tuttuğum elimin üzerinde bir el hissiyle kendimi kastığımı ve aynı zamanda da gözlerimin aralıklı olarak kapattığımı farkına vardım. Sol yanıma da HEİ'yi gördüm. Onun az önce baktığım yatağına göz gezdirdiğimde halüsinasyon olmadığı açıktı. İlk defa bu kadar endişeli bakıyordu bana. Onun siyah gözlerine baktım. Beyaz gözlerinin renk değiştirmesine şahit olduğum anları düşündüğümde tıpkı onun gözleri gibi simsiyah oldu her yer...

"Riona bakmasana öyle yardım et!" olayların bu derece ilerleyeceğini nereden bilebilirdim Tanrı'm en ağır yük benim omzumda kara bulut gibi çökmüş haldeydi.

Taehyung'un baygın bedenini bize bırakmadan HEİ yatırmıştı. Elini çektiğin kulağından kan geldiğini gördüm. Dün, ölüyordu... Hafızası silinmişti. Bunları kimin yaptığını söylemem mümkün değildi, değil mi? Çok fazla sorun vardı. Saçlarımın dipleri yanıyordu sanki düşünmekten. HEİ'nin ilgisi çok açıkça Taehyung'a karşı artıyordu. Daha çok korktuğum Yılan Çemberleriydi. İlk kimde oluşacağına göre olaylarda değişirdi herhalde. Bu odada daha fazla duramazdım, açlık başımdayken bir de tüm bunlar.

ƅʅυє ʌɲɗ ʛɾєɣ {тαєкσσк}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin