Multi: Furkan
Millet inmeye başlayınca bende hareketlendim. Hala şoktan çıkamamıştım. İnanç bunu sezmiş gibi görünüyordu. "Bir sorun mu var?" Şu an, hele de Muzo için önemli bir proje üstündeyken, babamın gelmesini ve geldikten sonrakı amerikan tatında çılgınlıklarını düşünemem. Hakkım yok. Bunu daha sonra kızlarla konuşmaya karar vermiştim.
"Sorun yok. Sadece Kaçak Gelinler'le alakalı." Dedim. Aslında K.G. yüzünden yastaydım. Bu nasıl bir bitiş. Yazın devam edeceğini öğrenmesem intihar edebilirdim. Böyle güzel, tesadüf ve karışıklıklardan doğan aşklar uçurumdan düşerek bitemez!
Bu düşüncelerime tutunarak İnanç'a doğru söylediğimi inandırmaya çalışıyordum. Gerçekten yastaydım ama şu an bunun yüzünden yıkılmadım.
İnanmış gibiydi. "Ah bende izliyordum. Devam edecek endişelenme." Sanki o da bu duruma içten içe üzülmüş gibiydi. İnanç ile ortak yanlarımda mı olacakmış?
"Gerçekten izliyor muydun?" Merakla sordum. Belki gerçekten arkadaş olabiliriz.
"Evet."
"Favori karakterin?" Çıkışa ilerlerken bana döndü ve sırıtarak "Selim. Senin?" Tabiki de Şebnem. Bunu söylediğimde gözleri alayla parladı. Ve ne düşündüğünü anladım. Ama çok aptalcaydı. Favori karakterlerimiz birbirink seviyorsa ne olmuş? O çok biliyordu. Bu konuyu kapatmaya karar vermiştim.
İnanç'ın yanında daha fazla yürümek istemedim. Kızların yanına doğru yönümü değiştirdim.
"Dökül." Muzo, Can'ın yanındaydı. İnanç'ta onların yanına gidiyordu. O iki malın duymakaşı işime gelirdi."Babam geliyor."
Kısa bir süre ne diyeceklerini bilemediler. Melis kendini toparlayıp, "Süper yani sonuçta baban." haklıydı. Sevinmeliydim ama garip bir şekilde içimi hüzün kaplamıştı. Her hücrem adeta'cehenneme hoşgeldin' diye dalga geçiyordu.
Kesinlikle böyle düşünmemeliydim.'Düzeldi' dedim içimden ve hayata geri döndüm."Adalet kulesi!" Öndeki mal üçlüyü de çekiştirdim.
Uzun bir sıra vardı. Can ve İnanç kabuklarına çekilmiş kısık sesle bir şeyler konuşuyorlardı. Muzo hayattan somutlanmış , sonsuz gibi gözüken sıraya dikmişti bakışlarını. Helin kulaklıklarla aşk yaşıyor, Melis ise aptal gibi sırıtıp telefona bakıyordu.
Bende evlatlık gibi, ayak değiştire değiştire dikiliyordum. İnanç kıs kıs gülerken , Can'ı dinliyordu. Merak ettim ve biraz daha onlara yaklaştım.
"Kız gelmiş 'kelepçe mi kırbaç mı?' diyor." diyerek yüzünü buruşturan Can'a karşı gözlerim irileşti.
"Kırbaç deseydin." İnanç'ın lafına daha da gözlerim irileşirken, sahte öksürük sesi çıkardım.
"Işın Önemli bir şey konuşuyoruz."
"İnanç, lütfen sus. Önemli konu buysa, annenin başka birinden hamile kalıp, o adamı öldürüp sonra da babana 'bu senin çocuğun' demesi Furkan'ın tükürüğü kadar önemli."
Can bana bakarken, İnanç burnunu garip bir şekle soktu ve saçmaladığımı ima etti. Bende ona burnumla garip hareketler yaptım.
Can'da bana %5'lik şarj gibi bakıyordu. "Sıra bizde." dedim ve içeriye girdik.
Koltuklar tek tekti. Sıralı bir şekilde oturduk. Bir yanımdaki İnanç'a ve Muzo'ya baktım. Adam sonunda benimde kemerimi indirince derin bir nefes aldım. Artık ne Muzo'yu ne de İnanç'ı görebiliyordum.
Heyecandan karnıma ağrılar saplanıyordu. Yukarı çıkmaya başladık. Yavaş yavaş en üste doğru ilerledik. Bir an duramayıp, uzaya çıkacak diye düşündüm ve koltuğa daha da yapıştım. En üstte durduk ve yerdeki, pire gibi gözüken insanlara baktım. Bakışlarımı Gökyüzüne çevirdiğimde düşüyorduk. Çığlık attım, herkes gibi fakat 2 cm düşüp geri çıktı.
Tam rahat bir nefes verirken son hızla düşmeye başladık. Nefesim boğazıma dizildi, Ayaklarım başımla birleşti, yüksek ve tiz bir çığlık attım 2,5 saniyede. Ah nerdeyse 10 saniyede çıkmıştık.
Kemerler kalkınca indim ve bağırmayan İnanç'a dönüp"Niye bağırmadın?" dedim.
"Zaman kalmadı." Güldüm. Haklıydı ama ben zamanı iyi değerlendirmiştim. Ah boğazım.
Kızlar da feci bağırmışlardı. "Helin o neydi öyle? Ambulans sirenini öp, alnına vur resmen." Bembeyaz olmuştu. Bunu dediğimde Muzo kıkırdadı. Şokla Helin'e baktım.
Herkes şoktaydı. Hayat 2 saniyeliğine durdu, gemiler karaya geçti, evler krepten yapıldı.
Sanırım bunlar sadece ben, Melis ve Helin için geçerliydi.
Çıktığımızda Can ve İnanç yemek diye mızmızlandılar. Bende biraz acıkmıştım. Hamburgerciye gitmeye karar verdik. Yani hipopotam 2'nin (Can) çığ köfte ısrarına rağmen. Bende severdim ama şu an istemiyordum. Muzo dışında diğerleri zaten bana katıldı. Muzo'nun niye Can'a katıldığı belliydi.
Muzo bir hayata geri dönsün ona'arkadaşlık, aptal bir hoşlantıdan daha değerlidir' konuşması yapacaktım.
Sonunda yemeğe başlamıştık. Muzo eskisi gibi ruhsuzca yerken, Can'ın salyalarına baktım. Çocuk hızlı yemekten ölecek. Dünyadan soyutlanmıştı resmen.
İnanç koca lokmayı birden ağzına attı ve çiğnedi. Ağzındaki lokma gözüküyordu.
3 dakikada bitirmişlerdi. Benimse yarısından fazlası duruyordu. Ama doymuştum. En iyisi İnanç ile dalga geçmek diye düşüdüm. "İnanç bir daha yemek yerken, Şehrin en ıssız yerine git ve bitirmeden gelme. Psikolojimiz bozulacak." Ciddi bir yüz ifadesi ile konuşuyordum. Ama içimdeki Işın, masayı dağıtıp anırıyordu.
İnanç cevap vermek için ağzını açtığında telofonum araya girdi. Can sesli gülerken İnanç ona gebertici bakışlar attı.
Bende sırıtarak masadan kalktım ve aramayı cevapladım. Kayıtlı değildi.
"Alo" dedim kimin olduğunu merak ederken.
"Oh my sweety. Nerdeysen eve gel dönüşüm için parti var evde." Arkadan Let it Go sesleri gelirken babam suratıma kapattı.
Evet aşırı kısa oldu. Ama zaten bir önceki bölümde 1 oy var.(oda benim). Üzüldüm bu olaya. Oy diye dilenmeyeceğim beğenen veriyor zaten. Teşekkürler...
Asıl Bu bölümden sonra her şey başlayacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVATIC BABAM
HumorBu babası Lovatic olan bir kızın hikayesi. Bir gün babası Lovaticlik testinin düşük çıkmasıyla kriz geçirir. Zaten zor zamanlar geçiren Işın, yıkılmıştır. Babası hastaneye kaldırılınca, halasının evinin yolunu tutar. Ama orada kuzeni Furkan'ın pis o...