O pis ve çirkin görünümlü, kaba adamın aksine ev tertemizdi. Bu beni gerçekten şoka uğratmıştı.
Ya gerçekten takıntılı ve kötü bir insandı, ya da sadece kendine bakmıyordu.Bavullarımı bir kenara koyduktan sonra evi gezmeye başladım. Gerçekten hoş bir evdi, tam hayallerimdeki gibi ne büyük, ne de küçük.
Kapıdan girer girmez kocaman perdeleri olan çok büyük pencereli salonu görüyordunuz. Sol tarafta minik bir bar tezgahı olan mutfak ve buzdolabı vardı.
Tabii ki benim için önemli olan yatak odasıydı. Odaları tek tek gezerken gerçekten kendim için iyi şeyler düşünüyordum.
Küçük bir koridor vardı koridora girdiğinizde sol tarafta perdeli duşa kabini olan bir banyo vardı. Biraz ileride sağda dolarlarla dolu bir giyinme odası vardı ve en karşıda yatak odası.
Yatak iki kişilik çok güzel demirden desenli bir başlığa sahipti. Gerçekten kendi evimi kendim tasarlasam anca bu kadar olurdu.
İlk işim giyinme odasına bavullarımı taşıyıp birkaç eşyayı yerleştirdikten sonra duşa girmek oldu. Onca yıldan sonra sıcak bir duş harika hissettirmişti.
Duştan sonra üzerimi giyindim ve yatağın üzerinde paketinde duran çarşafları yatağa geçirdim. Bu küçük evi o kadar çok beğenmiştim ki içim içime sığmıyordu. Tek istediğim şey bu kadar sevdiğim için hevesimin yarım kalmamasıydı.Saçlarımı biraz kurutup nescafe yaptıktan sonra omuzlarımdaki havluyu kenara bırakıp salondaki perdeleri açıp pencerenin önüne oturdum. Manzarası çok da fena sayılmazdı, bir binanın yarısı tam karşımda duruyordu ama biraz daha sağdan sokağı görebiliyordum. İnsanlar bir yerlere yetişmek için hızlı hızlı yürüyorlardı. Bense her şeyden uzak kahvemi yurumlayıp onları izliyordum.
•••
Okulumun internet sitesinde gezerken seçeceğim derslere karar veriyordum, artık işe bir yerden başlamak gerekiyordu. Okulumun açılmasına bir hafta vardı ve ben çoktan ders seçimlerimi yapmıştım. Erken kalkmak benim için sorun olmadığı için çovu dersi erken saatlere almıştım. Günümün yarısı da bana kalsın diye bunun daha iyi olacağını düşündüm.
Hava artık kararıyordu ve benim de karnım acıkmaya başlamıştı, yanımda yeterli yiyecek olduğu için dışarıdan bir şey almama gerek olmayacağına karar verdim ve onları yedim. Yine de çok yok hissetmesem de bunun in yapabileceğim bir şey yoktu. Yol yorgunu olduğum için aklımda sadece uyumak vardı, öyle de yaptım.
Yarı uyur bir şekilde yatağıma gittim ve yumuşak yorganın içinde anında uykuya daldım.
*
Sabah uyandığımda çok dinç ve enerjik hissediyordum. Karnımın guruldaması hariç herşey güzeldi. Sahi, buraya en yakın market neredeydi?
Üzerime bulduğum ilk şeyleri geçirdikten sonra dışarı çıktım ve birkaç kişiye sorduktan sonra marketi buldum. Beni idare edecek atıştırmalık, ve kahvaltılık birkaç malzeme aldıktan sonra evime döndüm. Kahvaltımı yaptıktan sonra salonda oturdum ve bu koca şekirde yalnız olduğumu, en azından bir kişiyle tanışmam gerektiğini ya da buraları az da olsa bilmem gerektiğini düşünüp haritayı açtım.
Biraz bakındıktan sonra sıkılıp dışarı çıktım ve random bir şekilde sokaklarda yürüdüm. Gerçekten çok keyifliydi tanıdığım bir tane bile insan yoktu, sokaklarda bir oraya bir buraya saçma sapan gülümseyerek geziyordum. Buralarda hoş alanlar da vardı mesela bir köpek parkı.
Yaşadığım yerde de böyle yerler vardı ama kötü insanlar tarafından ele geçirilmiş ve amacı dışında kullanılan yerlerdi.
Eve geri döndüm ve duşa girdim. Biraz film izledikten sonra kıyafetlerimin bir kısmını dolaba yerleştirip uyudum.Ertesi sabah yine aynı şeyleri yaptım, ve ertesi sabah yine.
Fark ettim ki okulumun nerede olduğunu bilmiyorum. Arabam yok, neyle gidebileceğim hakkında bir fikrim yok. Yabancı bir yerde olma cesaretiyle dışarı çıkıp okula nasıl gidebileceğimi bulmaya çalıştım. Birkaç insana sorduktan sonra bir otobüsle evimin önünden okuluma kadar gidebileceğimi öğrendim.
Sanırım çabuk kaptım ben bu tek yaşama olayını.
Okulum sıradan bir okuldu. Beş katlı büyük bir binaydı. Giriş çıkış için sadece binanın kapısı vardı. Etrafı ağaçlarla ve çimenlerle kaplı filmlerdeki gibi bir okuldu işte.
Eve geri döndüm, duş aldım ve uyudum. Artık her gün aynı şeyi yapmaya alışmış sayılırdım ama bir haftayı çoktan devirmiştim. Yarın okulumun ilk günüydü...
Elbette biraz heyecanlanmıştım ama kendime hep bu heyecanın boşa olduğunu, öncekiler gibi olacağını söyleyip sakinleştirdim.
Ama yeni insanlar olması, o insanların karakterlerini bilmediğim için kiminle ne kadar samimi olmam gerektiği beni korkutuyordu.İlk günden kimsenin yanına gitmemeye, kimse yanıma gelmedikçe ya da benimle konuşmak istemedikçe, kimseyle konuşmayacağıma karar verdim.
Yatağımda bunları düşünürken alarm sesiyle irkildim ve çoktan uyuya kalıp sabah olduğunu fark ettim.
Giyeceğim şeylere karar vermiştim. Siyah pantolon ve siyah dar bir bluz.
Her ne kadar moda tasarımı öğrencilerinin içine girecek olsam da çok umurumda değildi. Ya da umurumda mıydı?Saçlarıma saç bandı takıp kolye ve yüzük gibi takılarla bu sadeliği ortadan biraz kaldırmıştım. Ve geçen yaptığım gibi evimin önündeki durakta okuluma gidecek olan otobüsü bekledim.
Beş dakika sonra gelen otobüse bindim ve müzik dinleyerek ara sıra otobüse binen insanları ara sıra da yolu izledim.
Yirmi beş dakika sonunda okula varmıştım ve çok kalabalık olduğunu fark ettim. Sanırım bu insanlar da benim gibi günlerini mahvetmek istemiyorlardı.
Kapıdan girdim ve daha şimdiden birkaç kişi beni baştan aşağı süzüp birbirleriyle fısıldaşmışlardı. Kafamı sadece öne eğip onları görmemezlikten geldim ve sınıfımı aramaya başladım.
İkinci kattaki sınıfımı buldum ve sağ köşede ortalarda bir sıraya oturup beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unconscious
Romancehayatım onu tanıyana kadar sıkıcıydı, o zevki doruklarda yaşatmayı biliyor.