Öncelikle kendimi tanıtayım.
Ben Marlina, bu yıl üniversite 1. sınıfa başlayacağım.
Aslında soracak olursanız herkes gibi heyecanlı değilim beklentim de o kadar yüksek değil.
Çünkü hayatımda bu zamana kadar hiçbir okul dönemimde iyi insanlarla karşılaşmadım. Sürekli birileri tarafından eziklendim ve dışlandım.
Çoğu insan sadece dış görünüşümden yola çıkarak bana iftiralar attı,"Şuna bak ne kadar zayıf, kesin erkeklerin ilgisini çekmek için yemek yemeyip kendini kusturuyordur."
"Bizimle gelme, okuldakiler seni bizimle görürse bizim ezik insanlar olduğumuzu düşünürler."
"Şu kaşara bakın ne giymiş zaten zayıf bir de açık giyinerek ne gösterme çabasında ki?"
Şimdi soracaksınız, bir insan sadece nefes alarak nasıl kendinden bu kadar nefret ettirir diye. Siz de haklısınız bunu açıkça söylemek isterdim fakat ben de bunun nedenini bilmiyorum.
Sadece ilkokuldan beri arkadaşım olan bir kız okuldan birkaç kızla kavga ettiği için adı çıkmıştı. Doğal olarak ben de onun arkadaşı olduğum için bu olay bana da sıçradı.
Halbuki kendi halinde takılan kimseyle bi problemi olmayan bir insandım, bunca şeyden sonra arkadaşım beni korumaya çalışmadığını anladım insanlara olan güvenim yavaş yavaş kırılmaya başlamıştı.
Zaten insanlara pek güvenmemeye çalışıyordum bu da bu olaya pek bir katkı sağlamıştı. Ortaokul tamamen arkadaşsız, olaylar ve mahkemeyle dolu bir dönem olmuştu. Hep kendimi, "Amaann, herkes daha çocuk herkes bilmeden konuşup zorbalık yapıyor ama eminim ki bu lisede böyle olmayacak, düzelecek, ben de herkes gibi olacağım." diye avutmaya çalışıyordum.Lisede güzel umutlarım vardı, çünkü artık herkes liseliydi orada büyük insanlar vardı ve yaşıtlarım daha saygılı ve akıllı olacaktı. Benim için liseli olmak yetişkinliğe atacağım adımların temeliydi.
Fakat daha lisenin ilk dönemi kafamdaki gibi bir yer olmadığını anlamıştım ne yazık ki.
Üst sınıflar kendilerinden küçüklere sataşıyor ve bundan kefiy alıyorlardı.
Ah şu lanet olası zorbalık keşke dünyada hiç olmasa...O zamanlar çok yakın bir arkadaşımdan, hatta tek arkadaşımdan çok büyük bir kazık yedim. Sosyal medya hesabıma izlediği bir diziden sonra bana haber vermeden girmiş...
Aklınca hacker olmuş ya. Bir süre takılmış ve benim konuşmalarımı, özel fotoğraflarımı (kimseye atmamış olmama rağmen) bulmuş ve telefonunda saklıyormuş. Birkaç kez buluştuk ve telefonunu alıp fotoğraf çekmek istedim ama o resmen ölümüne telefonu vermemek için direndi.
Ortaokulda ki arkadaşımla tekrar görüşmeye başlayınca birisinin ona fake hesaptan beni tanıyan biri adına yazdığını, bütün özel konuşmaları ve mesajları gönderdiğini ve bunları aileme atmam konusunda ısrar ettiğini söylemiş.
Bu olaydan çok sonra haberim oldu ve eski en yakın arkadaşımla irtibatımı kestim. Tabi ki insanlara karşı az da olsa olan güvenim mahvolmuştu. Sanki hayatımda hiç öyle bir duyguyu hissetmemişim gibi geliyordu. Ve bir daha asla kimseye güvenemeyecekmişim gibi...
Liseyi de istemeye istemeye bitirdim. Benim için okul hayatımın en zor dönemiydi, ortamdan ziyade derslerim de pek iyi sayılmazdı. Bunun sebebi de ilkokul öğretmenimdi...
Sonunda üniversiteye geçecektim, büyümek beni gerçekten çok üzüyordu çünkü hayatım boyunca hep yalnız kalacağımı düşünüp buna inanırdım. Yalnız yaşlanmak, yalnız ölmek, soğuk sessiz bir evde hasta olunca ilaç içmek için yemek yapacak kimsenin olmaması...
Sanki hep böyle yaşayacak gibi hissediyordum, ama hayal kurmayı çok seviyorum. Günün her dakikasında hayal kurabilecek bir potansiyele sahibim. Hatta bu bazı dönemler o kadar çok oluyor ki karşımdaki insan bir şey anlatırken yüzüne boş boş bakıp hayallere dalıyorum, ne dediğini dinlemememe rağmen anlamış gibi yapıyorum. Bazen kötü sonuçları olsa da benim için eğlenceli.
Küçücük şeylerden mutlu olan biriyim, en mutlu olduğum zaman hayal kurduğum ya da evimde tek başıma müzik dinleyip dans ettiğim zaman.
Anime izlemeye bayılırım neredeyse hayatımın büyük bir kısmını kaplayan bu şeyin bazen beni çok kötü etkilediğini düşünüyorum. Çünkü o an izlediğim animenin içinde gibi hissediyorum ve bu çok keyifli geliyor, fakat o anime bittiği zaman ya da durdurduğum zaman benim için bir kabus. Çoğu zaman gerçekle o evreni ayırt edemiyorum bunu algılamam biraz sürüyor, gerçek dünyayı hatırlayınca da perişan oluyorum. Yani anime benim için bu dünyadan bir kaçış kapısı.
Kısaca ben böyleyim, kendini mutlu edebilen, küçük şeylerden mutlu olup havalara uçabilen biri. Aslında çok sevgi dolu biriyim ama insanların benim sevgimi görmek için bir şeyler yapıp hak etmeleri gerekli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unconscious
Roman d'amourhayatım onu tanıyana kadar sıkıcıydı, o zevki doruklarda yaşatmayı biliyor.