Sakin bir gün diğer günlere göre. Öksürük ve hapşırık sesleri. Eh tabi bu olağandı. Sonuçta hastanedeyiz. Elimde temiz çamaşır sepeti, hastalar üşümesin diye battaniye dağıtıyorum. Tebessüm ediyorum her birine.
Sebepsiz yere mutlu hissediyorum. Sonuçta her gün geldiğim yer. Her gün geldiğim bir yerde hissetmediğim fakat şuan da burda var olan bir şey beni kendine çekiyor. O'nu görmek istiyorum. Çok özledim diyorum. Kendi kendime...
İşim bitiyor ve koridora çıkıyorum heyecanla. O'nu görüyorum. Biraz havaya kalkmış sarıya çalan kahverengi saçlarından, ela gözlerinden.
Gülümseyerek bana doğru geliyor. Tam ortada karşılaşıyoruz. Hemen kolunu belime koyuyor. Ve alnımdan öpüyor.
"Özledim."
Çok heyecanlanıyorum. Ve yüzüne bakıyorum.
"Ben de çok özledim."
"Eee işin nasıl gidiyor yoruyorlar mı seni?"
"Hayır,yorulmuyorum merak etme."
"Pekala, bugün sanırım işim erken bitecek. İstersen birşeyler yapabiliriz. Seni çok tatlı bir kafeye götürmek istiyorum. Çok beğeneceksin."
"Olur tabi, ama benim işim erken biter mi bilmiyorum. Sonuçta hemşireler olarak çok kişi değiliz."
"Ben seni sonsuza kadar beklerim."
Yanaklarım ısınmaya başlıyor. Gereksiz. Kesin kızarınca çok çirkin görünüyorum.
Eh bişey diyemiyorum tabi. Tekrar gülümseyip alnımdan öpüyor. Ve gidiyor. O kadar çok mutlu hissediyorum ki korkuyorum bir şey olacak diye.
Ben de gitmek için arkamı dönüyorum. Ve niyeyse olan o anda oluyor. Büyük bir patlama sesi. Kulağıma çok büyük bir ağrı saplanıyor. Bir yerlerim yanıyor ama anlayamıyorum.
Gözlerim açıkken görmek istemeyeceğim bir şey görüyorum.
Onun kanlı bedenini.*
Gozlerimi açık tutmaya çalışıyordum. Rüya ile gerçeklik arasında sıkışmış gibiydim. Uyanıktım ama vücudumu kontrol edemiyordum. Gözlerimden yaş akıyordu bir de üstüne. Bu durumun geçmesini bekledim.