7

18 4 1
                                    

Yeni bir sabah yoktu bu sefer. Zaten sabahtı. Uyanışımı ayakta yapmıştım. Uyanmamıştım bile. Gözlerim açıktı. Bu yüzden garip hissediyordum. Alışık değildim tabi. Genellikle yeni bir yatakta yeni bir hayata uyanıyordum.

Uyandığımda üstümde bir yorgunluk olurdu. Ve bu yorgunluğu yatakta dinlenmeye çalışarak geçiriyordum. Yine üstümde bir yorgunluk vardı. Ama normale göre daha azdı.

Bir fark daha vardı. Kendimi kontrol edemiyordum. Bu aslında yaşadığım normal bir seydi. Genellikle bu oyunda nasıl bir oyuncu olduğumu öğreniyordum. Ne kadar oyun olduğu tartışılır. Kişiliğimi, nasıl bir yerde yaşıyor olduğumu, yakınlarımı tanıyabiliyordum böylece. Onlar farketmeden. İşime geliyordu tabi. Her şeyi kendim anlamaktansa başlangıcın böyle olması daha iyiydi. Ama her zaman değil. İstisnalar da vardı.

Her taraf çok kötü kokuyordu. Ne kadar iğrenç çöp varsa burdaydı sanki. Öyle olmalıydı zaten de, nereden bileyim sonuçta çöpten geçinen bir çok insan vardı ve o kadar da kötü koktuklarını zannetmiyorum.

Gerçi buranın bir farkı vardı. Ben herhangi bir çöplüğün yanında değildim. Devasa, çok fazla geniş bir çöplükteydim ki zaten buraya çöp boşaltan arabaları görünce buranın çöplerin merkezi olduğunu anlardınız .

Kocaman bir çukuru çöple doldurmuşlardı. Ben de onlara alttan bakıyordum. Yanımda el arabası vardı. İçindeki çöpleri boşalttım bende. Ama çok kötü kokuyordu ve sanırım ben buna alışmıştım. Çünkü yüzümü o kadar buruşturmuyordum.

Bilmiyorum bunun sebebi belki de içimdeki huzur ve mutluluktan da kaynaklanıyor olabilirdi. Sebebini bilmdiğim bir şekilde heyecanlıydım da. Acelem vardı. O yüzden biraz daha hızlı bir şekilde oradan ayrıldım.

Uzun bir yürüme mesafesinden sonra bu uçsuz bucaksız yere göre daha yemyeşil ağaçlar bulunan ve asfaltı bir yola geldim. Ormandı galiba. Ki bu beni biraz korkutuyordu. Korkumu biraz da olsa gideren yoldu. Kendimi bunun sayesinde güvende hissediyordum.


Başımdaki teri sildim. Geldiğim yer çok sıcaktı. Ağaçlar Güneş'in kavurucu sıcaklığını engellemişti. Ama bayağı susamıştım. Ayrıca hala çok kötü bir koku vardı. Benden mi geliyor acaba diye düşündüm. Kendimi koklayınca koktuğumu fakat duyduğum kokuyla aynı olmadığını farkettim. Hemen buradan gitmeliydim.

Asfalt yolun kenarında yürümeye devam ederken çalıların arkasında bir gürültü duydum. Ve kesinlikle hiç iç açıcı değildi. Durup durmamak arasında kalmıştım. Tabi ki içimden kaçmak geçiyordu. Ama buradaki kişiliğimle çelişiyordum.

Durup gülümsemeye başladım. Burada neler oluyor diye düşünürken önüme birden bir aslan atladı. Evet bildiğimiz aslan. Ama hiç tedirgin olmamıştı bedenim. Evet altını çizerek kalın harflerle söylüyorum. Çünkü kalbimin atışı beni öldürebilecek cinstendi. Yoksa ben mi abartıyorum?

Bu dişi bir aslandı ve sağ ön bacağı yoktu. Aramızda bir bakışma geçti. Onun yanıma gelmesini bekliyordum sanırım. Gerizekalı olduğumu düşünmeye başlamıstım ki sevgili dişi aslan yanıma geldi. Bacağımın etrafında döndü ve oturdu.

Hadi ama adamım beni yemen gerekiyordu diye düşünürken el arabasının içindeki , niyeyse hiç farketmediğim ölü hayvanları yere döktüm.

Kesinlikle bu o kokuydu birde. Ben ne yaşıyordum böyle. Aslanın yemesini izliyordum buruk bir şekilde. Çünkü tam o sırada aklıma engel olamadan bu dünyada yaşadığım bir anı geldi.

Tekrar çöpleri boşaltmış eve dönüyordum. Bu sefer çöpler çok fazlaydı diye diğer günlere göre daha yorgundum. Hemen eve gidip uyumak istiyordum.

MEZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin