Merhaba çok sevdiğim bu hikayeyi sizle paylaşmak istedim, yazarıyla iki hikayede de beyin fırtınası yaparak yazıyoruz!!! https://www.wattpad.com/story/266337721-niharry-imkansız-aşk
Eve gelişimin ve kendimi her-şey-dahil otellerden hallice odama kilitlememin üzerinden sanırım 4 gün geçmişti. Odadan çıkmakta ve evdeki her imkanı kullanmakta özgürdüm ama izleniyor olabileceğimi bildiğimden güvenli alanım olan bu odadan çıkmak istemiyordum. Tutsak sayılırdım burada.
Bir kez daha bu kasvetli evdeki izole odamda gözlerimi açtım. İsteksizce yataktan kalkarak, duşa girdim. Çıktıktan sonra kendimi boy aynasının karşısına dikilmeye ve kendimle yüzleşmeye zorladım. İncelmiş miydim 4 günde? Koyu renk düz saçlarım, göğsüme kadar uzanıyordu. Annem küçükken saçlarımı tararken,"Gençken benim de böyle gür saçlarım vardı..." derdi. "Ama babanla evlendim evleneli gün yüzü görmedim."
Ela gözlerime bakarak yutkundum. Ailem tarafıldan satıldığım o gün... "Tüm bunlar benim fikrim değildi.." demişti. "Ben de seni izlemeye meraklı değilim..."
Öyleyse neden buradaydım? Neden bu acıları yaşıyordum? Madem para harcamaya bu kadar meyilliydi, beni evine kilitleyip kölesi yapmaya çalışmadan da bağış yapabilirdi.
Ama zorlanmadıkça böyle bir şeyi kabul etmezdim. Açıkçası, bazen keşke ülkeme dönüp ailemin kabahatleri yüzünden öldürülseydim diye düşünmüyor değildim. Hepsi son bulmuş olurdu bunların.
Kapımın üç kez tıklatılmasıyla gerçekliğe döndüm.
"Evet?"
"Biliyorum çağırmayın dediniz ama.. bugün pazar. Brunch var. Katılmak isterseniz aşağıya gelebilirsiniz." Sesinden tanıdığım kadarıyla benimle ilgilenen hizmetçi hep aynı kişiydi. İlk gecemin sabahında olanların kabus olmadığını fark etmiş, sinirden çıldırıp kapıyı çaldığında bir daha asla çağırmamasını söyleyerek kovmuştum. Hatırlayınca kötü hissettim.
"Gidin," dedim sadece. Brunch.. 5 dakikada hazırladığım iğrenç yemeklerin ardından çeşitli bir öğün midemi hareketlendirdi. Belki bugün aşağıya inebilirdim. Sonuçta artık buradaydım ve kaçışım yoktu.
Yarım yamalak yerleştirdiğim valizlerimi karıştırarak giyecek bir şeyler aradım. Güzel görünmek gibi bir çabam yoktu. Rahat siyah bir sweatpants ile beyaz bir crop top geçirdim üzerime. Temiz ayakkabılarımdan birini giyerek tekrar aynaya baktım. Saçlarımı kurutacak enerjim yoktu. Bir kez daha havluyla kuruladıktan sonra öylece bıraktım.
Odamın geniş kapısını açıp koridora adım atarken garip hissettim. Günledir yatmak ve tekrar yatmak dışında hiçbir şey yapmamış, dışarı adımımı atmamıştım. Yürümeyi unutmuş gibi hissettim.
Koridor bomboştu ve öğlene yaklaşan saate rağmen hala loştu. Adeta bir vampir mahzenine benziyordu.. Aman tanrım. Vampir rolüne kendini bu denli mi kaptırmıştı?
Antik asansöre adımımı atıp çalıştırmayı başarınca gerilmeye başladığımı fark ettim. Son derece awkward bir durum olacaktı onunla yemek.. Ama kaçınılmazı daha fazla ertelemenin alemi yoktu. Nihayetinde bu gün gelecekti ve onunla yüzleşmek zorunda kalacaktım.
Acaba yemekte neler vardı diye düşünürken garip asansör gıcırtıyla durdu. Kapının biraz ilerisinde geldiğimi fark eden hizmetli hemen bana yol göstermek için hazırlandı. Asansörden çıktım.
"Buyrun, Zeynep hanım," odamın kapısını çalıp duran kadının sesi. "Yemek salonuna geçin. Her şey hazır, az sonra Mr. Pattinson da teşrif edeceklerdir.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satılık
FanfictionÇaresiz bir aile İdealist bir genç kız Bir film yıldızı ve aradaki tüm renkler... Robert Pattinson fanfic