***Robert'ın gözünden****
Eyalet dışına çıkmam gerekiyordu yeni bir film projesi için. Fakat son anda uçağım rötar yaptı ve lanet olsun diyerek vazgeçtim. Yeni bir film çekesim yoktu, benim yerime başka bir yakışıklı başrol bulabilirlerdi biraz uğraşırlarsa. Ama beni kaybetmişlerdi. Belki de kendime özel bir jet almalıydım rötarlardan etkilenmemek için.
Zeynep... Ona evde olmayacağımı ve istediği gibi parti vermesini bildirmiştim adımı anmamak kaydıyla. Birçok hizmetçi ayarladım ama bundan haberi yoktu, hizmetçiler kendileri organize etmiş gibi gösterdiler. Belki bir otelde kalırdım yarın akşamki parti bitene kadar...
Fakat merakıma yenik düştüm. Birkaç hizmetçim dışında kimseye görünmeden eve girdim ve gizli labirentlerde, kilitli odalarda kalmaya karar verdim. Beni gören herkese beni görmediklerini tembihledim. Öyle uzaktı ki kalacağım odalar seslerini istesem de duyamazdım ve özellikle aramadıkça beni kimse bulamazdı. Bu evin sevdiğim yanı buydu. Kimse buranın sahibi olduğumu öğrenmeden partileyip gideceklerdi.
Yoksa yanılmış mıydım? Parti gecesi müzikler öyle yükseldi ki... Sanırım Türk kızı benim sabrımı test ediyordu. Hiç tahmin etmedim diyemem, orta doğu insanlarına has kalçaları gibi inadını da almıştı doğduğu coğrafyanın.
Sabaha karşı uyku tutmayınca partiye göz atmak için üst kata çıktım. Tabii ki de gizli geçitleri ve aynaları kullanıyordum, beni göremezlerdi. Büyük salona bakınca şaşırdım. Parti ve kalabalık sevmediğimden bu evde böyle çok insan görmemiştim hiç. Başta içim huzursuzlukla dolsa da eve hayat gelmiş gibiydi. Gözlerim onu aradı... yoktu. Odasında olmalıydı. Ne de olsa bu parti onun eğlencesi için değil benim sinirimi kazanmak içindi. Keşke benim kötü biri olduğumu varsayarak hareket etmeseydi ama.. Bir önemi yoktu. Yakında vazgeçip okuluna devam eder ve kendi hayatını kurup yoluna bakardı.
Devasa salonumda onu göremeyince aynaların arkasından gezerek diğer odalara baktım. Aynalı kısım diğer duvarların arasındaki labirentimsi bir koridor gibiydi, her yeri birbirine bağlıyordu. Sadece yürüyerek her odanın içine bakabiliyordum. Garipti, Zeynep bu konuda haklıydı. İyi ki şehir dışındayım sanıyordu. Zaten bir parti olmasa buralarda gezmezdim, böyle biri değildim. Sadece ufak bir meraktı.
Neredeyse ümidi kesmiş, aynaların olmadığı odasında olduğundan emin olmuştum ki kütüphanenin yanından geçerken onu gördüm. Kitaplıkların arasında bir peri gibi dans ediyordu. Ne diyordum ben böyle? Başımı salladım.
Elinde bir kadeh vardı... Eğleniyor olmalıydı. Dans ederek gittikçe aynaya doğru yaklaşıyordu, birer birer kıyafetlerini atmaya başladı. Alkol hararet yapmış olmalıydı. Vücuduna bakmamaya çalıştım, zaten güzel olduğunu fotoğrafını gördüğümde fark etmiştim. Sürpriz değildi.
İyice yaklaştığında bana baktı... Hayır, beni göremezdi. O malum aynalardan biri olduğunu anlamış olmalıydı. Tam dalmıştım ki bana doğru gelip kırılarak yere düşen kadehle irkildim. Ses geçirmez duvarlar sayesinde sesimi duyamazdı neyse ki... O da nesi, ağlıyor muydu? Gözleri kıpkırmızıydı. Eğlenmiyordu, içkiyi hissetmemek için böyle çok içmiş olmalıydı. Her ne kadar ne yaptığını önemsemesem de kalbimde bir sızı hissettim. Genç bir kızdı, ailesinin mahal verip benim de tuz biber ektiğim acıları ona ağır gelmişti. Ama imkanları kullanıp hayatını kurabileceğini ve ailesinden kurtulduğunu anlaması yakındı. Üzüldüm, ama geçecekti. Gidip onu teselli izlemek istedim ama ben duygusal olmasına rağmen bunu gösteremeyen, soğuk kabuğunun altında titreyen bir softboi idim.
Ben bunları düşünürken, omuzları ağlamaktan sarsılarak yere çöktü, ve sonra tamamen yüz üstü kapandı. Bayılmış mıydı? Alkol komasına mı girmişti?
Ölebilirdi.
Ona ulaşıp iyi olduğundan emin olmalıydım.
Ama eğer ona söylemeden eve döndüğümü ve aynaları kullanıp onu izlediğimi öğrenirse...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satılık
FanfictionÇaresiz bir aile İdealist bir genç kız Bir film yıldızı ve aradaki tüm renkler... Robert Pattinson fanfic