2. Sakalsız Cüce

44 10 5
                                    

Medya : Cole'un evi

Gözlerimi büyüleyici manzaradan ayırıp ona baktım, "Burası," dedim ve tekrar manzaraya baktım "Burası muhteşem."

Karşıma çıktığından beri değişik bir şekilde bana bakıyordu. Sanırım buraya yabancı olduğum içindi.

Tekrar kolumdan tutup ormanın içine doğru hızla yürüdü. Hızına yetişmek gerçekten zordu, kendimi durdurup "Hey, niye kolumdan çekiştiriyorsun? Ben kendim de arkandan gelebilirim!" dedim.

Bunu dememle kolumu bıraktı ve bana dönüp yine kaşlarını çattı,"Kim olduğunu bilmiyorum, bana zarar vermeye çalışmayacağını nereden bileyim?" dedi. Ona zarar verebilecek gibi mi gözüküyorum?

"Sana zarar verebilecek biri gibi mi gözüküyorum?" dedim. Çattığı kaşlarını serbest bıraktı ve yerinde tekrar doğrulup beni baştan aşağıya süzdü, "Tabikide hayır, sakalsız bir cüce gibisin bana ne zararın dokunabilir ki?" dedi alayla sırıtarak.

"Sakalsız bir cüce mi!?" dedim. Şaşkınlık ve kızgınlıkla. Kendisi de başını onaylarcasına salladı. Gerçekten sakalsız cüce gibi mi gözüküyordum? Boyum o kadar mı kısaydı yani? Hayır boyum o kadar kısa değil ki. Kendisi biraz fazla uzun diye aklınca benimle dalga geçiyordu. Bende ona takılacak bir şey aradım ama sanırım yoktu.

Daha sonra aklıma kardeşlerim geldi. Beni merak etmiş olmalılardı. Buradan nasıl çıkacaktım?

Tam konuşacaktım ki yüzündeki alaylı gülümseme bir anda soldu ve etrafına bakmaya başladı. "Ne oldu?" dedim fakat sesli konuşmuş olacağım ki işaret parmağını dudağıma koyarak "Şşş!" dedi. Etrafına çok dikkatli bakıyordu, bir şey olduğunu zaten anlamıştım sadece konuşmasını bekliyordum.

Hızla kolumdan tutup beni peşinde sürükledi, çalıların aralarından geçiyorduk. Öyle hızlı gidiyordu ki dengemi kaybetmek üzereydim. O odanın içinden düştüğüm zaman incinen ayağım bu sefer bir çalılığın içindeki ağaç dalına saplanmıştı. Daha fazla koşamıyordum ve acıya dayanamıyordum. Koşmaya devam edemedim ve durdum. Ben durunca oda koşamadığı için arkasına baktı. Ben ayağımı tutup yüzümü buruştururken "Daha fazla koşamayacağım sanırım." dedim. Acısı daha da artmıştı. Saplanan dal ayağımda duruyordu, tam onu çıkaracakken eliyle beni durdurdu "Onu çıkarma iltihaplanır." Dedi ve devam etti "burada güvenli değilsin gitmemiz gerek." Dedi.

Nereye gidebilirdik ki? Ayrıca ayağım çok fazla acıyordu bu halde yürüyebileceğimi sanmıyordum. "Nereye gideceğiz ki?" diye sordum. Benim belki de düştüğüm yerden daha fazla uzaklaşmamam gerekiyordu. Nasıl geri döneceğimi bilmiyordum.

"Başka gidecek yerimiz olmadığına göre sanırım benim evime gideceğiz." Dedi. Bunu çaresizlikten yapıyor gibiydi. Beni evine götürmek istemiyordu ama böyle bırakmak da istemiyordu. Beni neden olduğum yerde bırakmıyordu ki?

Gözlerim nedensizce kararmaya, başım dönmeye başladı. Gözlerimle karşıya odaklanmaya çalıştım ama olmuyordu. Kulağım çınlamaya başlamıştı gözlerimi tamamen kapatmadan önce duyduğum son ses "Ah hayır olamaz!"

♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤

Ayağım o kadar çok acıyordu ki. Uyumuş olmalıydım ve ellerimi ağrıyan başıma koyup gözlerimi aralamaya çalıştım. Bir yerde yatıyordum, yatak olmalıydı. Yastık o kadar yumuşaktı ki saatlerce böyle uyuyabilirdim. Ama şuan bulunduğum durumda uyumam tehlikeli olabilirdi. Kafamı kaldırdığımda o çocuk kapının yanında kollarını birleştirmiş ve ayağının bir tanesini kapıya dayamış beni izliyordu.

Sağıma baktığımda bir kadın şömine'nin üzerindeki kazanı karıştırıyordu.

Neler olduğunu anlamak için etrafıma bakarken kazanı karıştıran hafif toplu, kafasında kırmızı bandana olan kadın benim uyandığımı anladı ve dönüp gülümsedi. "Evet sonunda uyandın canım. Senin için merdivençiçeği çorbası pişiriyordum. Şimdi kendini nasıl hissediyorsun?" dedi ellerini beline koyarak.

OSİANA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin