Dakikalardır peşindeydiler. Yarım saattir şehirde girmediği sokak kalmamış gibi hissediyordu ama yorulmayacaklardı sanki. Gözlerinden kaçamıyordu, ne yaparsa yapsın bir şekilde önünü kesmeye devam ediyorlardı. Arabasını şehrin dışına doğru sürdü. Nereye gittiğini asla bilmiyordu.
Rastgele yollar onu ormana götürmüştü. Şimdi tam anlamıyla bittiğini hissediyordu çünkü orman yolları çok keskindi, üstelik arkadakiler garip bir şekilde daha da hızlanmışlardı. Pes mi etmeliydi? Yoksa sonuna kadar devam mı etseydi?
Sadece arabayı sürmeye devam etti. Vakit akşam üzeriydi, hava neredeyse kararacaktı. Bu yüzden acele etse iyi olurdu.
Gittiği toprak yol onu bir açıklığa götürdüğünde soluk soluğa durdurdu arabasını. Artık gücü kalmamıştı. Direksiyon terli avuç içlerinden kayıyor, fren yerine gaza basıyordu. Beyni sanki ölümüne çok az kaldığını haber verir gibi sinyaller gönderiyordu vücuduna.
Arabanın ani freni ile yerden çıkan toz bulutu kaybolduğunda önündeki iki kişiyle göz göze geldi.
Turuncu saçlı, mavi gözlü biri ve yanında uzun boylu, kollarında ve boynunda bandajlar olan diğeri.
Sesli bir şekilde yutkundu. Artık kaçma şansı olmadığını biliyordu. Usulca arabadan inerek, dizleri üzerine çöktü. Ellerini kafasının arkasında birleştirirken korkudan tüm bedeninin titrediğini hissediyordu.
" Ne zavallı bir piç. Gözlerime böyle korkarak bakma, tahrik oluyorum. "
Kısa boylu olan kurbanına doğru ilerlerken fazlasıyla korkunç görünüyordu. Gülüyordu fakat bu gülüş masumiyetten veya samimiyetten çok uzaktı. Omuzlarının üzerinde duran ceketi zıpladığı an rüzgarda havalandı ve şapkası hafifçe öne kaydı. Yerde diz çökmüş adamın göğsüne ayağını acımasızca bastırdıktan sonra usulca şapkasını düzeltti. O sırada adamın çatallaşmış ses tonu duyuldu, sessiz ormanda.
" Lütfen, lütfen bana acıyın.. lütfen. Bir daha yapmayacağım! "
" Kes sesini orospu çocuğu! "
Turuncu saçlı belindeki silahı çıkarıp adamın alnına dayadığı an uzun boylu olan araya girdi.
" Chuuya, Chuuya. Sana sakin ol demekten bıktım. Hızlı davranıyorsun. "
" İşime karışma, aptal Dazai. "
Uzun boylunun umutsuz omuz silkişinden sonra turuncu saçlı yeniden konuştu altında esir aldığı adama bakarak.
" Söyleyeceğin son bir şey var mı? "
" Lütfen beni öld-- "
* iki el silah sesi *
Chuuya tetiğin ucuna usulca üfledikten sonra silahını yeniden beline koydu ve sakince ölü bedenin üzerinden kalktı. Dazai'ye doğru adımlarken gözleri kısıktı.
" Leşini saklayacak bir yer bulalım. "
------
Y/N: Yeniden ben!!!
Yepyeni bir soukoku ile geldim. Heyecanlı mıyız???? Şahsen ben çok heyecanlıyım. 🤩
Bu aslında giriş bölümü gibi bir şeydi, bu yüzden kısa tuttum. Umarım buna da en az Lust kadar ilgi gösterirsiniz. Dramdan çok aksiyon içeren bir hikâye olacak. Hadi bakalım birlikte yeni maceralara atılıyoruz ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mokro [ soukoku ]
FanfictionAğaçların arasında saklı kalmış eski malikâne, Dazai ve Chuuya'nın önderliğinde bir çok olaya şahitlik edecek bir örgüt evine dönüşür: Mokro.