A8

238 25 31
                                    

𝒑𝒐𝒊𝒔𝒐𝒏 𝒍𝒐𝒗𝒆

<<Tanrının lütfu mudur bilemem ama bu sefer şans yüzümüze güldü…>>

***

Genç kız sabah okula gelmişti. Ders için sınıfa girmişti. 

Kız hem görevi adına çocuğu izlemeli hemde derslerine odaklanmalıydı. 

***

Odadaki amfi den yukarıya çıkarak sırama oturmaya odaklanıyordum. 

Oturduğum yerin tam yanında yeşil gözlü bir çocuk görene kadar. 

Şaşırdığımı dışa vurmayarak yanına oturdum. Ne de olsa orası benim yerimde sıramın yanına oturan da oydu.

Bana doğru dönüp "Günaydın" dedi. 

Bende gülümseyerek "Günaydın" dedim. 

*Sırrın ne bilmiyorum ama seni çözeceğim Bay Agreste…*

*** 

Bir zaman sonra derse tam odaklandığım dakikalarda omzuma biri dokundu. 

Ona doğru dönüp söylemesini beklemiştim. "Kalemim kırıldı da sende var mı?" 

masanın üzerindeki kaleme baktığım zaman kalem parçalara ayrılmış bir şekilde üzerinde duruyordu. 

Kalemliğimden bir kalem çıkarıp ona uzattım. Almak için uzanınca geri çektim. "bunu nasıl becerdin bilmiyorum ama benimkini de bu halde görmeyeyim lütfen" 

Kalemi çektiğim zaman birbirimize biraz daha yakınlaşmıştık. Söylediğimden sonra yüzüme bakıp "sıkıldım, zaten dersten hiçbir şey anlamıyorum." demişti. 

İç çekip kalemi vermiştim. "Tamam, notlarımı sana atarım." sırıtan bir yüzle suratıma bakıp "Gerçekten mi?" demişti. 

Bende "Evet gerçekten, şimdi derse odaklan" deyip. Profesör'e doğru dönmüştüm. 

Ne kadar yakınlaşırsam benim için bilgi toplamak o kadar kolay, ne azı ne fazlası ilişkiyi orta seviyede tutmam lazım… 

O da dediğimi ikiletme den hemen derse odaklanmıştı. 

*** 

Ders bittikten sonra eşyalarımı topluyordum.  O  kalemi kalemliğime atıp "Teşekkürler" demişti. 

Bende "Hasarsız…? Mükemmel" deyip gülmüştük. 

Bana "Birlikte kafeteryaya inelim mi? Bir şeyler içeriz." demişti. 

Bende "Neden olmasın" dedim ve birlikte kafeteryaya gittik. 

2 tane kahve sipariş etmiştik. Hazırlandığında bir masaya geçip oturmuştuk. 

Bir anda aklıma gelen o soruyu sordum. 

"Hukuk derslerini okumuyorsan neden bu bölümü okuyorsun?" 

Gözlerini bana çevirip cevap vermişti. 

"aslında ben değil babam istemişti. Normalde Fransız Edebiyatı okuyacaktım. Bilirsin, Aile baskısı…" 

Demek babası yüzünden bu bölümü okuyordu. Oğluyla ilgili bir planı var gibi görünüyor. Belki de onu hukuk alanında bir casus olması için zorlamıştır…

"Hmm anlıyorum… Demek Fransız Edebiyatı okumak istiyordun."

*Kişinin kendi sevdiği konudan konuşmaya başlarsak kendini daha yakın hissedip anlatmaya başlar. Psikoloji de bile geçer bu*

Gülerek hemen konuşmaya başlamıştı.
"Evet yazıları seviyorum, okusaydım ya yazar, yada öğretmen olurdum."

"ah, ne güzel."

Bir sürü şey anlatıyordu.
Bende onu anlayarak dinliyordum. Elime bir sürü bilgi geçmişti.

En sonunda derslerimize girip. Gitme vakti gelmişti.

Eve gitmek için dışarı çıkmıştım. Yağmur yağıyordu. Kapşonumu kafama atıp yürümeye başlayacaktım ki

Arkamdan birisi kolumu tutmuştu.
Ona dönüp bakmıştım. Elinde şemsiyesi olan bir Adrien görmüştüm.

"Boşu boşuna ıslanma" demişti. Bende ona "her Halükarda ıslanacağım zaten" deyip kolumu çekip yürüyecektim ki önüme geçmişti.

"Hadi ama! En azından aracına kadar ıslanmana gerek yok."

"Ahh, peki…"
.
.
.
Bir Japon efsanesine göre, yağmurda aynı şemsiyeyi paylaşan kadın ve erkek, o günden sonra kaderleri birleşir ve ayrılsalar bile bir gün yeniden buluşurlar…
.
.
.
.
.
.
.
Merhaba! Orkidelerim.
(orkide severim.)

>>Evet kitaba bir ad buldum sonunda "Poison Love"
>>bir anda yazma isteği gekdi ve hop diye yazdım.
>>hesabın adını falanda değiştirdim.
Üzerinde bşraz değişiklik yaptım.

<<>>Yeni Bölüm'de Görüşürüz.
<<>>Sizi Seviyorum.
<>yorum yapıp, oy Atarsanız çok mutlu olurum..

Muah!



𝒑𝒐𝒊𝒔𝒐𝒏 𝒍𝒐𝒗𝒆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin