0.9

612 66 80
                                    

Minghao elindeki beyaz nemli maskeyi zorla yatağında uzanan Jeonghan'ın suratına yerleştirdi. Jeonghan ısrarla yataktan kalkmak istemiyor hatta arkadaşlarını da yanından kovuyordu ama çocuklar onu bir saniye bile yalnız bırakmıyordu. Zaten onu bu buhranlı halinde yalnız bırakmaları da saçma olurdu.

"Son günlerde sende bir şey olduğunu seziyorum ama sormak istemedim. Sonuçta hyungum anlatır bizden bir şey saklamaz dedim ama dayanamıyorum artık. Senin sorunun ne?"

"Sorunum yok Hao sadece uyumak istiyorum."

"Yalan söylemeyi beceremiyorsun. Dökül."

Seungkwan daha fazla arkadaşlarından bir şey saklamak istemediğinden, Jeonghan'dan özür dileyerek "Jeonghan hyung Shua'dan hoşlanıyor" diye bağırdı.

"Ne!"

"Ne!"

Jeonghan bir hışım kalkarak suratındaki maskeyi yatağa düşürdü. Seungkwan'ın koluna sert bir yumruk geçirdi.

"Kafayı mı yedin Han? O şerefsiz seni-"

Jun sinirle ağzından çıkanlara dikkat etmediği için Jeonghan şiddetle bağırdı. "Sus!"

"Hatta öpüşmüşler!" Seungkwan şimdi fısıldayarak "Ve nerdeyse sevişiyorlarmış" dedi.

Jun çileden çıkmıştı. Geniş odanın etrafında burnundan soluyarak dönüp duruyordu.

"Onu bu evden kovuyorsun."

"Ne saçmalıyorsun Jun? Aralarını yapmanın bir yolunu bulmalıyız. Çocuk melek gibi yüzlü ve çok kibar. Jeonghan ile çok yakışıyor."

"Kes sesini Kwan bir boktan haberin yok!"

"Söyle o zaman da olsun! Ne gizliyorsun yine pislik kedi?"

Minghao, Seungkwan ve Jun'un birbirlerine gireceğinden adı gibi emindi. Son kavgalarında ortaya çıkan sonuç pek de iç açıcı olmamıştı bu yüzden Jun'u güçlükle odadan sürükledi.

~

Şaşkınlıklarını yüzünden atan gençler teker teker uzun, olması gerekenden daha parlak bir koridoru geçtiler.

Odanın, kapısı buzlu camlarla kaplı ve sola doğru açılıyordu. Gençler içeri girdiğinde duvarda boydan boya devasa, çok katlı, içkilerin olduğu bir raf onlara bakıyordu. Rafın önünde kırmızı, kahverengi bar sandalyeleri duruyordu. Ortaya bar sandalyelerine uygun orta büyüklükte poker masası koyulmuştu. Boştaki duvarları ise birbirinden pahalı tablolar süslüyordu.

Vernon'ın ortamı süzmesi bittikten sonra heyecanla bağırdı. "Hyung burası muhteşem!"

Mingyu da Vernon'a katılarak Seungcheol'e baktı. "Nasıl gözümüzden kaçırdık biz burayı?"

"Beyler şu an yapmanız gereken bir görev var lütfen odaklanın ve dağılıp olabildiğince fazla bilgi bulun." Seungcheol kalabalık ortama tekrar bir göz attı. "Joshua sen de bu mekanın Jeonghan Beyimiz ile ne alakası varmış onu öğren."

Gençlerin her biri Seungcheol'ün dediklerini dikkatle dinlemiş ve bilgi toplamak için dağılmıştı.

Vernon masaların başında poker oynayan ve içki içen insanları gördükçe parmaklarının uçları karıncalanıyordu. Tam şu an oturup onlarla oynamak için can atıyordu.

Melez çocuk tekrardan etrafına göz atıp Seungcheol ve diğerlerini görmediğinde köşedeki küçük masaya doğru yürüdü. Oturmadan önce içinden bir ses tereddüt etse de kendini poker oynayanların arasına attı.

Seokmin bir kaç fotoğraf çekip usul usul yürümeye başladı. Kendinden biraz uzakta gördüğü kişiyle duraksadı. İçinden kendine bu kadar düşüncesiz olduğu için sövmeyi de ihmal etmedi. Nasıl bunu hesaba katamamıştı? Şimdi her şey kafasında tam olarak oturmuştu.

target 'jihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin