{05} Saat

133 23 7
                                    


"Antrenman saati mi?" Velrina başını sallayarak beni onayladı.
"Evet. Beklemedik durumlara karşı hazırlıklı olmamızı istiyorlar." Gözlerimi devirip onu takip ettim. Gerçekten böyle saçma bir şeye katılmak zorunda mıydım?

Kısa sürede sözde antreman yapılacak yere ulaştık, gözlerim kalabalığın üzerinde gezinirken adımlarım hala Velrina yı takip ediyordu.
"Bu gün ikili eşleşmeler yapacaksınız, eşleriniz rastgele seçilecek." Satirin biri aniden ortaya çıkıp konulmaya başladı. Sadece olduğum yerde bekledim. Kısa süre içinde karşıma biri durmuştu bile. Uzun boylu ve yapılı bir erkekti. Bana gözlerini koşarak bakıyordu. Beni yenmek için elinden geleni yapacak gibi görünüyordu.
"İyileştiriciniz var mı?" Aniden sorduğum soruyla yüzünü buruşturup bana baktı.
"Neyden bahsediyorsun?"
"Dinle, orangutan suratlı, kafanı gövdenden sökersem seni iyileştirecek biri var mı diye sordum." Sinirle üzerime doğru yürümeye başladığında gözlerimi devirdim. Buradaki herkes neden bu kadar aptaldı? Biraz bile düşünse onun için bir eşleşme olmadığımı anlardı. Onun asla ulaşamayacağı bir noktadaydım.
"Başlayın." Aynı satir konuştuğunda kabzasından çıkarttığı kılıcı bana doğru salladı. Bir adım gerine çekilip hareketini savuşturdum.

O elindeki kılıcı salladıkça ben geriye çekiliyordum ve bu onun ataklarını daha da agresif hale getiriyordu. Tek yapabileceği şey pes etmekti çünkü asla benim dişime göre bir rakip olamazdı. Kılıcını yeniden savurduğunda yana çekildim, bileğini tutup onu kendime doğru çevirdim ve bileğini ters çevirip elindeki kılıcı düşürmesine sebep oldum. O daha bana karşılık verecek zamanı bulamadan bacağımı bacağının arkasına dolayıp onun dengesini kaybetmesine neden oldum. Sonrasında ise göğsünden itekleyip sırt üstü düşmesine neden oldum. Arından ayağımı göğsüne koyup onun yerde kalmasını sağladım. Ayağımın altında kalkmak için debeleniyordu ve bu komikti.

Üzerinde normalden fazla güç kullanarak sadece kalkmasını engelledim, eğer gücün ayarını kaybedersem göğüs kafesini ayağımın altında param parça edebilirdim. Tabiki de bu buradaki küçük yarı insanlar için fazla vahşet verici olurdu. Üstelik, bu topuklularımı seviyordum bu aptalın kanında mahvolmasını istemiyordum o yüzden.
"Tamam bu yeterli." Omuzumun üzerinden bana seslen satire bakış omuz silktim. Arından ayağımı kaldırıp yerde debelenen çocuğun ayağa kalkmasına izin verdim. Bana sert olduğunu düşündüğü bakışlarını atmaya devam ederken ayağa kalkıp üzerini silkeledi.
"Kılıç kullandığımızı bilmiyordum, bir dahakine bende kılıçla başlarım olur mu?" Dalga geçercesine ona gülümsediğimde üzerime yürüyecek gibi oldu.
"Saçma bir şey deneme bence." Arkamdan gelen ses önümdeki çocuğun geriye bir adım atmasına neden oldu.
"Yardımına ihtiyacım yok." Arkamda dura yarı tanrıya bakmadan konuştuktan sonra benden uzaklaşmaya başlayan çocuğa döndüm.

"Olduğunu düşünmedim." Sakin bir sesle bana cevap verdikten sonra arkamdan dolanıp önüme geçti.
"Neydi bu? Sen bana iltifat mı ettin? Kiminle dövüştün de bana iltifat edebileceğini düşünecek kadar aklın yerinden oynadı." Alayla konuşup elinde tuttuğu bıçağı incelen yarı tanrıya baktım. Gözünün önünde, sivri ucunu ve arkasını iki parmakları arasında tutmuştu ve sanki en ilginç şey oymuş gibi izliyordu.
"Güzel kızlar iltifat hakkeder. Daha önce söylemediysem bağışlayın prenses hazretleri." Önüne doğru eğilip sol elini arkasına koydu. Sağ elini kalbinin üzerinde yatarken sanki o aptal insanların eskilerde yaptığı soyluların hareketlerine vurgu yapıyordu.
"Kafanı üç saniye içinde kaldırmazsan burnunu ayağımla kırarım." Sinirle ona bakıp doğrulamasını izledim. Yüzünde çarpık bir sırıtış vardı.
"Çok vahşisin. İyi davranış göstermeye çalışıyordum." Gözlerimi devirip kollarımı göğsümün altında bağladım.
"İstemediğim bir şey için benden taktir bekleme."
"Oldukça da zekisin."
"Burada bulunması zor olsa gerek, beyninin olduğunun farkında olanların. Malum, kendilerini sizin koyunlarınız sana bir avuç aptalın, bir gün zeki biri ya da bir yaratık tarafından çer-çöp edileceği kokuşmuş bir yer." Sözlerim onu etkilemişse benzemiyordu. Yüzünde hala duran çarpık sırıtmaya karşılık ara vermeden bana bir adım yaklaştı.
"Benim de koyunlardan canım sıkıldı. Daha dişli birilerinin önümde diz çökmesini izlemek isterdim."
"Beni yenemeyeceğini anlamış olman gerekirdi çoktan."
"Önümde diz çökmen için seni yenmeme gerek yok. Başka şeyler de yapabiliriz." Bir an, sinirden kafasını gövdesinden ayıracağımı sandım. Ama sakin bir nefes alıp kendime şu amda kan çıkartmanın iyi olmayacağını hatırlattım.
"Elindeki bıçağı alıp seni fazlalığından kurtarmam sedece üç saniyemi alır. Geri çekil, Zeus un artığı. Senin gibi aptallarla harcayacak zamanım yok." Ellerini teslim olurcasına kaldırıp birkaç adım geriye çekildi. Yüzünden eksik olmayan yamuk sırıtışına bir de ukala bakışları eklenmişti şimdi.

Kalabalığın arasından yürürken gözüm Velrina yı arıyoru. Bu aptal ve bir o kadar da gereksiz antrenmandan sonra ne yapacağımı bilmiyordum. Ve eğer kısa sürede onu bulmazsam sinirlerimin taban yapıp birinin kafasını sökmem kaçınılmaz olacaktı. Gerçekten, buradaki herkesin bu olumsuz duygularına bir son vermesi gerekiyordu. Ağabeyimin burada nasıl yıllarını delirip katliam çıkartmadan geçirdiğini merak ediyordum. Bu aptal korku duygusunun kokusu ciğerime doldukça kan görmek istiyordum.
"Lemora." Arkmadan gelen sesle adımlarım durdu.
"Seni arıyordum. Bir şeyler yemek ister misin? Antremanlar beni acıktırıyor." Ondan yayılan olumlu enerji diğerlerini mükemmel bir şekilde bastırıp benim de rahatlamamı sağladı.

Velrina ile birlikte, onun rastgele konuştuğu şeyleri dinleyenlerle yemekhanende doğru ilerlerdik. Bu kız bu kadar konuşacak şeyi nerden buluyordu? Ama tuhaf bir şekilde rahatsız olmuş hissetmiyordum. Ayrıca, merak ediyorum, ağabeyimin onunla yakın olmasının sebebi Velrina nın enerjisi miydi? Bu kadar olumsuz duyguların olduğu bu yerde onun enerjisi gerçekten sakinleşiyordu.
"Of yine mi ya?" Velrina nın sessiz söylenmesi ile dikkatimi yeniden dışarıya verdim. Önümüzde duran, kendilerini buradaki diğer ayak takımından üstün sana grup buradaydı ve dikkatleri tamamen bize dönüktü.

Onlardan yükselen ani duygular Velrina nınkileri bastırırken Velrina bana biraz yaklaştı. Onlardan rahatsız olması beni onlardan daha da rahatız olmaya itiyordu.
"Şimdi de bizi görmeden mi geliyorsun?" Yanlarından geçip yürüdüğümüzde iri kıyımın konuşması ile omuzumun üzerinden onlara baktım.
"Ne zamandır sizin varlığınızla kendimi rahatsız ediyorum ki ben?" Lafımın üzerine bana soru yürümeye kalkıştı, Zeus un oğlu onu kolundan tutup durdurdu. Açıkcası anlamıyordum, ne istiyorlardı? Ben daha ağzımı onlara açmamıştım bile. Kendi kendilerine sinirleniyorlardı.
"Buraya geldiğine pişman olacaksın."
"Bunu söyleyen ilk kişi olduğunu mu sanıyorsun? Ben asla pişman olmam."
"Aptal piç ağabeyin gibi, senin de kafan o sürtük bedeninden sökülecek." Neden birden aşırı sinirlendiğini bilmiyordum.
"Onunla öyle konuşma! O size bir şey yapmamıştı bile!" Velrina kolumu kavrayıp ağabeyim ve benim için onlara konuştuğunda ben sakince nefes egzersizi yapıyordum. Şu amda hissettiğim sinir damarımda akan kanı ısındırıyordu. Bu aptal yeri tamamen ateşe verip külleri üzerinde yürümek istiyordum.
"O şerefisiz hak ettiğini aldı. Bu sürtük de alacak." Zeus un kızı iri kıyımın kolunu kavrayıp onu susturmaya çalıştı.
"Sakin kalmaya çalıştım. Tersini söyleyemez." Kendi kendime mırıldandıktan sonra hızla iri kıyımın yakasını kavradım. Onun bedenini yere çarpıp üzerine çıkmam iki saniye alırken, diğerlerine tepki verecek zaman kalmamıştı.

İlk yumruğumu suratına attıktan sonra biri beni geriye çekimeye çalıştı. Elimi arkaya doğru savurup bana ulaşmaya çalışan bedeni arkaya savurdum. İkinci yumruğu burnuna yiyen iri kıyım altımdan kalmakta için debeleniyordu. Etraftan gelen olumsuz duygular artarken yumruğumu ateşle kapladım. Ateşle suratına sertçe vurmaya devam ederken diğeri beni onun üzerinden ayırmaya çalışıyordu. Tek istediğim, o aptal çenesini yerinden söküp bir daha asla ağabeyime kötü söz söylemeye cesaret bile edemeyecek hale getirmekti.


Evet evet biliyorum baya geciktim... ama bunu şimdilik bir kenara koyarsak, karakter tanıtımı bölümü yapmayı düşünüyorum. Ana karakterin görünüşleri hakkında çünkü isimleri ve sayıları çok karışıyor. Emin değilim, okuyucunun hayaline bırakma yanındaydım her zaman ama şu an gerekli gibi görünüyor. Kararsızım.

kanlı ruhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin