{08} Yarış

74 5 7
                                    


"Lemora." Kafamı çevirip Velrina ya baktım
"Sen yeşilsin." Somurtarak söylendi.
"Merak etme, bir dahaki sefere kaptan ben olacağım için aynı takımda olabiliriz." Gülümsedi ve başını salladı. Neden bazen onunla konuşurken beş yaşında bir çocukla konuşuyormuş hissi veriyordu bu?
"Konuşmayı böldüğüm için kusura bakma prenses ama, başlamak üzereyiz." Velrina şaşkınca Breyan a baktı. Onun bu tavırını anlamamışsa benziyordu. Ben de aynı durumdaydım lanet olsun ki. Bu aptalın beyninin neye yeteneği olduğunu bilmiyordum.
"Kes çeneni. Görüşürüz." Verlina başımı salladığında Breyan ın arkasından iletmeye başladım. Tüm yeşil ekip tek bir yerde toplanırken birkaç kişi uzağımda Leika yı gördüm. Açık kahverengi ve yeşil gözleri bir süre etrafta gezindi ve en sonunda beni buldu. Gözlerini kırpıştırdı ve bana gülümsemeden önce birkaç saniye bekledi. Herkesin ortasından ona gülümsemek istemediğim için başımı kullanarak ona selam verdim. Gülümsemesi büyürken yanakları biraz pembeleşti.

Ne yazık ki dikkatim aniden yükselen korku kokusu yüzünden dağıldı. Kokunun yoğunluğu birkaç saniyelerine göz bebeklerimin titremesine neden olsa da onu kontrol altında tutup önüme döndüm. Aptal sürüleri.
"Planımız basit, her zamanki takıma ek elimizde Lemora var. Bu yüzden herkes her zaman yaptığı şeyleri yapmaya devam etsin, eksik kaldığımız kısımların Lemora tarafından kapatılacağını düşünüyorum." Gözleri bana döndü. Son birkaç günkü tavrının aksine, ilk seferki gibiydi. Ciddi ve sert. Ellerim arkamda birleştirip başımı salladım. Ne rahatız edici...
"Güzel, bu yarışı her zamanki gibi kazanalım. Hepsi bu, elinizden geleni yapın." Demek, geçerken de liderlik hakkında bilgileri vardı. Her ne kadar taban bilginin sadece biraz üstü olsa da, buradaki zekaları gelişmemiş koyun sürüsü için bu yeterliydi. İtaat ettirilmesi kolay toplulukları dize getirmek için çok büyük bir yetenek ya da güce ihtiyaç yoktu. Bu yüzden Zeus ve Poseidon un çocukları, burda geri kalan ve silik kişilikler olan yarı tanrılara söz geçirebiliyordu.

Herkes kendi haline dönerken omuzumda bir dokunuş hissettim. Kafamı arkaya çevirip baktığımda Zeus un kızını gördüm. Uzun altın sarısı düz saçları belinin biraz altındayı, teni oldukça açıktı ve yeşil parlak gözleri vardı.
"Ne?" Kaba tavrımı gözlerden gelip etrafımdan dolandı ve önüme geçti.
"Kardeşlerim ve kuzenlerimle güzel başlangıç yapamadığını biliyorum, onlar biraz... dik kafalılar. Ben Zire." Bu kızı daha önce Poseidon un mavi saçlı kızının yanında görmüştüm ancak karakteri o kadar pasifti ki, varlığını fark etmek bile zordu. Sadece suratına bakmış olmam onun fark etmesini sağlamış olacak ki elini uzattı.
"Umarım en azından ikimiz iyi anlaşabiliriz, sonuçta babalarımız kardeş ve biz diğer yarı tanrılara göre daha benzeriz." Ses tonu o kadar zayıftı ki, sadece üfleyerek bile onu yok edebilirmişim gibiydi.
"Mhm." Elini sıkarken onu geçiştirdim. Benim buradaki kimseye ihtiyacım yoktu, tanımış veya tanımamışım zaten öleceğini bildiğim için bir anlamı olmayacaktı.

Herkes etrafta koşuşturmaya başladığında Zire de onların arasına katıldı. Onu düşünmekle kendimi meşgul etmek istemiyordum, ne dediğinin benim için bir önemi yoktu. Üstelik, hiç benzerliğimiz de yoktu. Kendilerini benimle eşit görmeye değer ne yaşamışlardı ki? Etrafındakiler bir tarafa doğru yürümeye başladığında göz devirip arkalarından ilerledim. Ne olacağını bilmiyordum, buna rağmen neyle karışırsak karşılaşalım, benden iyi olamayacaklarını biliyordum. Onların yaptığı bu düşük level antrenmanlara katılmak canımı sıkıyordu elbette, ancak babamın bundan memnun kalmayacağını bildiğim için bu şeyden kurtulamıyordum.
"İlk oyun, mızrak atma." Satirin biri çıkın elinde dolu kutu mızrakları getirdi. Üzerinde her renk için onar mızrak vardı. Şaka falan mıydı bu? Aniden, buradaki aptallara bir göz dağı vermenin güzel olabileceğini düşündüm. Madem çıkışım yoktu, neden onları biraz rahatsız etmeyeyim ki?

Mızrakları almak için sıraya girenlere ilerlerdim. Yeşil bandanası olan çocuğun birinin kolunu yakalayıp onu geriye doğru çekiştirdim.
"Ne yapıyorsun?!" Suratıma doğru bağırdığında omzumun üzerinden ona baktım.
"Kime bağırıyorsun sen?" Sarı gözlerimin içinde yükselen kırmızı ateş onu anımda korkuturken bir adım geriye çekildi.
"Pa-Pardon." Ve saniyesinde ortadan kaybolmuştu. Gözlerimi devirip onun durduğu yere geçtim. Diğer takımlar kadar iyi atış yapan 'takım arkadaşlarım' dan sonra sıra bana gelmişti. Benim ardımdan gidecek olan dört kişi daha vardı ancak neden oyunu şimdiden bitirmeyelim ki? Öne geçip mızraklardan birini aldım, etrafta aniden değişen olumsuz duygu kokusu ciğerlerime anında doldu. Bir adım öne çıkıp etrafıma bakındım. Hepsi bana odaklanmıştı, benim ne yapacağımı merak ediyor olmalıydılar. Fazla güç harcamama gerek olmadığını düşünerek kolumu havaya kaldırdım. Vücudumun basit bir hareketiyle mızrak elimden uçup gitti. Mızrak havada ilerlerken oldukça uzakta olan kalkamı delip dışarı çıkışı oluşan dalgalanmadan göründü. Onun daha dakikalarca gitmeye devam edecek yüksekliği ve hızı vardı, mesafesine herkesin atışını toplasak yetişemezlerdi.
"Sanırım yeşil takım kazandı..." Satir anons edip diğerlerinin söylenmeye başlamasına iç çekti.
"Hadi ama, eşit oynadığımız sanıyordum, yeni ısınıyoruz!" Başımı kenara yatırıp kalabalığa baktım. Sarı gözlerimde hala yerini tutan ateşin hareketliliği birçoğundan aniden gergin ve korku dolu kokuların yükselmesine sebep oldu. Bu beni daha da iyi hissettirmişti. Ah keşke çok az bile olsa güç kullanıp korkularını körüklemiş olsaydım. Bir dahaki sefere bunu deneyecektim.
"Kazanmamı istiyor gibisin." Aniden sağ tarafımda hissettiğim bedenle omuz silktim.
"Kimin ne yaptığı umrumda bile değil." Arkamı dönüp ondan uzaklaşmaya başladım. Çok rahatsız ediciydi ama bu yeni tavırları altındaki sebebi bulmam gerekiyordu, her ne kadar onun eksik seviyedeki beyninin beni kandırmaya yetecek bir şey bulamayacağını bilsem de, her şeyin olabilir olasılığı olduğunu ve burdakilerin bana karşı çıkmak için an kolladığını ihtimallemek sadece olası olurdu. Ancak o zaman istediğim gibi hıncımı buradaki düşük yaşam formlarından çıkartabilirdim. Avuç içlerim, hepsini küle çevirip üzerinden yürüyerek buradan gitme düşüncesiyle bile karıncalanıyordu. Hepsini ateşe verip çığlıklarıyla beraber ateşi izlemek bana sunulan- hayır, tamamen kendi aldığım bir armağan olurdu. Buna rağmen, böyle bir şeyin olasılık durumumda Verlina benimle birlikte buradan çıkmış olacaktı. Abim ve onun arasında olan ilişkinin yakın olduğunu öğrendiğimden, onu burada bırakmazdım.

"Aniden takımın yıldızı oldun." Bana yönelik adımlarımdan kim olduğunu çoktan anladığım kız yanımda durdu.
"Sıfır enerjiyle rekor kırman çok... etkileyici." Ormandaki çekingen halinden farklı, şu anda biraz daha özgüvenli duruyordu. O halini bu haline tercih ederdim ancak bu hali beni rahatsız etmemişti.
"Kimseyi etkilemek için nedenim yok." Aramızdaki yaklaşık yedi santimlik boy farkından dolayı aşağı, gözlerine doğru baktım. Gözlerini kısana kadar gülümsedi.
"Burada olmaktan hoşlanmıyor gibisin, baban seni buraya koymak için onca zahmete girdikten sonra üstelik." Yüzümde ne zaman oluştuğunu anlayamadığım küçük tek taraflı sırıtma anında kaybolurken kaşlarım hafifçe çatıldı.
"Buradaki ayak altı takımının uyuşuk kampında kalmaya ihtiyacım yok."
"Ayak altı takımı mı? Bizlere bu kadar üstten mi bakıyorsun?" Dediğimi şaka olarak algılayıp kıkırdadı, yeniden bana döndüğünde yüzümde gördüğü ciddiyetle gülümsemesi gitmişti.
"Tesadüfen denk geldiğim rastgele birisin, size üstten bakmamı engelleyecek neyiniz var?" Sorumun üzerine ağzı aralandı. Tereddütle bir nefes aldı ancak hiç bir şey söylemeyemedi.
"Şimdi etrafımda dolaşmayı bırakabilirsin." Ani çıkışmam üzerine gözleri hafif irileşmiş bir şekilde bana bakakaldı. Yüzünde değişik bir ifade ile olduğu yerde dikilirken ona arkamı döndüm. Ondan uzaklaşırken bunun en iyi şey olduğunu biliyordum. Velrina bir istisnaydı, abimin arkasından kalan biri olmasaydı onu bu ayak takımından asla ayırmayacaktım, Leika aynı zamanda böyle bir konumda değildi. Kendi zevkime göre rastgele ucubelerle arkadaş olmayı düşünmüyordum. Arkadaşa veya başka bir şeye ihtiyacım yoktu. Özellikle de Zeus un kızı söz konusuyken.



Kitap nereye nasıl gidiyor bilmiyorum. Önceki halinde de her zaman parmaklarımın klavyedeki gidişini düşünmeden takip etmiştim. Yazım şeklim ve tarzım değişse de, yazı yazarkenki yolumdan asla ayrılacağımı düşünmüyorum. Elimden geldiği en kısa sürede yeni bir bölüm yazmaya çalışacağım ancak son sınıf lise öğrencisi olduğum için fazla zamanım olmuyor. Yine de bu kitabı bırakmak istemiyorum, en başından beri bende yeri olan bir çalışma çünkü. En kısa ve mümkün sürede yeniden güncelleme yapacağım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 05, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

kanlı ruhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin