5:: Tanrı'dan ne dilediğine dikkat etmelisin.

1.6K 214 63
                                    

Jimin, kızgınlığının henüz birinci gününü tamamlamıştı ve daha şimdiden vücudu tükenmişti. Ne kollarını kaldırabiliyor, ne kafasını hareket ettirebiliyordu. Öyle bir hâldeydi ki pembe saçlı omega, nefes almakta bile zorlanacak bir duruma gelmişti. Tüm gücü vücudundan çekilmiş, hissettiği acı yüzünden ağlamaktan bitap düşmüştü. Gözleri, bir bakanı bir kez daha baktıracak o güzel gözleri, o kadar şişmiş ve canını yakıyordu ki; Jimin kör olabileceğini bile düşünmeye başlamıştı.

Artık kaçıncı olduğunu saymayı bıraktığı yeni bir kızgınlık dalgası vücudunda yayılmaya başladığında, dolgun dudaklarının arasından yeni bir hıçkırık kaçmıştı. Dudakları bile paramparça olmuştu sürekli dişlemekten. İlk kez bu kadar ağır bir kızgınlık geçiriyordu. Neden bu hâlde olduğunu sorgulasa da kendisine bir cevap bulamıyordu. Artık omzundaki dövmeye dokunup alfasının kokusunu etrafında hissetmek bile onu rahatlatmaya yetmiyordu.

Kurdu, alfasının kokusuyla daha fazla yetinemiyordu. Pençelerini Jimin'e geçirerek alfasını istiyor, onun sıcaklığını her bir zerresinde duyumsamayı hayal ediyordu.

Küçük parmakları, halsiz bir şekilde deliğine yerleşirken ağlaması iyice şiddetlendi. Parmaklarını içine iterken tek dileği bu bir haftayı delirmeden atlatabilmekti. Ne rahatlayabiliyor ne de rahatlasa bile bu durum uzun süryordu. Çok geçmeden yeni bir dalga vücuduna vurup onu bir önceki dalgadan çok daha kötüsüyle baş başa bırakıyordu. Jimin bu durumdan nefret etmişti. Alfası yanında olmadığı her seferinde kızgınlığı bu kadar ağır mı geçecekti?

Bu acıyı çekmektense, ölmeyi tercih ederdi.

Küçük parmakları içinde ileri geri hareket ederken bunun işe yaramayan boş bir çaba olduğunun farkındaydı fakat yine de devam etti. Kafasını yasladığı yastığı terden ve gözyaşından sırılsıklam olmuştu. Tıpkı geniş yatağı gibi.

Dakikalar boyu kendini rahatlatmaya çalıştı. Ancak öyle bir durumdaydı ki rahatlamak bir yana, acısı iyice arttı. Öyle bir durumdaydı ki Jimin, en sonunda pes ederek parmaklarını deliğinden çıkardı ve artık dayanılamayacak seviyeye ulaşan acının kendisini delirtmesini gözyaşları içinde beklemeye başladı.

Derdine derman olacak kişinin dış kapının ardında olduğunu bilmeden, varlığı kesin olmayan birinden yardımlar dilenip durdu.

Derin bir nefes alarak Dakota'nın kapıyı açmasını beklerken, soğuk terler akıtıyordu otuzlarının başındaki alfa. Jimin'in kokusu, neredeyse 5 kilometre öteden duyuluyordu ve bu durum Yoongi'nin diken üstünde hissetmesine sebep olmaya başlayan bir dürtüye dönüşmüştü çoktan. Kurdu bir an önce omegasını işaretlemek, bir bakıma bulunduğu evi kendi bölgesi ilan ederek tek bir alfanın bile kızgınlıktaki omegasının yanına değil 1 metre, 10 metre bile yaklaşmasını engellemek istiyordu.

"Geç kaldın."

İş yerinden arkadaşı olan alfa kadın, beti benzi atmış bir şekilde kapıyı açtığında anında Yoongi'yi azarlamaya başlamıştı. "Lanet herif, neredesin saatlerdir?"

"Gelebileceğim en kısa sürede geldim."

"Jimin'in odası yukarıda." Alfa kadın, üzerine geçirdiği montuyla evden çıkmaya hazırlanıyordu. Yoongi kafasını salladı. Evin önüne geldiğinden beri Jimin'in kokusu yüzünden kendisini kasıyordu ve bu yüzden avuç içlerinin terlediğini hissediyordu. Saniyeler içinde Dakota gitti, kapı ardından kapandı ve Yoongi tek başına birkaç dakika boyunca iki katlı evin girişinde öylece dikildi.

Onu kendisine getiren şey ise Jimin'in çığlığı oldu. İlk kez geldiği evde, yönünü bulma ihtiyacı bile hissetmeden, sıfır kafa karışıklığıyla merdivenlerden çıkıp soldan ikinci kapının önüne geldiğinde saniyelik bir duraksama bile yaşamadan açtı kapalı kapıyı.

Sweet // YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin