yoongi telefonu çaldığında sevgilisiyle oturduğu koltuktan kalktı ve arayan isime baktı. jeon'u gördüğünde kaşlarını kaldırıp telefonu açtı ve konuşmaya başladı:
"jeon, ne oldu oğlum?"
"hyung, buluşabilir miyiz?"yoongi her şeyden habersiz koltukta filmi izleyen sevgilisine döndü. o kadar güzel görünüyordu ki birkaç saniye telefona cevap verememişti.
"üzgünüm aslanım, şu an müsait değilim. anlat bana, ne oldu?"
"yardımına ihtiyacım var."
"ne gibi bir yardım?"
"jimin."
"ne oldu jimin'e? şunu tam anlatsana."
"onu istiyorum hyung, her şeyden deli gibi pişmanlık duyuyorum."
"ben sana dedim değil mi? inat edip bana karışma dedin."
"geçmişi konuşmak yerine gelecek hakkında bir şeyler yapabilir miyiz?"yoongi derin bir iç çekerek bedenini odaya doğru ilerletirken düşünmeye başlamıştı. jeon, miniğini üzecek çok şey yapmıştı ve muhtemel jimin şu an onun sevgisine inanmıyordu. hoş, jeon ona şu an aşık değildi ama hoşlanmaya başladığı apaçık ortadaydı.
"ne yapabiliriz, ne yapabiliriz?"
"ben de sana onu soruyorum hyung."
"gerizekalı mısın jeon? sesli düşünüyorum."odanın kapısını kapattıktan hemen sonra aşağıdaki sevgilisinin şüphelenmemesi adına kapıyı geri açtı ve boşta olan elini saçlarının arasına götürdü. onları yapmak istiyordu, jeon'a yardım etmek istiyordu ama zaten zar zor görüştüğü sevgilisi ile geçirdiği zamanı şu an bununla harcamak istemiyordu.
jeon kendisi kaybetmişti fakat yoongi onu yarı yolda bırakacak değildi elbet, kardeşi gibiydi onun. bu yüzden telefonun ucundaki kırgın ve çare bekleyen bedene sessizce konuştu.
"kardeşim, ben sana yarın aklıma gelen planı anlatacağım tamam mı? meraklanma ve güzelce uyu. ben jimin'le sizi bir araya getireceğim."
"hyung! biliyordum, teşekkürler teşekkürler!"çocuk gibi sevincine karşın büyük olan hafifçe kıkırdadı ve telefonu kapattı. jeon özünde çok saf ve çok masum biriydi fakat okuldaki kimse bunu bilmiyordu. genel olarak kendinden yaşça büyüklerle takıldığı için okuldaki çoğu kişi onu havalı ve umursamaz birisi bilirdi. ee tabi sürekli okulun kızlarıyla yatması, basketbol kaptanı olması da onu çok göz önüne atıyordu.
ne olursa olsun yoongi jeon'una yardım edecekti fakat aklına bir plan dahi gelmemişti. telefonu hızlıca kapatmak için uydurduğu beyaz bir yalan ona yarın çok büyük patlayabilirdi.
sevgilisinin yanına gitmek için telefonunu cebine attığında salona girdi ve onu güler yüzüyle karşılayan bedene baktı.
sevgilisi uzun boylu, kahverengi saçlı hayata neşeyle bakan biriydi. okuldaki kimse onun bir sevgilisi olduğunu bilmiyordu. kimseye göstermek gibi bir niyeti de yoktu.
"kimdi o?" dedi tebessümle sevgilisi, filmi durdurmuştu.
"ah jeon, okuldan arkadaşım. yardıma ihtiyacı varmış."
"seni mi aradı bu yüzden?"
"elbette mutlaka birbirimizden akıl alırız."
"güzel dostluklar diyorsun öyle mi?"
"evet öyle."yoongi adeta bir aptal aşık gibi gözükürken sevgilisinin dudağına ufak bir öpücük kondurdu. bu onun hoşuna gitmiş olacak ki çekildiği an gözlerini o dudaklardan alamamıştı.
"yoongi, bence filmi boş vermeliyiz."
"sen ne diyorsan o sevgilim."ikisinin kıkırtıları salon içerisine yayılırken sevgilisi zayıf noktası olan boynuna eğilmiş ve burnunu sürtmüştü o noktaya. doğal olarak yoongi derin kahkahası içinde konuşmuştu:
"hey hoseok-ah yapma şunu!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the player | jikook
Fanfiction"ben eşcinsellerden nefret ederim park. sadece hayatımdan siktir git."