"yoongi hyung? ne işin var burada?"
taehyung telaşlı sesiyle konuştuğunda yoongi sarhoşluğun etkisiyle kendini onun kollarına atmış ve oldukça yüksek bir sesle konuşmaya başlamıştı.
"bana hiçbir bok anlatmamış taehyung!"
"kim?"
"o!"
"o kim?"
"sana ne?"yoongi alkolün etkisiyle daha da saçmalamaya başladığında taehyung onu içeriye almış ve salona zar zor taşıyabilmişti. rahat koltuğa bıraktığı koca bedenin ardından hemencecik kahve yapmak için mutfağa yönelmeye çalışmıştı ki min onun elinden tutmuştu.
"sen de gitme."
"mutfağa gidiyorum."
"gitme taehyung, kalsana."dudaklarını büzen koca bedenin ardından derin soluğunu bırakmıştı taehyung, jungkook varken ne diye ona gelmişti ki yoongi? bunları düşünmeye dalmadan önce konuşmaya başladı.
"neden bu kadar çok içtin hyung?"
"çünkü hoseok-ah benim kalbimi kırdı."tae duyduğu isim ile gözlerini devirirken sırtını koltuğa yaslamış ve kollarını göğsünde birleştirmişti. hoseok'un ismini duymak dahi midesinin kalkmasına sebep oluyordu çünkü yoongi'yi onun elinden almıştı.
"ee bu sefer ne yaptı?"
"jungkook'un ondan hoşlandığını söylemedi bana."
"ne?"taehyung dehşet verici ses tonunu salona bıraktığına karşısındaki bedenin gözlerine odaklanmaya başladı.
"bu ne demek hyung?"
"bana hyung demeyi kes, benden hâlâ hoşlandığını biliyorum."
"yoong-"
"eskiden jungkook okula gelmeden önce ondan hoşlanıyormuş."
"hani erkeklerden hoşlanmıyordu?"
"hoşlanıyormuş işte, ben zaten başından beri biliyordum erkeklerden hoşlandığını ama yüzüne vurmak istemiyordum. ayrıca jimin'le sevgili olmuşlar."
"NE?"taehyung yakın arkadaşının ismini duyduğunda sanki dehşetten daha da dehşete düşebilirmiş gibi bağırdığında başını sağa sola sallayıp mırıldanmıştı.
"demek hâlâ onunla ki beni aramadı, vay piç."
"taehyung-ah beni sever misin?"küçük oğlan duyduğu cümle ile karşısındaki bedene döndüğünde anlamsız bakışlarını ona sunmuştu. geçen sene ondan hoşlandığını söylediğinde sadece abi-kardeş olduklarını söyleyen yoongi şimdi ona oldukça yılışık davranıyordu. evet belki o zaman sevgilisi olduğu için öyle demişti ama yine de taehyung hayatında ilk defa reddedilmişti.
"bu ne demek şimdi?"
"beni sev, saçımı veya yanağımı."kim sonradan gelen açıklamayla yoğun düşüncelerinden sıyrılıp ayakta dikilmeye devam ettiğinde oturan bedenin saçlarını isteksizce okşadı. yoongi gözlerini kapatırken verdiği her nefes viski kokuyordu.
"daha aşkla sev."
"benim aşkım sana bu kadar yoongi."taehyung elini çekip dağılmış bedenin yanına oturduğunda kızarmış yanaklarının ve dudaklarının güzelliğinde kayboldu bir süre. her ne kadar red yese de yoongi onun gözünde hâlâ en yakışıklı ve tatlı çocuktu.
"dudaklarını büzme."
"neden?"yoongi yandan sırıtmasını taehyung'a sunduğunda kara gözlerini esmer teninde dolaştırmış ve birkaç santim yaklaşmıştı ona. viski kokusu tae'nin burnuna buram buram gelirken fısıldadı.
"büzme işte."
"öpesin mi geliyor taehyung?"ikisi de birbirinden sarhoştu şu an. tae yoongi'nin güzelliğiyle, yoongi ise viskinin alkolüyle sarhoştu. taehyung sertçe yutkunduğunda gözlerini kırpıştırmış ve dudaklarına doğru fısıldamıştı yoongi'nin.
"öpesim geliyor."
"öp o zaman."yoongi'nin laflarına karşılık tae karşısındaki bedenin yanağından daha sıkı tutup dudaklarını onunkilere bastırmıştı. yıllardır hayalini kurduğu bu anı şu an yaşıyordu fakat yoongi ayıldığında ona hiçbir şey söylemeyecekti. eğer söylerse kaybedecekti onu, kalbini kaybedecekti.
bu iki birbirlerini bir daha görmeyecekmiş gibi öpüşürken kendileri için aşkın yeniden doğdunu bilmiyorlardı.
tüm her şey yoongi'ye bağlıydı, kırık kalpli yoongi'ye.
—————
KİTABA HOŞ GELDİNİZ TAEGI!
jikook'tan sonra en best shipim taegi'yi de eklediğime göre kitabın finaline son 2 diyoruz.
iyi bayramlar şekerlerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the player | jikook
Fanfiction"ben eşcinsellerden nefret ederim park. sadece hayatımdan siktir git."