Onyedi

1.2K 167 81
                                    

İyi okumalar! Lütfen yorum ve oy vermeyi unutmayın :)

ÜÇÜNCÜ KİŞİ 

"Bak, kaba falan olmak istemiyorum ama..." Hyunjin Seungmin'i dizüstü bilgisayarında ne yazdığını incelerken konuştu.  

Seungmin gözünü Hyunjin'e çevirdi ve kaşını kaldırdı, "Ne?"  

"Jisung ile arkanızda ki hikayeyi merak ediyorum. Geçmişte ona aşık falan mıydın?"  Hyunjin sakince sordu.  

Seungmin gözlerini laptopa çevirdi ve tekrar yazmaya başladı, "Hayır, ama başkası öyleydi."  

"Ne demek istiyorsun?"  

Seungmin klavyede yazmayı bıraktı ve Hyunjin ile göz göze gelmek için başını çevirdi, "Çocukluğumuzda, Jisung ilk aşkını yaşadı."  

"Ah... yani onu bu şekilde sevmedin mi?"  

Seungmin başını salladı, "Ben değildim. Ama Jisung ve Felix benim için her zaman çok önemli oldular, sanki gerçek kardeşlerimmiş gibi."  

"Seungmin... Ben mutluluğu hak etmiyorum, değil mi?"  

"Ayrıca... Bir daha böyle bir şey yaşamasını istemiyorum."  Seungmin mırıldandı.  

"Ne? Bir şey mi söyledin?"

Sonra gülmeye başladı, "Grubumuzun en küçüğü olmam komik ama onlardan daha olgun davranıyorum. O ikisi kaotikler, bazen gerçekten baş belası olabiliyorlar."  Seungmin, Hyunjin'in sorusundan kaçınarak konuştu.  

Hyunjin mırıldandı, "Demek bir arkadaşa sahip olmak böyle hissettiriyor, ha?"  

Seungmin başını yana eğdi, "Daha önce ki söylediklerinde ciddi miydin?"  

Hyunjin iç geçirdi, "Elbette öyleyim. Kimse benim olduğum kişi için benimle gerçekten arkadaş olmak istemedi, sadece para istiyorlardı. Gerçekten, onlardan nefret ediyorum."  

"Demek tüm o zamanlar aslında yalnız bir çocuktun."  

Hyunjin gözlerini devirdi, "Bunu belirtmeye pek de gerek yok, biliyorsun."  

"Gerçi bu beklenmedik bir şey. Kampüsteki en popüler adamın aslında yalnız küçük bir bebek olduğunu kim bilebilirdi ki ?"  Seungmin dalga geçti.  

"Kapa çeneni. Hala arkadaşlarım var... biraz."  

"Bir tane var."  Seungmin, gözlerini dizüstü bilgisayar ekranına odaklamaya devam edip yeniden yazmaya başlarken konuştu.  

"Ne demek istiyorsun?"  

"Sana daha önce ne söylemiştim? Koşullarıma uyarsan arkadaşım olursun. Hesaplamalarıma göre, Minho ve Jisung konusunda bana eşlik etmekte iyi gidiyorsun."

Seungmin'in ne demek istediğini anladığında Hyunjin'in dudaklarında bir gülümseme oluştu. Ona sevgiyle baktı ve tek kelime etme zahmetine girmedi.  Genç olanın ne demek istediğini açıklamasına gerek yoktu. Ayrıca, Seungmin'e sorsaydı bunu doğrudan kabul etmezdi.

"Seungmin."  Seungmin başını Hyunjin'in sesine çevirdi ve aniden bir çift dudağı dudaklarının üzerinde hissetti. İkisinin de gözleri şaşkınlıkla genişledi ve ikisi de birden utançtan kızaran yüzlerle uzaklaştı.  

"Üzgünüm, yanağın olması gerekiyordu." Hyunjin açıkladı.  

Seungmin kalbinin normalden daha hızlı attığını hissedebiliyordu, yüzü kızardı.  Yavaşça başını Hyunjin'e çevirdi, "T-tekrar yap..." 

Hyunjin'in gözleri Seungmin'e döndüğünde genişledi, kelimeleri net bir şekilde duyup duymadığından emin değildi. "N-ne?"  

"Tekrar yap." Seungmin alçak sesle tekrarladı ama Hyunjin bunu gayet net olarak duydu.

Seungmin'in gözlerine bakarken Hyunjin'in dudaklarında bir gülümseme oluştu. Yavaşça ona doğru eğildi ve aralarındaki boşluğu kapattı, diğerinin dudaklarını yakaladı ve derin ama yumuşak bir şekilde onları öptü.  

Birkaç dakika sonra Hyunjin geri çekildi ve alnını diğerininkine dayadı.  Ona sırıttı ve "Yani... arkadaşlar ha?" dedi.

"Kapa çeneni, seni dramatik lama."  

* * * * * 

"Ha! Yine kazandım!"  

"Her zaman sen kazanıyorsun!"  

"Çünkü ben tüm zamanların en iyi oyuncusuyum!" Çilli çocuk, fortnite danslarına zulmederken bağırdı.  

"Bir kez daha! Bu sefer kaybetmeyeceğim!" Changbin elini oyun kolu ve düğmelerin üzerine koyarken konuştu.  

Felix kıkırdadı, "Hyung, Sungie gibisin. Her zaman bana kaybettiğinde mızmızlanır ve kazanana kadar bana meydan okumayı asla bırakmaz."  

Changbin bu ismi tekrar duyunca durdu.  Felix'e döndü ve "Şunu fark ettim. Buraya her geldiğimizde Jisung'dan bahsediyorsun. Yani, bence bu normal. Ama Seungmin'e kıyasla ondan daha çok bahsediyorsun. Lix, belki de .."  

Felix kıkırdadı, "Düşündüğün gibi değil, Hyung. Bu sadece.. Sungie, Seungmin ve benim için her zaman kimsenin tahmin bile edemeyeceği kadar önemli olmuştur."  

Changbin'in dudaklarında bir gülümseme oluştu, "Hm... yani o zaman senin için gerçekten önemli."  

Felix yavaşça başını salladı, "Evet, çok."  

"Hepsi benim hatam... hepsi benim hatam...!"

"Sungie... sonuçta mutlu olmayı hak ediyor."  

Changbin'in, içinde derin bir şeyler olduğunu anlaması için Felix'in gözlerine bir bakış atması yeterliydi ve o bunu anlamıştı. Felix'in eline uzandı ve onu sıkarak ona sıcak bir gülümseme verdi.  "Merak etme. Bir gün, eminim her şey yoluna girecek."  

"Bir gün. Umarım."  

* * * * * 

" Bunu öğrendiğimden beri, kendimi daha yakın hissediyorum... ."  Jisung,  gökyüzüne bakarken kendi kendine mırıldandı.  

"Artık yalnız değilmişim gibi hissediyorum. Yaşadığım üzüntüler... acılar... her geçen gün seninleyken iyileşmeye başlıyor."  

O olay olduğundan beri hayatı boyunca hiç bu kadar huzurlu hissetmemişti.  Birkaç yıl sonunda, nihayet kendini tekrar çok iyi hissetmişti... sanki yıllardan beri sıkışıp kaldığı kafesten yavaş yavaş kurtulmuştu.  

"Jiwoo... seni tekrar ziyaret edebileceğim gün gelene kadar... yavaş yavaş kalbim iyileşmeye başlayacak."  

Bu arada Minho, alt katta okul çalışmalarını tamamladıktan sonra odasına gidiyordu. Odasının kapısını açarken, üstünde resim olan masanın üzerindeki önemli defteri görünce kaşlarını çattı. Orada olmaması gerekiyordu.  

Biri onları oraya koymuş olmalıydı.

Soğuk gözleriyle onlara bakarken, deftere dokundu.  Elleri daha sonra bir yumruğa dönüştü, sanki içinde bütün bir öfke ateşi yanıyormuş gibiydi, o kadar kuvvetle sıktı ki. 

"Han-ah, sen..."

-------

I'm not the owner this book, I just translater. All rights the book belongs to strayyxstayy

FIXED | Minsung [ TR ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin