Üzerime doğru hızla fırlatılan anahtarı havada yakaladım. Tam karşımda bana aşağılayan gözlerle bakan ,sözde, profesöre döndüm.
"Ne için bu?"
Yaşlı adam itici ifadesiyle gözlerini üzerimde dolandırdıktan sonra kafasını kaşıdı.
"Lordumuz, senin gibi birinin daha fazla kalede yaşamasını istemiyor. Kendine kalacak bir yer bulana kadar deneklerin katındaki boş odada kalacaksın."
Elimdeki anahtarın numarasına baktıktan sonra başka bir şey söylemeden doktorun odasından çıktım. Binanın deneklerin bulunduğu bloğuna doğru yol aldım.
Benim gibi biri...
Soylu doğmasına rağmen A seviye kana sahip olmayan bozuk birisi. Doğumumdan beridir tam bir hayal kırıklığı olmuştum. Biz soylular %98 ihtimalle A seviye kana sahip doğarız. Ve ben öyle değildim. İstenmeyen bir çocuk olarak büyüdüm eninde sonunda bu günün geleceğini biliyordum. Yani pekte sürpriz oldu denmez. Kaleden kovulmam an meselesiydi.
Bu hastane görünümlü yer aslında dev bir laboratuvar. Ülkede büyük soylu lordlar tarafından bir sürü pis iş çevriliyor. Tamda bu koca binada. Halkın bu durumdan haberi olmasada bu dünyada insanlar 3 gruba ayrılıyor.
A kalite kana sahip olanlar. (Toplumun %6sı)
B kalite kana sahip olanlar. (Toplumun %72si)
C kalite kana sahip olanlar. (Toplumun %22si)
Bu grupların olayı ise şöyle. Eğer birisi A kalite kana sahipse diğer gruplara kıyasla çok daha uzun ömürlü, daha dayanıklı ve özel oluyorlar. Çoğunlukla soylular bu kana sahiptir. İstisnaların dışında.
B kalite kana sahip olanlar yani toplumun büyük çoğunluğu, normal bir insan seviyesinde hayat sürüyorlar. Ekstra ne fazla ne eksikleri var. Bedenleri ve yaşam süreleri normal.
Son olarak her şeyin yüz karası olan C sınıfı... Genel olarak ülkedeki kölelerin ve dilencilerin oluşturduğu çelimsiz, kısa ömre sahip insanlar.
Deneklerin odalarının bulunduğu beyaz koridora girdiğimde kapı numaralarına bakarak ilerlemeye devam ettim. Sonunda 201 numarayı görünce durup anahtarımı cebimden çıkarttım.
Odaya girecekken karşı odadan gelen bağırma sesiyle durup oraya baktım.
"Ooi sen !!!"
Odasının kapısı kapalıydı ancak kapıdaki koca camdan bana sırıtarak gel işareti yapıyordu.
Deneklerden biriyle iletişim kurmak gibi bir niyetim olmadığından onu duymazdan gelerek arkamı döndüm ve kapımı açtım.
"Heeey ! Sana diyorum!"
Kafamı tekrar çevirip hâlâ kare camından beni izleyen çocuğa ifadesizce baktım.
"Ne istiyorsun?"