Yüzünü unutmak bir cehennem azabı.

110 17 11
                                    

Klasik bahar mevsimi, çiçekler açmış. Sabahın altısı ve güneş dahi uyuyor. Kralın emriyle yine bir sabah gezisine gidiyoruz. Titrediğim anlaşılmasın diye dişlerimi sıkıyorum.

"Günaydın, asker!"

Selam duruşuna geçtim. Her zaman olduğu gibi kendinden ödün vermeyen bakışlarıyla hepimizi süzdü, en sonunda gözlerimiz buluştuğunda kalbim göğüs kafesimi delip geçecekti.

"Her sabah olmasa bile, sürekli yaptığımız gezimize hoş geldiniz! Evet farkındayım sabahım bu saatinde uyanmak hoşunuza gitmiyor ama ülke uyurken kurtarılmaz!"

Herkes onaylar mırıltılar çıkarırken sessizce ayaklarıma bakıyordum. En son ona bakarken yakalandığımda paçayı son anda kurtarmıştım. Kralın aşk konusunda affı yoktu. Burası neresi mi ? Romanya'nın en güzel şehirlerinden biri olan Köstence, başka bir deyişle aşkın yasak olduğu köy. Gerçek sebebi asla bilinmese bile kral öyle istediği için kural sayılan bir şeydi. Ve ben bu kuralı çiğneyen biriydim sanırım. Keşke diyordum hep, keşke şu kalbime söz geçirebilseydim.

"Anlaşıldı mı ? Tamam artık yola çıkabiliriz!"

Kral bağırdığında daldığım düşüncelerden çıktım. Dediği şeyleri duymasam da birine sorar öğrenirdim. Askerler arasında popüler biriydim ki nedenini hâlâ anlamış değildim. Daha yeni ilerlemiştim ki adım seslendi.

"Batu, bekle."

Kral bana seslendiğinde gözlerimi kocaman açıp olduğum yerde kaldım.

"Buyurun kralım."

Başımı yere çevirdim. Yanıma geldiğinde beraber yürümeye başladık.

"Sen iyi misin ? Kaç zamandır dalgın görüyorum seni."

"İyiyim kralım, sorun yok. Uyku problemleri işte."

Gergince gülümsedim. Yüzüne öldüreceksin beni diye bağırasım vardı. Hepsini gülüşümle yuttum.

"Başka bir sıkıntı olmasın da, uyku düzelir. İstersen birkaç gün dinlenme izni alabilirsin."

"Hiç.. Hiç gerek yok kralım. Teşekkür ederim."

İzin alırsam nasıl görecektim seni ? Belki de vaktim kısıtlıdır, hepsini seni izleyerek geçirmek istiyorum. Yüzüne haykırmak istediğim çok şey varken susuyordum.

"Tamam burada kalalım. Herkes iki gruba ve gruplarda, alt gruplara ayrılsın. Minik bir yarışma yapacağız. Kazanan istediğini alır."

Hemen kılıcımı kapıp kenara geçtim. Herkes bi anda bana doğru gelmeye başladığında korkuyla geri yürümeye çalıştım. O sırada kral bağırdı.

"Asker! Ne yapıyorsunuz ? İkiye bölünün dedim, Batu'yu ikiye bölün değil."

Yakında o da olur diye düşündüm. Sonra herkes zor olsa da ikiye bölündü. Takımlar on beşer kişiydi. Ben dördüncü olarak çıkacaktım.

"Uraz kazandı. Sırada Batu ve Kutay var. Yerlerinize!"

Kutay şerefsiz bir şekilde ağzını yayarak güldü. Kolay lokma olduğumu düşünüyordu lâkin kolay lokma kendisiydi. Kılıcı beklemediği bir şekilde salladım. Teğet geçince gardını aldı. Onuncu kez kılıcı salladığımda gömleğine sürtünerek geçti ve kırmızı renk hemen yayılmaya başladı. Anın etkisiyle kılıcını düşürdü. Hızlıca yanına eğildim.

"İyi misin ?"

Kral başımda dikilip öylece bakıyordu.

"Batu.. Cidden bu şekilde savaş kazanmayı mı düşünüyorsun ? Yaralıları veya ölüleri düşünürsen onlardan farkın kalmaz."

"Yani ?"

"Yani, birini yaraladığında veya öldürdüğünde yanına gidip durumunu kontrol etme. Bu yapacağın en büyük ikinci aptallık olur. Ve ölürsün."

"Birincisi ?"

Bir anda bulunduğum boşboğazlık yüzünden ani bir sessizlik oldu. Kafamı yere çevirdim. Kral bu konuda çok hassastı ve ben mal gibi bunu sormuştum cidden.

"Kralım.. Özür dilerim aniden boşboğazlık yaptım.. Düşünmeden konuşunca böyle olu-"

"Tamam, uzatma. Kaldığımız yerden devam ediyoruz."

Sessizce ağaçların oraya ilerledim ve yere çöktüm. Günü mahvetmek için adımı söylemeniz yeterliydi. Birkaç kez alnıma vurdum. Rezillik üstüne rezillik yaşıyordum. Yarım saat olmamıştı bir anda mesaj atlısı hızlıca alana daldı. Endişeli bir şekilde ayaklandım.

"Kralım, Botiza köyünden geldiler. Acil olarak sizi saraya çağırdılar."

"Tamam Ediz, hepiniz hazırlanın yola çıkıyoruz."

Hızlıca toplarlanıp geldiğimiz patikaya girdik. Neler olduğunu merak ediyordum. Botiza ile pek anlaşabildiğimiz söylenemezdi. Hele ki kral, tahta çıkmadan önce kraliçeyle evlenmeyi reddettikten sonra aramız iyice bozulmuştu. Ediz bir şeyler anlatıyordu. Ve kralın yüz ifadesine bakılırsa iyi haberler değildi. Her an iç savaş çıkabilirdi veya Botiza bize savaş açıyor olabilirdi. İki ihtimalde tüylerimi diken diken ediyordu. Saraya vardığımızda herkes endişeliydi. Biz farklı bir yoldan arka tarafa geçtik. Bir sürü Botizalı asker vardı. Silahları gerçekten korkutucuydu.

Kutay yanıma geldiğinde, kılıcımı kılıfına soktum.

"Sen iyi misin ?"

"Sanırım.."

"Sanırım ?"

"Endişeliyim. Yıllardır sessiz duran Botiza bir anda buraya geldi."

"Neden endişeleniyorsun ? Güçlü bir kralımız var sonuçta."

"Endişem de o.."

Sessizce mırıldanmıştım. Kutay dediğimi anlamadığı için kafa salladı sadece. Anlasaydı muhtemelen iğrenç bakışlarına maruz kalacaktım. Kutay bir şey diyecekken ön kapıda ayaklanma oldu. Kılıcımı kaptığım gibi kapıya koştum. Yerde kan izleri vardı. Kalbim hiç bu denli atmamıştı. Korku tüm vücudumdaydı.

"Herkes.. Herkes iyi mi ? Kral ?"

Endişeyle Ediz'i sarstım. Bir şeyler geveledi ama anın verdiği gerginlikle hiçbir şey duymadım. Kralın çalışma odasına daldım. Gördüğüm şeyle olduğum yere çivilendim. Odadaki herkes duvarların dibinde kanlar içinde yatıyordu. Kral ise mavi bir kürenin içindeydi. Gözlerimiz buluştuğunda korkuyla geri yürümeye başladım. Kapı aniden kapandığında, kral dibimde bitti. Gözlerimi yere çevirdim. Endişeli bir şekilde konuşuyordu.

"Batu, gördüğün gibi korkunç bir şey değil. Kendimi savundum sadece. Elimde olan-"

"Kralım.. Bana açıklama yapmanıza gerek yok. Kendinizi savunmak en doğal hakkınız. Kimseye bir şey anlatmayacağıma yemin ederim."

Yemin ederken ayaklarının dibine çöktüm. Eliyle başıma dokundu. Kafamı kaldırdığımda minik bir tebessümle bana baktığını gördüm.

"Kimseye söylemeyeceğinden şüphem yok Batu."

O sırada kapının önünden sesler geliyordu. Kapıyı açıp kılıcımı doğrulttum. Ediz ani bir refleksle geri çekildi.

"Sakin ol Batuhan, benim Ediz."

Kılıcı göğsüme çekip özür dileyen bakışlarla Ediz'e baktım. Asıl güvenlik askerleri odaya girdiğinde sessizce merdivenlere ilerledim. İçimdeki o his gitmediği için arkaya baktım. Gözlerimiz tekrar buluştuğunda, güven verici bir şekilde başını hareket ettirdi. Sanırım bu gitmem için bir işaretti. Kılıcı kılıfına koyup merdivenleri üçer beşer indim. Kapıdan çıktığımda sanki saatlerdir nefesimi tutuyormuş gibi derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapayıp öylece gökyüzüne döndürdüm yüzümü.

Gökyüzünü göreceğim son anlar olduğunu bilseydim, yine de sana bakardım. Çünkü yüzünü unutmak bana bir cehennem azabı olurdu.

Ölümden Çok Sevmek [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin