Torgay ile yaşadığımız o saçma andan sonra Kutay ile hemşirenin yanına gitmiştik. Pansuman yapıldıktan sonra odama çekildim. Bugün günlüğüme yazabilirdim. Aslında günlükten çok unutmak istemediğim anları yazdığım bir defterdi. Her ayrıntıyı yazdığım için her günü yazmıyordum. Üst çekmeceyi açtığımda olduğum yerde kaldım. Defter yerinde değil. Korkuyla diğer çekmeceleri karıştırmaya başladım. Eğer o defter birinin eline geçerse hayatım biterdi. Yatağımın altına, dolaba, camın etrafına dahi bakmıştım ama yoktu. Saçlarımı çekiştirdim. O çekmeceye güya kilit takacaktım. Sorumsuzluğum yüzünden başıma her şey gelebilirdi. Torgay odama girince nefesimi düzene soktum. Ne var gibisinden gözlerim üzerinde dolandı. Sadece sırıtıyordu.
"Nasılsın Batuhan? Yaranı sardılar mı ?"
"Çok mu merak ettin ? İyiyim."
"Ah, iyi olman güzel. Bu arada bir şey mi arıyordun ?"
"Evet."
"Yardımcı olmak isterim."
"Yanlış anlamayın ama özel bir şey."
Bana doğru bir adım atınca geriledim. Amacını hâlâ çözmüş değildim.
"Artık aramızda özel diye bir şey yok bence Batuhan, ha ?"
"Ne–?"
O sırada elinde salladığı şeye kaydı gözüm; defterim. Ecel terleri dökmeye başladım. Okumadığını umut ederek deftere uzandım ama hemen geri çekti.
"Tch tch tch.. Çok acelecisin. Ne o yoksa içinde okumamı istemediğin bir şeyler mi var ?"
"Sonuçta günlük gibi yazdığım bir defter. İllaki okumanı istemem."
Bir adım daha yaklaştı. İyice gerilmiştim. Okuduysa eğer sonum geldi demekti.
"O zaman erkeklerden hoşlandığını yazdığın satırı okuduğumu söylemeyeyim. Ops."
"Sen ne–?!"
Torgay'a doğru atılıp defteri aldım. İçini açtığımda, sayfalar boştu. Beni kandırmıştı. Asıl defter hâlâ ondaydı.
"Zavallı Batuhan.. Cidden defteri sana vereceğimi mi sandın ?"
"Amacın ne Torgay?"
"Aa şimdi de Torgay mı oldum ? Neyse zaten yaşayacağın bir iki gün kaldı. Sonuçta kral defteri okuyacak."
"Öyle bir şey olmayacak. Defteri bana geri vereceksin ve aramızda kalacak."
"Neden öyle bir şey yapacakmışım ? Ölmen işime gelir."
"Sen–"
Açılan kapıyla sözüm yarıda kaldı. Ediz gelmişti. Biraz endişeli gözüküyordu.
"Kral yarın sabah burada olacakmış–"
"Üç günden önce dönmemesi gerekiyordu, nasıl ?"
"Shaolin'de saldırı olmuş yarı yoldan dönüyorlar. Merak etme Aras'ta dönüyor."
Derin bir nefes aldım. Aras'ın başına bir şey gelseydi ne yapardım bilmiyorum.
"Bu arada Ediz, Batuhan'ı zindana götür."
"Ne–?
"Ne–?"
İkimizde aynı anda konuştuk.
"Emirime karşı mı geleceksin asker, kral gelene kadar orada kalacak."
Gelen sinirle Torgay'ın üstüne atladım. Hiç durmadan yumruklamaya başladım. Öleceksem de içimde ukte kalmasın isterim. Ardından Torgay karnıma tekme atıp üstünden düşürdü beni. Bu sefer o üzerime çıkmıştı. Birkaç tane yumruk attıktan sonra ayağa kalktı. Ediz'e işaret yapıp odadan çıktı. Ediz elini uzattığında kalkıp Torgay'ın arkasından ilerledim. Krallığın arka girişinden girdiğimizde insanlar bana bakıyordu. Savaş askerleri buraya nadir gelirdi. En sona geldiğimizde kilidi açıp beni içeri itikledi.
"Güzel günler bitti Batuhan, artık cehennemi yaşayacaksın."
Yüzüne bakmadan duvara yaslandım. Torgay ve Ediz gözden kaybolurken bağırdım. Ardından birkaç kere yere yumruğumu vurdum. Sinirden ağlamaya başladım. Dünyam başıma yıkılıyordu ve tüm sorumlusu bendim. Nefesim kesiliyor gibiydi. Saçlarımı çekiştirdim. Dört duvar arasında deli gibi dönüyordum. Saat kavramım yitmeye ve güneş ışıkları parmaklıklara vurmaya başladığında artık ölü gibiydim. Ardından kilit sesi geldi. Kafamı çevirdiğimde kralla göz göze geldim.
"Kalk !"
Hızlıca ayağa kalktım. Çok sinirliydi ve bu korkmam için yeterli bir sebepti. Babasının ölümünde bile bu kadar sinirli değildi. Zindandan çıktığımızda Aras koşarak kucağıma atladı. Ağlamıştı miniğim.
"Niye ağladın Aras ?"
"Seni niye oraya attılar ? Sen kötü biri değilsin."
Sadece yutkundum. Ne diyebilirdim ki ? Aras çok masumdu.
"Aras sen yurda arkadaşlarının yanına git, bizim Batuhan ile konuşacaklarımız var."
Batuhan.. Bana ilk defa Batuhan demişti. Gerçekten çok sinirliydi. Ve kesinlikle ölümden kaçışım yoktu. Aras yavaşça yurda ilerlerken sessizce kralın arkasından yürümeye başladım. Odaya girdiğimizde masasına yerleşti ben ise ayakta öylece dikiliyordum. Her zaman olduğu gibi başım yere eğikti. Bakacak yüzüm yoktu sanırım. O sırada masanın üstüne bir şey fırlattı. Kafamı kaldırdım ve gerçek defterime baktım. Seslice yutkunup yine yere bakmaya başladım.
"Burada yazılanlar doğru mu ? Sen mi yazdın ?"
Hiçbir tepki vermedim. Ne desem iki ucu boklu değnek olacaktı. O yüzden susma hakkımı kullandım. Ama bu kralı sinirlendirmekten başka işe yaramıyordu.
"Bana cevap ver ! Defterde yazılanlar doğru mu ?"
"Ne yazdığına bağlı.."
"Hah ! Erkeklerden hoşlanıyormuşsun hatta ve hatta benden, doğru mu ?"
"Evet.."
Zorla da olsa cevap vermiştim. Kafamı yerden kaldıramıyordum. Suç değildi lâkin bir suçludan beter haldeydim.
"Sen.. Diyecek lafım yok cidden. Erkeklerden hoşlanmanı geçtim benden hoşlanman ? Ülkeye sevme yasağı koyan adamdan.."
"Siz ne kadar yasak koyarsanız koyun, sevgi insanların içinde her zaman olacak. Ve tabii ki aşk. Ayrıca erkeklerden hoşlanmam neden sorun ?"
"Şuna bak bir de bilmiş gibi bana cevap yetiştiriyorsun. Hiçbirimiz dini bütün insanlar değiliz ama bildiğimiz gerçeklerden biri de yaratıcının eşcinselliği lanetlediği. Ve sen resmen bir lanetsin."
Şok olmuş bir halde krala baktım. Ne yani kendi yediği haltlarda sorun yoktu ama ben lanetli oluyordum.
"Defterin hepsini okuduğunuza emin misiniz ?"
"Okumadım, Torgay sadece beni ilgilendiren yerleri gösterdi. Gerisi beni ilgilendirmez zaten."
O yüzden bana böyle diyebiliyordu. Kendi yaptıklarını hatırlamıyordu ayrıca defteri de tam okumamıştı. Gerçi okusa değişecek tek şey kendine olan saygısı olurdu.
"Ediz içeri gel. Gitmeden diyecek bir şeyin var mı ?"
Ediz içeri girdiğinde kralın duyacağı şekilde konuştum.
"Bulduğunuz bir vakitte tüm defteri okuyun lütfen, çünkü satırlarımda sizden başka kimse yok."
Kral eliyle işaret yapınca Ediz kelepçelerimden tutup dışarı çıkardı. Biliyordum ki o defteri asla okumayacaktı. Ve benim pişmanlığımın yarısını dahi hissetmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümden Çok Sevmek [BxB]
Fanfic"Birini sevmenin bedeli neden ölüm, kralım ?" dedi Batu. "Sevmek, zayıflıktır. Bir krallık zayıflarsa sonu zaten ölüm olur." diye çıkıştı Giray. "Bu krallıkta sevgiye yer yok. Eğer biri sevecekse bunun bedelini tek başına ödemeli." !angst