"Aras lütfen ağlama.."
"Gitmek.. İstemiyorum.. Lütfen.. Yanlış bir şey mi yaptım ?"
Aras öğrendiği andan beri ağlıyordu. Yarın sabahın ilk ışıklarında yola çıkacaktı. Kral onu bizzat kendi eliyle oraya teslim edecek ve geri gelecekti. Kapı açıldığında Ediz gelmişti. Bıkkın bir şekilde nefes verip ayağa kalktım. Ediz'e ne var gibisinden baktım.
"Kral seni çağırdı, ayrıca Aras'ın valizini toplaması gerekiyor."
Aras bana baktığında yapacak bir şeyimin olmaması zoruma gitmişti. Daha fazla dil dökmeyecektim. Ki zaten kral beni dinlemeyecekti.
"Aras hadi git valizini toplarla."
Aras'ın gözleri yeniden dolunca kafamı başka tarafa çevirdim. Ediz anlamış olacak ki Aras'ı alıp odadan çıktı. Bende elimi yüzümü yıkayıp kralın odasına gittim. Saraya girdiğim anda herkes fısıldaşmaya başlamıştı bile. Nasıl haberleri oluyordu gram fikrim yoktu. Kapının önüne geldiğimde hemen tıklamadım. Gözlerim sürekli doluyordu. Ellerimle yüzüme vurdum. İçimden ona kadar saydım. Kapıyı üç kere tıklattım.
"Gir !"
"Beni çağırmışsınız ?"
"Ah evet, gitmeden önce söyleyeceklerim var."
"Sizi dinliyorum kralım."
"Gidiş ve dönüşle beraber neredeyse üç gün burada olmayacağım. O süre zarfında askerlerin idaresi sende olacak."
"Ne ?"
"Bu aralar anlama sorunu mu çekiyorsun Batu ? Askerler üç günlüğünde senin emrinde olacak. Onlarla da konuştum. Lafından çıkanın kellesini alabilirsin."
"Peki siz nasıl emrederseniz."
Sessizce kapıya yöneldiğimde tekrar konuştu.
"Dünyanın sonu değil Batu, elbet bir gün ayrılacaktınız."
"Bu kadar erken olmayacaktı ama."
"Of Batu, of."
Kapıyı çekip çıktım. Yaptığımız tek şey kavga etmekti artık. Ona karşı olan saygı çerçevemi arada aşsam da pek bir şey demiyordu. Odaya gitmek yerine Aras'ın yanına gittim. En azından son zamanlarında yanında olmalıydım. Hayatını yeterince mahvetmiştim zaten. O sırada Kutay yanıma geldi.
"Batuhan, olanları duydum. Gerçekten senin adına üzüldüm."
"Ne duydun ?"
"Kral, Aras'ı eğitim için Shaolin'e götürüyormuş."
"Evet.. Herkes çoktan öğrenmiş sanırım."
"Ayrıca yetkiyi sana vermiş. Bazıları buna çok sinirli benden duymamış ol."
"Ne demek bu şimdi ?"
"Yani kralın o kadar sağ kolu ve komutanları varken yetkiyi gözünü kırpmadan sana vermesi onları baya kızdırdı."
"Öyle mi yaptı cidden ? Yani ben kimse yok diye bana verdi sanıyordum."
"Herkesi yanında götürecek hali yok. Komutanların çoğu burada kalacak. Sen dikkatli ol yine de."
Kapı sesi geldiğinde ikimizde oraya döndük. Kral gelmişti ve Aras'ın odasına giriyordu. Kutay ile birlikte biz de odaya girdik.
"Batu... Ve Kutay."
Kutay'a bakıp yüzünü ekşitti.
"Beni gördüğünüze sevinmemiş gibisiniz kralım."
"Çok mu belli ettim..?"
Çaktırmadan güldüğümde Kutay omzuma vurdu.
"Çok alındım gücendim kralım."
"Bir de küs lütfen. Daha fazla muhatap olmayız belki."
Kendimi daha fazla tutamayıp kahkaha attım. Aras anlamamıştı ama gülüşüme katılmıştı. Kral sadece göz devirip Kutay'a baktı.
"Ben gideyim, istenmediğim yerde duramam."
"Teessüf ederim. Zahmet olacak ama."
Kutay odadan çıktığında eski halime döndüm.
"Bir sorun mu var kralım ?"
"Hayır sadece Aras ile konuşmak istedim. Sebebe ihtiyacım yok."
"Doğru, siz kimseyi dinlemezsiniz."
"Bana laf mı sokuyorsun ?"
"Ne haddime..?"
"Neyse, buraya Aras için geldim seninle laf dalaşına değil."
Aras sessizce bizi dinliyordu. Ağlamaktan yorulmuştu minik. O sırada kralın elinde bir şey tuttuğunu gördüm.
"Aras sana bir şey getirdim."
Elinde tuttuğu şeyi Aras'a uzattığında bunun bir ayıcık olduğunu gördüm. Bir yerden tanıdık geliyordu.
"Bu benim küçükken eğitime gittiğimde yanımda olan bir ayıcıktı, şimdi sana vermek istiyorum."
Sonra odasındayken karıştırırken yakalandığım raflardan birinde duran ayıcık olduğunu anladım. Büyük ihtimal babası vermişti.
Aras onay istercesine bana baktığında kafamla onayladım. Heyecanlı bir şekilde ayıcığı aldı. Umarım daha fazla ağlamazdı.
"O artık senin, oraya gittiğimizde sana göz kulak olacak tamam mı ?"
Aras sadece kafasını salladı. Ardından yanına gidip yatağa yatırdım. Sabah erkenden gideceklerdi, uykusunu alması lazımdı. Saçlarını okşayıp, alnına öpücük kondurdum. Bunu son kez yapıyor olmak çok koyuyordu. Onsuz bir hayata başlayacak olmak düşüncesi de öyle. Kralın beni izlediğini fark ettiğimde ayaklandım. Kapıyı açıp krala döndüğümde kapıdan çıktı ardından bende çıkıp kapıyı kapattım. Yurttan çıktığımızda arka tarafa doğru yürümeye başladım. Şu an yalnız kalmak istiyordum. Köşeyi döndüğümde önüme çıkan biriyle yerimde sıçradım.
"Batuhan.. Nihayet seni buldum."
Tanımadığım bir adam beni mi arıyordu ? Ne için ?
"Pardon sizi tanıdığımı sanmıyorum, ne için arıyorsunuz ?"
"Ben Komutan Toygar."
Bir anlığına etrafı kolaçan ettim. Kimse yoktu.
"Bir sorun mu vardı, komutan ?"
"Benim yerime görevlendirilen kişiyle tanışmak istedim sadece."
Kutay cidden doğruyu söylüyormuş.
"Peki o zaman, ben de biliyorsunuz ama Batuhan."
Elimi uzattığımda tutmayı geçtim bakmadı bile. Sanırım ilk düşmanımla tanışmıştım.
"Benimle seviyeli olman senin yararına olur. Ayrıca ben kral gibi samimiyeti seven biri değilimdir."
"Bunu nereden çıkardınız ?"
"Bilmem habire dip dibesiniz. Ayrıca Shaolin'e gitmeyi hak eden onlarca çocuk varken neden Aras ?"
"Hah ? Aras'ı küçük görmeniz için bir sebep göremiyorum. Ayrıca krala hizmet ediyorum. Bir zahmet dip dibe olalım."
"Ben bile kralı toplasan üç kere görüyorum. Ayrıca torpil olduğu belli. Zengin aileden misin ?"
"Olsam ne fark edecek ? Ayrıca demek ki sizde bir şey var ki kral sizi yanında çok tutmuyor. Artı hayır torpil yok. Çünkü zengin değilim ve hazineye para katma bahanesiyle Arasoraya gitmiyor."
Adama laf hakkı tanımadan oradan uzaklaştım. Sanırım kral dönene kadar en önemli görevim bu adamların arasında hayatta kalmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümden Çok Sevmek [BxB]
Fanfiction"Birini sevmenin bedeli neden ölüm, kralım ?" dedi Batu. "Sevmek, zayıflıktır. Bir krallık zayıflarsa sonu zaten ölüm olur." diye çıkıştı Giray. "Bu krallıkta sevgiye yer yok. Eğer biri sevecekse bunun bedelini tek başına ödemeli." !angst