🤍:
S
sizi uzun bir bölüm bekliyor. Oylarınızı ve yorumlarınızı hazırlayın. 😩
neyse, saçmaladım. İyi okumalar! 😻
!
"Ah, anladım. Kardeşin kafa dengine benziyor, bir ara onu görmek isterim."
Sahilin kenarında, gülüşe gülüşe yürüyorduk. O benim koluma girdiğinde, bir bebek gibi gözüküyordu.
Evet, tüm sahili kol kola gezmiştik. Bir elimde de hediye paketi vardı, açmak ya da direkt olarak vermek istemiyordum. Şu an halimden memnundum, o yüzden vermemeyi tercih ettim.
"O da seni görmek istiyor." Bir anda dedikleri ile duraksadım. Neden beni görmek istiyordu ki? Benden mi bahsetmişti? Olduğum yerde duraksadım, Taehyung'a doğru şaşkınlıkla döndüm.
"Ha, kardeşine benden mi bahsettin?"
"Hmhm, çok iyi biri olduğunu, biraz deli olduğunu-" Son dediği şeylerle birlikte gözlerim koca koca açıldı, olduğum yerden hareketlenerek Taehyung'un kıçına bir tane tekmeyi geçirdim.
Ben bunları yaparken, o da kahkalarıyla birlikte benden kaçıyordu. Ben kovalıyor, o kaçıyor, millette bize değişik bakışlar atmaya devam ediyordu.
Birkaç dakika sonra koşamayacak hale geldim, ki çoktan kayalıkların olduğu yere varmıştık. Denizin soğuk dalgaları, kayalıklarla buluşurken, o huzura varılan sesi duyabiliyordum.
Taehyung, kayalıkların olduğu kısma kadar koşmuş, beni de arkasında bırakmıştı. Dizlerimden destek alıp, nefes almaya koyuldum. Yavaş koşan ben değildim, Taehyung fazlasıyla hızlı koşuyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra da, doğrularak Taehyung'un olduğu kısma doğru yavaş adımlarla vardım.
"Beni yakalayamadın! Çok yavaş koşuyorsun cidden." Kayalıklara rastgele bir şekilde yayıldı ve ben oturmadan, kollarımdan tuttuğu gibi yere oturmamı sağladı.
Ne olduğunu anlayamamıştım bile.
"Aish, yavaş olsana. Kıçım acıdı." Gözlerimi sımsıkı kapatmış, kalçamı ovalıyordum.
"Özür diliyorum, haha." Hem gülüyor, hem de dizlerini karın kısmına doğru çekip değişik bir pozisyon almıştı.
Bu seferde öylece denizin dalgalarını izledik, sessizdik ve arada sırada gökyüzüne doğru kafalarımızı çeviriyorduk.
O, gökyüzüne bakarken başımı ona doğru çevirdim ve belli etmeden onu izlemeye koyuldum.
Rüzgar, siyah dalgalı saçlarını etrafa savuruyordu. Arada sırada gözlerine temas ediyor, ona dalmamı sağlıyordu. Saç tutamlarının bir anda gözüne gelmesiyle, refleksim utanmamı sağlayacak bir harekette bulundu.
Ellerim ile gözlerinin görmesini engelleyen saç tutamlarını, kulağının arkasına doğru yavaş bir şekilde çektim ve şekil verdim. Boynuna doğru odaklandığımda da, yutkunduğunu görebiliyordum.
Yavaş bir şekilde gözlerini, gökyüzünden ayırıp bana doğru dönmüştü. Gözlerimin içine odaklanacağı sırada, elim arkaya doğru gitti. Panik ile hediye paketini tam ortamıza bırakmıştım.
Taehyung, bana bakamadan önüne atılan hediye paketi ile irkildi ve gözlerini benden çekerek, önüne koyduğum şeye doğru bakındı.
"Ee, sana sürpriz dediğim şey buydu... Hızlıca aç, bak bakalım."
Gözlerimle hediye paketini işaret ettim, açmasını bekliyordum. Bu yaptığım hediye üzerinde epeyce uğramıştım. Beğenmemesi, aklımdan geçtiğinde bile beni korkutuyor, bunun gerçekleşmemesi için dualar ediyordum.
hediye paketini yavaşça açtığında, içinden azda olsa gözüken tuvale bakındım. Bir açıklama yapmalıydım.
"Ben... Ben, uzun bir süredir çizim yapmıyordum çünkü çizebilecek herhangi güzel bir şeyi bulamıyordum. Ve, seninle karşılaştım. Şey, sonra bu tuvali çizmek istedim ve birde en altlarda bileklikler var, bizim için."
Bizim içindi fakat bu bilekliğin ne olduğunu bilmeyecekti, çünkü aldığım şans bilekliğini boyamıştım.
Aşk bilekliğiydi fakat sarıya boyanmış bir aşk bilekliği. İkimizinde bileğine bağlayacak, her şeyden habersiz onun çözülmesini bekleyecektik. Aslında arkadaşlık bilekliği falan almak istiyordum fakat işin içine biraz da olsa heyecan katmak istemiştim.
Zaten alacağım sırada mağazanın sahibi, son kalanın bunlar olduğunu söylemişti. Pek alan olmamıştı, biraz açılacak gibi duruyordu, yine de almak istemiştim işte. Aldığım gibi de, hediye paketiyle buluşmuştu.
Ben bunları düşünürken, tuvalin yere koyulduğuna şahit oldum. Rüzgar, bedenlerimize işlerken, o sıcaklığı hissedebiliyordum.
Taehyung'un kolları, bedenim ile buluşmuştu. Sıcak, bedenimize işlendiğinde, herhangi gelen bir rüzgarın işlemediğini hissettim.
Şu anda kalbimin atış hızını hesaba katmak istemiyordum, heyecanlıydım. Sarılmasını aklımdan hiç geçirmediğim içinde gözlerim fal taşı gibi açıktı.
Hiçbir şey yapamadan bana sarılan kollara karşılık ben de kollarımı uzatıp sımsıkı sarılmıştım.
Burnunu, boynuma doğru gömdüğüne şahit oldum. Sessizce bekliyordum. Eliyle sırtımı sıvazladığında, tüylerimin diken diken olduğunu hissedebildim.
Kulaklarıma doğru fısıldadı.
"Teşekkür ediyorum, Park Jimin."
"Rica e-"
"Ve, bu bilekliği takmama izin ver." Cümlemi keserek, bileğimi kavramıştı. Ne ara bilekliği eline aldığını bile anlamadım.
Bu evlenme teklifi gibi hissettiriyordu. Böyle hissetmem normal miydi?
Takmama izin ver gibi şeyler söylüyordu, insan ister istemez yüzük taktığını sanardı elbette.
Tekrardan düşüncelerimle meşgul iken sıcak elleri, bileğime temas ediyordu. Sessizce dudaklarını yalayarak, bağlamaya çabalarken, başarmasıyla birlikte gülümsedi.
Bileğime doğru bakındığı sırada, ben de acele ile hediye paketinin üzerinde olan sarı bilekliği kavradım ve aynı şekilde bileğini elime alarak bilekliğin iki ucunu birbirine bağladım.
İkimizde taktığımızda güneş, bilekliklere doğru yansıyordu.
İzlerken gülümsedim, tekrardan denizi izlemeye koyulduk. Saat geç oluyordu ama bu umrumuzda bile değildi, uzunca bir süre bile olsa bura da onunla oturmak istiyordum.
Bir arkadaş olarak oturmak istemezdim elbette, yine de arkadaş olarak kandırdık kendimizi. Kimin umrundaydı ki? İkimizde sustuğumuz sürece bu devam edecekti.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vmin ; hidden gifts
Teen FictionPark Jimin'in kardeşi, youtuber olan Kim Taehyung'un hayranıydı. Gizli işler çevirir iken birkaç yakınlaşmanın olmasını sağlamıştı.