16 Haziran 2014 - Kadıköy
"Asmin yeteer! Ağlama artık bulacağız bir yolunu. Ailenin geri kafalı örf ve adetleri umrumda değil. Yardım edeceğim söz. Ama önce ağlamayı kes artık."
Herşeyi neden bu kadar kolay zannediyordu acaba? Tabi bana bağırırken biraz korktuğum için kafamı sallayıp susmaya çalışmaktan başka birşey yapmadım. Bazen Çağla gibi olmayı çok istiyorum. Kendine güveni o kadar fazla ki. O gitmek istediği fakat bursunu ailesinin ödeyemeyeceği üniversiteye gitmek için bütün yaz hiç bilmediği bir yerde hiç bilmediği bir işte çalışma cesaretine sahip. Ben ise 3 gün önce görücü gelen babamın kirvesinin oğluyla evlenmek zorundayım. Hemde 18 yaşındayken , evet! Kafamda düşüncelerimle boğuşurken Çağla'ya baktım. Elinde telefonla birşeylerle uğraşıyordu. "Çağla gelin olmuş gidiyorum, sense hala daha facebookta gezebiliyorsun teşekkür ederim özverin için" dedim. O ise ;
"Çözüm istiyor musun istemiyor musun? Facebookta gezmiyorum ." Diyerek gayet rahat bir şekilde cevap verdi. Evet Çağlalaştırmak istediğim bir özelliğim daja, en her konuda panik olurken onun bu denli sakin olması. O esnada annem girdi içeri. Üzülüyormuş ama bana belli etmiyormuş gibi bir hali vardı. Babam gibi o da bunun normal birşey olduğunu ve ailemin görüşünü saygıyla karşılayıp hiç tanımadığım bir adamla evlenmeye razı olmamı bekliyordu. Babam çok daha sertti tabi. Annem Çağla'ya;
-" Hadi kızım evine git istersen sende, Murat amcan seni görünce yanlış anlamasın hadi yavrum ." Diyerek kibar bir dille kovdu. Babam her konuda beni Çağla'nın doldurduğunu düşünüyordu. Sanki benim kendi fikirlerim olamazmış gibi , Çağla'nın beni yönettiği gibi vs...
Çağla giderken kulağıma "Bu gece gitmeden vedalaşmaya geleceğim ve söz veriyorum seni bu durumdan kurtaracağım." Dedi. 6-7 saat içinde neyi değiştirebilirdi ki? Çağla gider gitmez annem beni karşısına aldı ve üç gündür yaptığımız konuşmayı tekrar yapmaya başladı.
" Bak kızım, baban böyle uygun gördü bize de kabul etmek düşer. Yaşın geldi artık bir an önce yuvanı kur , çoluk çocuğa karış. Hem ben pek bir severim Baran'ı. Çok efendi çocuktur üzmez benim güzel kızımı, mesleği de var aç kalmazsınız. Hem ben babanla evlendiğimde senden çok daha küçüktüm bende hiç tanımıyordum. Ama bak şimdi mutluyuz."
Mutlular mıydı? Kimi kandırıyordu bu kadın? Elinde fırsatı olsa ilk başta annem terkederdi bu evi. Ama kocası o onun, ne derse yapmak zorunda. Zira bizim oralarda kadınların görüşlerine pek önem vermezler. Annemle yarım saat boyunca tartıştık. En sonunda yine üç gündür yaptığımız gibi beni odama kilitledi, "düşünmem için". Yatağıma uzandım ve ağlayarak tavanı izlemeye başladım.
Saatin kaç olduğundan bir haber , yatağımda yatarken bir tıkırtı sesi duydum. Balkona doğru ilerleyince eski paslı ve yangın çıktığı zaman onu kullanmaktansa evde yanmayı beklemenin daha güvenli olacağı yangın merdiveninin tepesindeki Çağla'yı gördüm. Daha ne yapıyorsun demeye kalmadan içeri daldı ve
- " Benimle geliyorsun, çalışacağım yerde sana da iş buldum , aslında yeni çalışacak bir yer buldum çünkü annenler Antalya'ya gideceğimi biliyorlar ve seni bulabilirler. Uçağa yetişmek istiyorsan 15 dakika içinde çantanı hazırlayıp yangın merdiveninden in. Gülşahların sokağının köşesine bir taksi çağırdım orada bekle ben gelince de gideriz. " dedi. Uğradığım şokun etkisinden çıkmaya çalışırken sorabildiğim tek şey " Annem her an odama gelebilir. Hem yangın merdiveninin kapısından nasıl geçeceğim , senelerdir kilitli. " oldu.
-"Tamam o zaman annenleri ben oyalarım, demirlerin arasından hala geçebilecek zayıflıktayız" dedi sırıtarak ve hemen yangın merdivenine geri döndü. 5 dakika sonra kapı çaldı. Gelen sesler Çağla'ya aitti. Bu kız gerçekten çok zekiydi. Ailemi vedalaşma bahanesiyle oyalayabilmişti. Bense yaklaşık 8 dakika içinde hazırlanıp yanıma tüm paramı ( 100 liradan biraz az) alarak söylediği yere gittim.
Yaklaşık 10 dakika sonra Çağla da taksiye bindi ve havaalanına doğru yola koyulduk. İlk söylediği şey " şimdiden 3 dakika geç kaldık. Seninkiler seni odada bulamayınca deliye döndüler. Baban direk bana yönelerek benim yaptırdığımı düşündü. Ama beni biliyorsun rol yapmakta iyiyim hem nasıl seni kaçırabirim kii bende annenlerleydim" dedi ve odamdan çıkarken yaptığı sırıtışın aynısını yaptı. "Sanırım senin evden kaçma ihtimalin akıllarının ucundan bile geçmemiş." Diyerek ekledi. Haklıydılar , bunu yapamazdım cesaret edemezdim. Kaderime razı olacaktım, Çağla beni kurtarmasaydı. İşte bu gerçekten Çağla'nın kafama soktuğu birşeydi.
Havaalanına giden uzun yol, yorucu bir uçak yolculuğunun ardından Kıbrıs'a varmıştık. Annemler Türkiye dışında bir yere gidebileceğimi düşünmezlerdi. Çağlayı ise herkes Antalya'ya gidecek diye biliyordu. Kıbrıs meselesini ailesine söyleyip söylemediğinden bile emin değildim. Taksiye de neredeyse tüm paramızı verince , cebimizde 10 lira gibi bir miktar kaldı. Maaşlarımızı günlük almamızı dua ederek otele giriş yaptık. Çok küçük olmasa da, gösterişsiz sade bir kasaba oteline benziyordu. Ama resepsiyonda duran Akın isimli çocuğa göre işler iyiymiş. 1. Katta otel çalışanlarının bulunduğu yerde Çağla ile bana bir oda verdiler. Saat 3 e yakın olduğu için ortalıkta kimse yoktu. Odamıza girdikten sonra bir insan silüeti gördüm gibi oldum fakat şuan kimseye kafa yoracak halde değilimdim. Yorgundum ve yarın büyük gündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Deniz
Novela Juvenil"Bir deniz olsan , kıyısı mı olursun derini mi? Herkes mi yürüsün kenarında , sadece bulan mı sevsin derininde?" Hayatları boyunca hiçbir sorumluluk altına girmemiş 3 gencin benliklerini keşfederken, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan 2 güzel...