Bölüm|Beş

362 44 181
                                    

Hiç tanımadığım birine güvenmek, ilk günden onun evine gitmek hatta ve hatta onun evinde banyo yapmak akıl kârı bir iş değildi. Ama bana sorarsanız uzun zamandan sonra bir küvetin içinde yıkanmak ve sıcacık hissettiren, her köşesi harika dizayn edilmiş bir evde dilediğim gibi dolaşmak son bir ayı bana unutturmuştu.

Taehyung'un ev arkadaşlarından biri işten yeni dönüp hemen uyumaya gitmiş, diğeri de henüz uyanmamıştı. Evde uyanık olan bir tek o, ben ve bir de adının Yeontan olduğunu öğrendiğim pomeranian cinsi köpeği vardı.

Banyoya girmeden önce benim için vermiş olduğu temiz kıyafetleri giymiş, bir süre aynanın karşısında bedenime büyük gelen kıyafetleri seyrederek kendi kendime gülmüştüm. Komik durmuyordu, hatta oldukça hoşuma gitmişti. Gülmemin nedeni de Taehyung'un tam bir boyfriend material olduğunu düşündüğüm için utanmamdı.

Sonunda banyodaki kendi kendime cilvelenme seansımı bitirdiğimde mutfaktan gelen güzel kokularla karşılanmıştım. Mutfağa gidecekken ayaklarımın altında dolanıp havlamaya başlayan Yeontan'ı kucağıma aldım ve başındaki tüylerini öptüm. O da karşılık olarak yüzümü yaladı.

Salondan hoş bir müzik sesi geliyordu. Evdeki herkesin şarkıya rağmen uyumasına bakılacak olursa bu müzikçalar hep açıktı ve bu ev hep böyle canlıydı. Bizim eski püskü apartman dairemizle alakası yoktu.

"Senin için pankek yaptım, kahve de şimdi demlenir. Otursana." Gülümseyerek mutfaktaki masaya oturdum ve kucağımda kıpırdanıp duran Yeontan'ı yere bırakarak gitmesine izin verdim. Ardından pankekleri önüme koyan Taehyung'a döndüm. "Teşekkür ederim, her şey için."

"Ne demek, asıl ben gelmeyi kabul ettiğin için teşekkür ederim." Kahve makinesinden gelen sesle hazır olan kahveleri almak için tezgaha ilerlediğinde iştahla önümdeki pankeklerden bir dilim kesip ağzıma attım. O kadar lezzetliydi ki yerken açlığım yeni yeni aklıma geliyordu. Bu saate kadar kesilen iştahım yüzünden hiçbir şey yiyememiştim.

"Hangi üniversitede okuyorsun?" Elindeki biri benim biri kendisi için olan kupaları masaya bırakıp önümdeki sandalyeye otururken sorduğunda, ağzımdaki lokmayı yutup cevapladım. "Britechester Üniversitesi."

"Bölüm olarak?"

"Ekonomi." İlgiyle beni dinlerken ve benim için onca şey yapmışken sohbeti burada kapatırsam ona haksızlık etmişim gibi hissederdim. Bu yüzden ben de sordum, "Sen okuyor musun?"

"Hayır. Britechester Üniversitesi, güzel sanatlar mezunuyum. Şu an da bir stilistin yanında çalışıyorum."

"Ne güzel... Uzun süredir burada yaşıyorsun o zaman."

"Doğduğumdan beri buranın vatandaşıyım." Hem kahvaltımı yapıyor, hem Taehyung'la sohbet ediyordum ve içimde öyle bir mutluluk vardı ki tarif edilemezdi. Aradığımı bulmuştum.

"Koreli olduğunu söylemiştin." dedim hakkında daha fazla şey öğrenme isteğiyle dolup taşarken. Başıyla onayladı beni. "Annem ve babam koreli ama burada evlenmişler ve ben de burada doğmuşum. Ayrıca her isteyen buranın vatandaşı olabilir, sen de şu an burada olduğuna göre buranın vatandaşısın. Eğer olmasan buradan bir konuta yerleşemezdin."

"Her isteyen olabiliyorsa neden böyle güzelliklerle dolu bu ülkenin nüfusu bu kadar az?" Kahvesinden bir yudum alıp omuz silkti, sanki sorduğum sorunun çok basit bir cevabı vardı da ben bilmiyormuşum gibi.

"Burası sadece insanlara değil, her türlü canlıya kucak açıyor da ondan."

Jeongyeon'un fotoğrafını çektiği uzaylı ve o gün kafede tuhaf davranan Lilith aklıma geldiğinde "Nasıl yani?" diye sormadan edememiştim. Bir şeyleri zaten seziyordum, sadece emin olmaya ihtiyacım vardı.

Ich Bin Nicht Sim≒TaeKook [Slow Update]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin