"Jeongguk banyoda saatlerdir ne yapıyorsun?" Jeongyeon'un isyanıyla çeki düzen vermeye çalıştığım yansımamı rahat bırakıp "Çıkıyorum şimdi." diye seslendim. Kendi kendime bir şarkı mırıldanıyor, sevincimi içimde tutamıyordum artık. Taehyung'la dün sevgili olup birbirimizin tadına baktığımız yetmezmiş gibi bugün de benimle takılmak için evimize gelecekti.
"Nasıl olmuşum? Saçım başım düzgün mü?" Banyodan çıkar çıkmaz onu kenara sıkıştırmamla kaşlarını çattı ve "Biraz daha kapının önünde durursan yüzünün bakılacak hali kalmaz." diye sinirle tısladı. Sıkıştığını anlamış, hemen kapının önünden çekilmiştim. "Ah, kusura bakma."
Beni umursamadan yanımdan geçip banyoya girdi. Ben de o sırada telefonumu çıkarmış, kendime çeki düzen vermeye siyah ekrandaki yansımamla devam etmeye karar vermiştim. Tabi kapı çalana kadar.
Bedenimi birdenbire büyük bir telaş sardı. Gelmiş miydi? Ya ev halimi beğenmezse? Hoş pek ev halim de değil ama ya evlendikten sonra sen evde böyle gezmiyordun derse? Ya evi beğenmezse? Ya beni kendiyle denk görmezse? Çünkü o çok güzel bir evde yaşıyor...
"Kapı!" Jeongyeon'un hemen girişin yanındaki banyodan yaptığı uyarıyla birkaç defa derin derin soluklandım ve ikinci kez düşünmeden kapıyı açtım. Bekletildiği halde hiçbir kızgınlık belirtisi göstermeden gülümseyen Taehyung karşılamıştı beni kapının dışında.
"Hoş geldin." dedim resmen kaybolan sesimle. Bunda hem biraz mahcup hissetmemin, hem de onu gördüğüm için hızlanan kalbimin etkisi vardı.
Eğilerek yanağımı öpmüş, "Hoş buldum." demişti yüzünden hiç silinmeyen o gülümsemeyle. Dün daha beterlerini yaşadığımız halde üzerimde bıraktığı etkiyi kaybetmeyen bu öpücük yüzünden utanıp başımı yere eğmiştim ki hâlâ içeri geçmediğini fark ettim. Ama benim kabalığımdı, içeri davet etmemiştim ki!
"Gelsene." Kaybettiğim sesim yüzünden anlamaması ihtimaline karşılık aynı zamanda işaret ettiğim hole adım attı ve üzerindeki paltoyu çıkardı. Hemen uzanıp elindeki paltoyu ve bana doğru uzattığı poşeti aldım.
"Telefonda var mı diye sormayı unutmuşum, ben de her ihtimale karşı aldım." dedi elimdeki alkol şişelerini kastederek. Paltosunu, herhangi bir askımız olmadığı için valizlerimizin olduğu odada, masanın önündeki sandalyeye astım ve elimdeki poşetleri bırakmak için mutfağa gitmeden önce "Teşekkürler, evde kalmamıştı hiç." diye ufak bir yalan uydurdum. Aslında hiç olmamıştı çünkü elimizdeki az parayı da alkole yatırsaydık batardık. Taehyung bilerek mi sormadan almıştı yoksa gerçekten de unutmuş muydu bilmiyordum ama iyi ki sormamıştı. Eğer sorsaydı yok demeye utanırdım.
"Sen otur istersen, ben de birer bardak getireyim." İşaretimle kapının hemen yanındaki tek oturma alanımız olan koltuğa oturdu. Ben de hızlıca mutfağa girmiş, poşetteki iki şişeyi -biri vişne biri çilek likörüydü- çıkarıp tezgaha koymuştum.
Nasıl içerdi emin olmadım bir an. Hoş, kokteyl yapabilecek herhangi bir şey yoktu evde. Hatta yanına ikramlık koyabileceğim bir şey bile yoktu.
Ne yapacağıma karar verememiş, evdeki tek bardak olan kupalardan üç tane alarak ağzını açtığım şişelerle birlikte tekrar Taehyung'un yanına dönmüştüm.
Bir şey dememe kalmadan, hatta ne yaptığımı bile sorgulamadan "Keşke şişelerin ikisini de açmasaydın, kim içecek o kadar likörü?" demişti. Sanırım bundan sek içebileceğini çıkarabilirdim?
"Haklısın, kaldırsam hemen bozulur mu ki?" Bir elimdeki şişeye, bir de ona baktım. Ama beni bu kararsızlıktan çok kısa bir sürede kurtarmayı başarıp "Madem açmışsın o kadar, oyun oynayalım bari." diye bir fikir atmıştı ortaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ich Bin Nicht Sim≒TaeKook [Slow Update]
FanfictionParaya ihtiyacım vardı ve böyle bir dünyada adil oynayarak para kazanılmıyordu... •|Ich Bin Nicht Alternate Universe|• •|TaeKook|• (Uke Jungkook) •|Boy×Boy|• •|FemGguk|• •|Twin|• •|Mpreg]• •|Tarih: 27.04.2021|•