“Elleri boynunda ip var, içimde kötü bir his
Benim de boynumda Chip var, inim inim beni inletir
Ben yazamam alnıma yazılan yazı zor
Yaşamak güzel ama niye nazı zor
Çoğu bitti ama yine azı zor”
Çok sevdiğim ama her dinlediğimde de içimi sızlatan şarkıları dinlemek gibisi yok gerçekten. Haftanın başında yine her zamanki bitkin halimle her ne kadar okula gelmek istemesem de gelmek zorundayım.. Ne kadar karışık anlattım değil mi? Anlamadıysanız da ' yaw he he' diyip geçebilirsiniz. İzin veriyorumm.
Okula yaklaştıkça şapkamı biraz daha yüzüme indirdim. İnsanlarla göz göze gelmeyi sevmiyorum çünkü bu Allah'ın belası yerde meraklı gözler yüzünden bir gün ölüm haberim gelebilir. Hayır yani kardeşim iki senedir kimseyle muhatap olmuyorum. Olmayacağım da. Ne bu tantana? Aaaa kızıyorum ama.
Sizin kafanız şuan tamamen çorba olmadan ben size durumu birazcık özet geçeyim dostlarım. İsmim Selin, 21 yaşında üniversite 1. sınıf öğrencisiyim. Normalde bu yaşta 3. sınıfta olmam gerekiyordu evet haklısınız ama ben hayatı dram dolu gençliği çürümüş bir kızım. 19 yaşında geçirdiğim bir trafik kazası yüzünden tüm ailemi kaybettim. Kazanın sorumlusu ben olduğum için akrabalarımın çoğu bana sırtını döndü. Hiç bir şekilde yardım eli uzatmadılar. Her şeyin bedelinin ödeneceği o gün muhakkak gelecek. O zaman bende kimseye yardım eli uzatmayacağım.
Ee ne demişler 'Keser döner, sap döner. Gün gelir hesap döner. Selin bunları bi tarafınıza monteler...'
Güya herkes acısını yaşarken kimse gelip yardım eli uzatmadı. Yardım elini geçtim hiç kimse arayıp 'Nasılsın kızım?' bile demedi. Onların sormasına da ihtiyacım yok zaten ama işte insanın yinede sinirleri bozuluyor.
O kazadan sonra benim toparlanmam 7 ayımı aldı. Vücudumda bir çok kırık ve ezik olduğu için uzun süre hastanede yattım. Akrabalarımdan görmediğim iyiliği bana hiç tanımadığım biri yaptı. Ben param olmadığından dolayı hastaneden taburcu olmak için ortalığı ayağa kaldırırken, hemşirelerden biri gelip benim tüm hastane masraflarımın ödendiğini söyledi. Vesaire falan fistan yani uzun mesele orası.
Sonunda hastaneden taburcu oldum.
Trafik kazasından önce ailemle beraber işlettiğimiz büfemizi aylar sonra tekrar açtım. Benim için en zor dönem o zamandı. Sabahın erken saatlerinde dükkanı açıp tek başıma geç saate kadar duruyordum. Oturduğumuz ev ve dükkanımız öylece kaldı. Kiraları da aynı şekilde. Evimi ve eşyalarımı satmak zorunda kaldım. Çünkü para yok anasını satiyim. Yok yani içim kan ağlarken ben dimdik durup 'yıkılmadım ayaktayım' demek zorundaydım. Evsiz kaldım. Eşyalardan gelen paralar evin ve dükkanın giderlerine gitti. Kiralar mı dersin, faturalar mı dersin, geç ödediğim için üstüne faiz koyan şerefsiz iş yeri sahibi mi dersiniz bilemem artık. Sonrasında dükkanın işleri eski haline dönmeye başladı. Ben bu sıra dükkanda kalıyorum tabi. Niye? Ev yok çünkü. Para yok, aile yok, dayanabileceğim, sırtımı yaslayabileceğim kimse kalmadı bu anasını sattığımın dünyasında!Gel zaman git zaman ben o dükkanı en fazla bir sene ayakta tutabildim tek başıma. Çünkü tek başına bir büfe işletmek o kadar zor ki.. Tarifi çok zor.
Bir sene içinde 10.000 TL anca koyabildim kenara. Dükkanı sattım gelen parayı hesaba yatırıp yurtdışına çıktım. Yani Amerika'ya geldim.Neden Amerika dediğinizi duyar gibiyim. Türkiye'de bir ayda kazandığınız parayı burada 3 günde kazanabiliyorsunuz çünkü. Burada düzen kurmak 5 ayımı aldı. Neyse işte öyle yani. Ben size bunları anlatırken okulun bahçesine girmiştim bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kutu Mutluluk
Chick-Lit"Çavuşum, siz aşık olmadığınıza emin misiniz?" "Değilim oğlum aşık falan! Alacağım şimdi ayağımın altına sizi, göreceksiniz gününüzü!" ••• "Bir sorun mu var Selin? Bugün biraz dalgın gördüm seni." "Özlediğim biri var hocam..." Civciv, bitter ve limo...