“Kanıtlamamı ister misin?” dedi, bi kere daha yutkundum.
“B-biliyorum, kanıtlamana falan hiç gerek yok, erkeksisin, tamam mı?”
“Nö, küçük cadı. Kabul etmiyorum. Kanıtlamam lazım.” Görünmez olup kaçsam mı ki?
“Hiç gere-ahh” boynumu ısırdı hayvan. “Jongin n-ne yapıyosun?” boynumdan öpe öpe yukarı çıktı. Dudağımın kenarına bi öpücük kondurup gözlerime baktı. Gözleri şehvetle parlıyodu resmen.
“Korkmanı gerektircek bir şey yapmam, bana güven tamam mı?” dedi hareketlerinin tam tersi olan masumane sesiyle
“Emin misin?” dedim sesimin titremediğine şükrederek. Kafasını belli belirsiz sallayıp dudaklarıma yöneldi. Her ne kadar tedirgin de olsam ona güvendiğimi göstermeliydim. Bu arada belimin ağrıdığını söylemiş miydim? Jongin bunu anlamış gibi dudaklarımdan ayrılıp ayağa kalktı. Sonunda vaz geçti derken kapının kilit sesini duydum. Bana doğru dönüp "Her ihtimale karşı” diyip göz kırptı. Hazır kapının ordayken örtünün altına girip kafama kadar çektim. Yastığın neden bu kadar çekici kokuyo sürtük?
“Yaa oyun mu oynayacağız? Tamam, böylesi daha eğlenceli”
“Yahh defol, oyun falan istemiyorum” dedim örtüyü daha da yukarı çekerek. Heyecanla yukardan o kadar çekince aşağısını unuttum tabi, ayaklarım açılmıştı. Alttan örtüyü açıp kafasını eğerek baktı
“Burayı da ben geleyim diye açık bıraktın sanırım? Tamam seni kırmayayım bari” diyip aşağıdan sürüne sürüne-yoksa sürtüne sürtüne mi demeliyim-geldi. Sonunda örtü tamamen üstümüzdeyken Jongin da benim üstümdeydi. Yutkundum
“Evet böyle daha rahat oldu.” diyip dudağıma öpücük kondurdu. Sonra eliyle t-shirt’ümü hafifçe kaldırdı. Elini tutup kaşımı çatarak yüzüne baktım.
“Ne yaptığını sanıyosun?” 3-4 sn düşünüyo gibi yaptı, ondan sonra gözlerime bakıp “Bana güvenmeni söylememiş miydim?” sıkıntıyla içimi çektikten sonra elini bıraktım
“İyi.” Dedim. Ama gözlerimin içine bakmaya devam etti. “Ne?”
“Gerçekten bana güvenmiyosun dimi?(o pozisyonda sorulcak soru mu Allah’asen dfjkfghj)” dedi ciddi bi sesle
“Güveniyorum. Ama daha önce kimseyle böyle yakınlaşmadığım için ne yapmam gerektiğini ve senin ne yapacağını kestiremiyorum” saçımı okşayıp yanağımı öptü
“Sadece benden korkma yeter” kafamla onaylayınca dudaklarıma yöneldi. Bu sefer ben de karşılık vermiştim. Nefes almak için geri çıktık ama örtünün içinde havasızlıktan ölüyorduk. Örtüyü belimize kadar çekti. Yine dudaklarıma yönelecek diye düşünürken boynuma sokuldu. Fantezileri farklı galiba, bilemedim.
Parmak uçlarını göbeğimin üstünde gezdirirken ben de saçlarının kokusunu zihnime kazıyordum.
"Kyungsoo 'istemiyorum' dersen hemen şu an bırakabilirim. Ama bu cesareti bir daha toplayabileceğimi sanmıyorum." dedi. O an kokusu gözümü nasıl kör ettiyse dudaklarımı hafifçe dudaklarına dokundurdum. Gerisi onundu. Sevindiği çok belliydi. Dudaklarımı sahiplenici bir tavırla dudaklarına kenetleyip zaten yarısı çıkmış olan t-shirt'ü tamamen çıkardı üzerimden. Kendi üzerindekileri de aynı hızla çıkarttı. Kalbim heyecandan küt küt atarken bütün kıyafetlerimiz yeri boylamıştı. Loş ışıkta parlayan esmer teni ağız sulandıracak derecede gözlerimin önündeydi. Baştan aşağı beni süzünce utanıp örtüyü üstüme çektim.
"Bırak. Vaz geçtim istemiyorum."
"Kyungsoo şu an resmen saçmalıyorsun. Bu noktada mı bırakacaksın?" kızarken bile sesi şehvetli çıkıyordu.