"Ama direnirsen kaybetmezsin."

453 52 32
                                    

Gangnam Lisesi ile olan son antrenmanımız ilginç bir şekilde sakin geçmişti. Haechan'ın bana olan ufak tehditinden sonra pek konuşmamıştık. Onun stresli olduğunu biliyordum, özellikle pek sevmediği spor olan voleybolda çok iyi olması ve böyle bir kampta bulunması onu geriyordu. O yüzden aramızı bozacak bir konuşma yapmaktan şu anlık geri tutuyordum kendimi.

Cumartesi sabahları koçumuz izniyle normalde yaptığımızdan daha geç kahvaltı yapardık. İlk haftanın sonunda da oldukça yorulduğumuz için bütün takım olarak bu kahvaltının hayalini kurarak uyumuştuk.
Genelde de kas kütlemizi korumak için protein ağırlıklı beslenirdik fakat sürekli aynı besinleri tüketmek bir süre sonra iç bayıltıcı bir hâle gelebiliyordu.

Sabahları burası gerektiğinden fazla sıcak olduğu için altıma siyah bol şortlarımdan birisini geçirmiş, üzerine elime gelen rastgele bir tişörtü giymiştim. Gri ve siyahın birbirine uyumlu olup olmaması şu an pek umurumda değildi.

Haechan'la beraber kafeteryaya gidiyorduk. Yanımda yerdeki kumla karışmış taşlara vurarak ilerliyordu. Kafasına akıllılık edip bir cap geçirmiş, ancak beyninin tüm işlevini bunda kullanmış gibi simsiyah giyinmişti. Sıcaktan çok rahatsız olmuşa benzemiyordu. Haechan yazı severdi, hatta birkaç kez konuşmalarımız da yaz dışında diğer mevsimlere katlanamadığını bile söylemişti.

"Kahvaltıdan sonra yüzmeye gidelim mi? Antrenmanı akşam yapacakmışız."

Ellerimi, gözlerimi güneşten korumak için siper ettiğimde bu teklifi etmişti. Kulağa hoş gelen bir teklifti doğruyu söylemek gerekirse. Buraya geldiğimizden beri yüzme fırsatını daha bulamamıştık. Tabii sarhoş olup denize düşmek bunlardan sayılmıyorsa.

"Bana fark etmez, gideriz istiyorsan. Umarım deniz suyu içtiğimiz sulardan daha soğuktur."

Bize birkaç gündür verdikleri iğrenç sıcaklıktaki sulara laf attığımda Haechan kıkırdamıştı. Sadece ben her şeyden rahatsız oluyormuşum gibi durduğunu biliyordum fakat Haechan'ın da o sulardan nefret ettiğini adım gibi biliyordum.

Kafeteryaya varmadan önce Chenle ve Renjun'in evinin önünden geçmiştik. Haechan'ın onları sinir etmek için oldukça büyük bir taş bulmuş ve bej rengi kapılarına fırlatmıştı. Renjun küfrederek cama çıktıktan sonra da aralarında her zamanki gibi ufak tefek bir tartışma dönmüştü. Şakalaştıklarını bilmesem onları düşmandan da öte zannederdim.

Sahille birleşik olan kafeterya buradaki en sevdiğim yerlerden biriydi. Sabahları apar topar kahvaltı yapmak zorunda olmadığımız zamanlarda cidden dinlenmek için çok güzel bir mekan haline geliyordu.

Normalde yatay ve tek katlı bir binanın içinde olan kafeteryanın masaları dışarıdaydı. Oturduğumuz yerler tahtadan olduğu için güneş alan yerleri tercih etmek cesaret isterdi. Ancak Haechan denize en yakın yerde oturmayı sevdiği için amele yanıklarıma davetiye vermeyi tercih ediyordum.

Elimizdeki büyük metal tepsileri masamıza taşırken Johnny ve Jaehyun hyung'ı görmüştüm. Johnny hyung şimdiden esmerleşmeye başlamıştı. Siyah saçları ve kehribar rengi gözleri koyulaşan teniyle daha ön plana çıkarken bana kısaca el sallamış ve Jaehyun hyung'ın da bizim tarafa bakması için kafasına hafifçe vurmuştu.

Yemeğe yumulan Jaehyun hyung oldukça uzayan saçlarını geriye atan tacıyla, yanakları dolu dolu bize gülümsemişti. Onların nasıl olsa cumartesi olduğu için geç kalkacaklarını düşünmüştüm fakat erkenden onları burada görmek oldukça güzeldi.

Haechan ile masaya oturduğumuzda capini kafasından çıkarmış ve karameli andıran saçlarını geriye doğru atmıştı. Elimdeki metal çubukları masaya hafifçe vurarak düzeltirken uzun zamandır hayalini kurduğum kahvaltıya bakıyordum.
Hemencecik yemeye başladığımda keyiften gözümün içine içine giren güneş ışıklarını bile unutmuştum.

mess = volleyball players | nct dreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin