"Sarı kukuletaların bir tarafına girsin Mark Lee."
"Efendim?"
Haechan'ı hiçbir şekilde sakinleştiremiyorduk. Otobüsün gelmesine koçun dediğine göre yaklaşık beş dakika vardı. Tek yapmamız gerek şey sakince durmakken Haechan sürekli yanındaki Mark'a laf atıyordu.
Mark'a cidden üzülüyordum. Kötü bir amacı yok gibiydi. Herkese gülümsüyor ve arasını iyi tutmaya çalışıyordu. O sırada Haechan'a uçan sinek bile batıyordu ve laflarını hiç esirgemiyordu.
En sonunda onu saldığımda yanıma Jeno geldi ve bir sorun olup olmadığını sordu. Acayip bitkin ve yorgun olduğum için onun sorusuna doğru düzgün cevap verememiştim bile. Bu halime gülüp yanındaki Jisung'un omzuna elini attı.
"Sen bana bir yerden tanıdık geliyorsun ya."
Jeno gözlerini hafifçe kısıp beni baştan aşağı süzerken ona kötü kötü baktığımın farkında bile değildim.
"Az yavaş bak, ruhumu dikizledin."
Gayet ciddi bir şekilde söylediğim bu sözler onu neden bu kadar güldürmüştü hiçbir fikrim yoktu. Pek umursamadan etrafı izlemeye devam ettim.
Diğer takım biraz bizden farklıydı. Ortamcı insanlar gibi duruyorlardı. Sadece önyargı da olabilirdi aslında. Ancak arkadaş olmaya çalıştıkları belliydi. Biz de tam tersine onları elimiz tersiyle itmeye devam ediyorduk.
Renjun sanki saatlerdir Johnny'nin omzundan değilmiş gibi yorgun gözüküyordu. Kendini Chenle'ya yaslamıştı ve çocuğun kolunu çürütüyordu.
"Ey, tanrım! Eğer varsan ne olur beni cam kenarına oturttur. Amen!"
Chenle kendi kendine mırıldandığını zannediyor olsa gerek gözleri kapalı konuşurken herkesin onu duyduğunun farkında bile değildi.
"Amen!"
Onun duasına Jisung da katılınca Chenle hızla gözlerini açtı. Şaşkın şaşkın bizim olduğumuz tarafa bakıyordu.
"Bana bak orta blokçu, eğer yan yana denk gelirsek cam kenarı benimdir. Ona göre!"
Chenle yanında ona yaslı duran Renjun'i hiç umursamadan sinirli adımlar attığında Renjun dengesini kaybedip yalpaladı.
"Seninle kim oturmak ister be, manyağa bak."
Jisung ondan korkup geriye doğru ilerlerken Jeno katıla katıla gülüyordu. Chenle ise saldırmaya hazır bir şekilde bekliyordu.
"Çok gülme bence, saldırması an meselesi."
Jeno'ya ufak çaplı 'daha fazla gülersen bitersin' tehditimden yollamıştım fakat oralı bile olmamıştı. Üzerine dalga geçmeyi de unutmamıştı.
"Hadi ya, ısırıyor mu peki?"
"Hem de nasıl, bir görsen!"
Jaehyun hyung birden aramızda belirdiğinde aklıma gelen anılarla gülmeden edememiştim. Yaklaşık bir hafta önce bireysel çalışmalarda Chenle ve Jaehyun hyung'ın topları karışmıştı ve Chenle geri almak için direttiğinde Jaehyun hyung ona vermemişti. Sonunda da Chenle yürek yemiş gibi Jaehyun hyung'ın üzerine atlamış ve kolunu ısırmıştı.
Jaehyun hyung kolunu onlara gösterdiğinde bakışlarındaki 'deli bunlar' ifadesini görmüştüm. Haklılardı, deli takım arkadaşlarım vardı.
"Başlayacağım senin cam kenarı sevdana Chenle-yah! En sonunda seni camdan sallandıracağım o olacak!"
Haechan çirkefliğini Mark'tan çekmiş bu sefer Chenle'ya tehditlerini fırlatıyordu. Chenle'nun pek umrunda olmuyordu aslında. Gözlerini devirip geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mess = volleyball players | nct dream
FanfictionAncak şu an Gangnam Lisesi'yle olan anılarımızı hatırladığımda, keşke bu uyarıyı dikkate alsaydık diyorum. Çünkü cidden, hayatımızı boylu boyunca değiştiren olaylar yaşamıştık.