Prolog

49 4 4
                                    


                                                                     Prolog

Önce her zamanki kabuslarından birinin yaşadığını sandı. Son zamanlar neredeyse düzenli hale gelen ve hep aynı saatte benzer duygularla aniden uyanan Mustafa ilk başta yine rüyanın etkisinde olduğunu düşündü. Rüyadan uyandığında hep terlemiş olurdu ama şimdi normalden çok daha fazla terlediğini yarı uykulu haliyle bile farkediyordu. Sıcaklığın da bu kadar olması alışageldik hal değildi. Göz kapaklarını ağır ağır kaldırdığında turuncu-kırmızı renklere ilk başta bir anlam veremedi. Ama gözlerini tekrar kapadığında kafasında sanki bir şimşek çaktı. Tekrar gözlerini açması ve yorganı üzerinden atıp ayağa fırlaması aynı ana denk geldi. Ne yaptığını bilmeden o şaşkınlığın etkisiyle alevlerle kaplı sözde yarı açık kapıya atıldı ama alevin yüzüne vurmasıyla geri çekildi. Bu sıcağın etkisiyle ilk baştaki şaşkınlığın yerini korku ve endişe aldı. Çünki artık beyni tam olarak uykudan uyanmış, gerçekleri algılıyordu: evin her tarafı tutuşmuş kağıt parçası gibi yanıyordu. Bu rüya değildi, kabusların en korkunç şekilde gerçek dünyasını sarması idi. Yangının nedenini düşünecek halde değildi ve aniden sanki kafasında şimşek çakmış gibi sağa taraf döndü, Binnur'un yatakda huzursuz şekilde kıvrandığını gördü, kendisi gibi aşırı terlemişti. Muhtemelen bir dakika kadar önce kendisi de aynen böyle görünüyordu. Onun üzerine atıldı ve olabildiğince sakin kalmaya çalışsa da telaşlı bir sesle "Binnur, canım uyan hadi!" diye söyledi. Gözlerini açan kadın etrafındaki gördüğü dehşet yüzünden korkunç bir çığlık attı. "Şşşt, tamam canım sakin ol!" Mustafa ondan sadece bir dakika önce uyanmış ve aynı duyguyu yaşamıştı. Ama istemsizce kendisini karısıyla kıyasladığı için bu bir dakikalık süreç ona sanki daha deneyimliymiş gibi bir soğukkanlılık kazandırmışdı. Ki bu durum hayatta kalmaları için çok önemliydi, soğukkanlı olmazsa asla bu cehennemden sağ kurtulamayacaklarının farkındaydı.

"Ya neler oluyor, ne bu yangın?", Binnur'un durumu kavraması Mustafa'dan daha hızlı olmuş ama aynı soğukkanlı tepkiyi verememişti. Yatağında dikelmiş halde oturmuş ve yanaklarından yaşlar sel gibi süzülüyordu.

"Ne olduğunu bilmiyorum ama sakin olmalıyız, tamam mı, bizi buradan kurtarıcam". Binnur uysal bir çocuk misali tamam der gibi başını salladı ama birden fısıltı denilecek kadar yavaş bir sesle Çağan dedi. "Aman Tanrım, Çağan" ikinci kez demesi daha yükses sesle oldu ve korkudan büyümüş gözleriyle Mustafa'yla göz göze geldi. Onun bu sözleri Mustafa'nın kafasında şu bir kaç dakikalık zamanda artık kaçıncı kez şimşek etkisi yaratdı. "Çağan!", bu defa yineleyen Mustafa'ydı. Uyanır uyanmaz bu korkunç manzaranın etkisiyle o ana o kadar kapılmıştı ki, oğlunun yan odada uyuduğu aklına gelmemişti. Bu gerçeği kavramasıyla kapıya taraf dönüp bir kaç adım atması bir oldu ama alevlerin yüzüne vurmasıyla geriledi. Kapı yarı açıktı, ama tahtanın hızla alev alması yüzünden yangın çok şiddetliydi ve hasar almadan geçmek imkansızdı. Ani reflekse pencerelere döndü, ama oradan çıkması mümkün değildi. İki ay kadar önce mahallede aniden yayılmaya başlamış hırsızlık vakalarına önlem olarak pencerelere sağlam demir korkuluk yaptırmışlardı. Bu yaptığına bin pişman olacağı aklına gelmezdi. Onları güvende tutmak için kurdukları bu korkulukların ne zamansa ölümlerine neden ola bileceği düşünesi ürkütücü bir şekilde hızla aklından gelip geçti. Ne yapacağını şaşırmış şekilde Binnur'a baktı. Kadın yatakda doğrulmuş için için ağlıyor ve "Çağan, Çağan" diye inliyordu. Mustafa nedensizce pencereye gitti ve her iki kısmını açtı. Ama açmasıyla kapaması bir oldu, o telaşla oksijenin yangını daha da şiddetli hale getirdiğini unutmuştu. Tam bu arada Binnur aniden yorganı yere attı ve Mustafa'yı bir kenara iterek kapıya doğru atıldı. Ama Mustafa hızlı tepki vererek onu arkadan yakaladı "sakin ol, saçmalama, o kapıdan geçemezsin!". Binnur bir kaç saniye çırpındıktan sonra sakinleşti, bu psikoloji baskı onda fazla güç bırakmamıştı. Mustafa yarı baygın olan Binnur'u usulca ama aceleyle yatağa oturtdu, telefonunu kaptığı gibi 110'u çevirdi ve telefonu Binnura uzattı.

ÇağanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin