Bölüm 2

14 3 0
                                    

                                                                                    2

Genelde öğlen yemeği saatlerinin sonu kantinde çok az adam olurdu. Çoğu kişi yemekler daha dağıtılmaya başlamadan çanta, kitap yada hiç bir şey bulmazlarsa tek bir kalemle otaracakları yerleri tutmuş, sonra da yemek sırasında yerilerini almış oluyordu. Bu saatler kantinin en kalabalık ve fazla gürültü olan saatleriydi. Akşam yemekleri daha gevşek saatlerde verildiğinden asla bu kadar kalabalık oluşmuyordu. Saat birde başlayan öğlen yemeği servisinde en geç ikiye çeyrek kalmışa kadar çoğu çocuk yemeklerini bitirmiş ve kantinden çıkmış oluyordu. Yediklerini kendileri toplamalarına rağmen masaların ve koltukların dağınıklığı buraya sanki küçük çaplı bir savaştan çıkmış gibi bir hava katıyordu.

Çağan bu gün bu kalabalıkdan uzak durmak için yemek dağıtımı başladıktan bir saat sonra kantine gelmiş ve yemekler artık soğumasına rağmen bunu hiç umursamamıştı. Yarım saat önceki kalabalıktan eser kalmamışdı. Koca kantinin belli aralıklarla bazı yerlerinde yemeklerini yiyen az sayda çocuk vardı. Her zamanki masasına geçen (ki genelde en yakın iki arkadaşıyla burada otururlardı), Çağan tabağındaki yemeği çatalla o taraf bu tarafa ittiriyordu. Aç olmasına rağmen fazla iştahı yoktu. Makarna, yumurtalı ıspanak ve sebze çorbasından ibaret salı menüsü hep iştahını kaçırmıştı. Genelde salı ve cumartesi günleri hep yarı aç yarı tok gezerdi. Zaten yemekle de pek arası yoktu. 1.68 boylu bir erkek çocuğun sadece 52 kilo olması onu yaşına göre de bayağı sıska gösteriyordu. Aslında yüzden yakışıklı sayılabilecek Çağan ergenliğin başladığının en belirgin göstergelerinden olan sivilceler yüzünden kendini pek beğenmiyordu. Yine de yaşıtlarından sıska olmasına rağmen onu farklı kılan daha bir özelliği zekasıydı. Bu açıdan yurdun en parlak öğrencilerinden biri sayıla bilirdi, hoş bu açıdan nerdeyse hiç rekabet yoktu. Yurd ortalamasına göre zeki, sıska ve bir o kadar da utangaç ve fazla çevresi olmayan Çağan'ın bugün suratının asık olmasının esas nedeni yemek değildi, bir süredir kafanı meşgul eden ve birazcık da korkutan mesele başkaydı.

On üç yaşına yeni basmış ve buradaki alışık hayatının bitmesine sadece dört hafta kalmıştı. Şimdiki durumu iyi sayılamazdı: ucuz malzemelerle hazırlandığı her halinden belli olan yemekler, birkaç hocayı çıkmakla derslerde sadece zaman geçiren öğretmenler, anne diye hitap etmenin zorunlu olduğu ve en küçük hatalarında (bazen de herhangi hataya ve ya bahaneye ihtiyaç bile duymadan) onlara dayak atan çalışanlar, ısıtma sisteminin sık sık arızalanması yüzünden özellikle kış aylarında çok soğuk geçen geceler, yalnız kaldığında hep birileri tarafından pataklanma korkusu ve ya ezik düşürülme duygusu (neyse ki, Vural en yakın iki arkadaşından biriydi ve onunla olduğu zaman kimse Çağan'a bulaşmaya cesaret edemezdi). Tüm bunlar yurt hayatını onun için ne kadar zor hale getirmiş olsa da, yine de buraya alışmıştı ve alışık olduğu düzen ne kadar kötü olsa da burası onun konfor alanıydı. Özellikle onun gibi utangaç ve içine kapanık çocuklar için konfor alanlarını terk etmek çok daha zor oluyordu. Aslında en yakın ve erkekler arasından tek arkadaşı olan Vural'la tamamen başka insan oluyor gibiydi. Kendini daha rahat ve canlı hiss ederdi. Normalde fazla konuşkan olmamasına ve konuşmaktan kaçınmasına rağmen onunla sohbetlerine kenardan bakacak olsanız hiç bir utangaçlık sorunu olmayan, kendini iyi ifade eden ve daha da önemlisi bir çok konuya dair yaşına göre zekice düşünceleri olan bir çocuk görürdünüz. Vural'la arkadaşlıklarının oluşması da tesadüf eseri aralarındaki bir sohbetden sonra olmuştu. Tabi hem güçlü (bu yaşta erkek çocuklar için güçlü olmak popüler olmanın ilk şartıydı), hem de sosyal çevresi geniş olan Çağan'ın Vural'la gitdikce fazla zaman geçirmesi de diğer çocukları bayağı şaşırtıyordu. O garip çocukla ne işin olur gibi sözleri çok fazla duymasına rağmen diğerlerini hep geçiştiriyordu. Aslında onun popüleritesi sayesinde bir süre Çağan da mercek altına alınmış, Vural'ın bazı arkadaşları onunla da ilişki kurmaya çalışmışladı, ama o pek dış dünyaya açık ve sosyalleşme becerileri de pek olmadığı için hiç biriyle kalıcı iletişim kuramamışdı. Zamanla ona olan ilgi de sönmüş ve yine Vural'ın garip (Zafer ve tayfasına göreyse ezik) arkadaşı olarak kalmışdı. Çağan Vural için de ilk başlarda garip biri olsa da zamanla ikisi yakınlaşdıkca onun daha ilginç ve zeki biri olduğunu anladı. Hatta ara sıra kendinden daha zeki olduğu duygusuna bile kapılıyordu. Ama bu duygunun kıskançlık değil, tam tersi onu daha da ilginç hale getirmesi ikisi arası yakın arkadaşlığın da temeli olmuştu. Farklı konularda sık-sık yaptıkları sohbetler Vural'ın da hayata bakış açısını etkiliyordu. Vural'la olan arkadaşlığı ona yeni arkadaşlıkların yolunu açmamış olsa da yurdun zorbalarından, özellikle Zafer ve yandaşlarından korumada çok etkili olmuştu.

ÇağanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin