Bu pazartesi hayatımın en güzel hafta başlarından biri olacaktı. Sanki bu yaşıma kadar Pazartesi günlerini sevmek için Stephen'ı bekliyormuşum gibi hissediyordum. Kalkar kalkmaz aynanın karşısına geçip formamın üzerine uygun sac modelleri yapmaya çalışıyordum.
Annemin hayretle bakışları gözümden kaçmamıştı. Her zaman ki pazartesilerden erken kalkmıştım hatta hazırlanmaya başlamıştım bile..
Bir an önce okul saatinin gelmesini bekliyordum.
Annemin şaşkın bakışlarıyla yönelttiği soruyu bir hışımla cevap vermiştim.
''Her şey yolunda gözüküyor'' (çok tatlı bir gülümseme vardı yüzünde)
''Evet'' deyip yutkunduktan sonra büyük bir tebessümle ''Her şey yolunda.'' Demiştim
Ve saat yaklaşıyordu,yaklaşıyordu, yaklaşıyordu ve o an geldi artık okul yoluna çıkabilirdim.
Kapıda yeni beyaz ayakkabılarımı giyip formamı da düzelttikten sonra hazır bir şekilde yola koyuldum. Kalbim her adımımda daha da hızlı çarpıyordu..
Okul kaldırımında son kez üzerimi düzeltip içeri girdim. Kafamda kurduğum hayaller onunla yapacağım deli dolu gezmeler bir an gözümde canlanıvermişti. Tâ ki ; küçücük eline kocaman bardağı sığdırmaya çalışan aptal bir kızın bana çarpıp üzerime tüm kahvesini dökene kadar..Çığlığımla yankılanan yarı boş koridorun en ucundan izleyen Stephen olsa gerekti.
Utanç ve kızgınlıktan ne yapacağım bilmiyordum. Üzerimi silmeye çalışan ve defalarca özür dileyen kızdan da kurtulmak için tuvalette kaçtım.
Bugünün uğursuzluğu benim mi üzerimde yani ? Aynadan sitem dolu bakışlarla üzerimi temizlemeye çalışıyordum. Ne yapsam da kahve bu lekesi bir türlü geçmiyordu. Yarı ıslanmış lekeli eteğimle Stephen'ın yanına uğrayamazdım,
Büyük bir rezillik olurdu.
Bir kaç ders sonrasında kapıdan uzanan " Saylan " sesiyle irkildim. Stephen'ın dı bu beni merak etmiş olmalı.
- Efendim ?
-Bahçeye gelmiyor musun ?
-Bu halde mi ?
-Halinde bir şey görmüyorum ufak bir kaza. deyip göz kırpmıştı.
-Bugünlük çıkmıyacağım. deyip istemeye istemeye reddetmiştim.
-Pekala ben bahçedeyim. çıktı sınıftan..
Fesatlığımdan çatlayacaktım neredeyse hemen cam kenarına geçip Stephen'ı izliyordum.
Gayet Cool takılıyordu arkadaşlarıyla.. O da ne ? Hey hey bu kız ne yapıyor böyle ? Stephen'ın koluna girmiş bir şeyler anlatıyor.
Oo. bakın şuna nasılda sırnaşıyor. Hemen bir hışımla merdivenlerden inip bahçe kapısında onların beni fark etmesini bekledim. Bir kaç dakika sonra beyefendimizin gözü sonunda bana çarpmıştı. Tripli bir bakış beraberinde arkamı dönüp sınıfa gitmiştim.
Stephen'ın arkamdan gelip açıklama yapacağını bekliyordum ki son derse kadar yanıma uğramadı bile !
Çıkışta yine aynı kızla bir kaç saniye konuştuktan sonra yanıma doğru ilerlemeye başladığında gözlerimi kaçırıp takmıyormuş havalarında gözükmeye çalışıyordum.
- Neyin var Saylan ?
- Hiç bir şeyim Stephen.
-Emin misin ?
-Seni ilgilendirmez.diyip gururumu rahatlatmaya çalışıyordum.
- Peki deyip sinirle yanımdan gitti.
Ama aslında haklı olan bendim ona ne oluyordu.
Eve hızlı ve öfkeli adımlarla ilerlerken Stephen ve o kızı aynı arabaya binerken gördüm. Kendimi gizleyerek onların güle oynaya arabaya binmelerini izledim. Büyük bir hayal kırıklığıyla arkalarında öylece kala kalmıştım. Kaldırım kenarına oturup aptalca etrafımı izliyordum. Bir kaç dakika sonra büyük ve derin bir nefesle kalkıp eve doğru ilerlemeye başladım.
"Şu ukalaya bak bir gün yanına gitmedim diye neler yapıyor" deyip kendi kendime sitem ediyordum.
Eve geldim üzerimde ki hayal kırıklığıyla yatağa uzandım. Kapanın arasından Sara'nın meraklı bakışlarıyla göz göze geldikten sonra toparlanıp hiç bir şey olmamış gibi uzandığım yerden kendimi düzelttim. Sara'ya ne kadar sahte de olsa ufak bir gülücük attım.
- Bir problem yok değil mi ?
- Hayır her şey yolunda deyip gözlerimi masmavi manzaralı pencereme doğru uzattım.
- Pekala deyip çıkmıştı odamdan
Her şey alt üst, kurduğum , düşündüğüm şeyler yolunda gitmiyordu. Her şey terse dönmüştü. Başımı yastığıma koyar koymaz uyuya kalmışım.
Pat diye bir bardak kırılmasıyla gözlerimi açtığımda hava kararmış ve akşam olmuştu. Üzerimde ki ağırlık yerimden kıpırdamama engel oluyordu.
Mutfağa geçip anneme yardım etmek istesem de parmağımı kıpırdatacak halim kalmamıştı. İçim sanki cam kırıklarıyla dolu gibiydi belkide üzerime ağırlık yapan şey buydu. Bir anda toparlandım ve kendi kendimi avutarak yatağımdan bir hışımla kalktım. Mutfağa doğru ilerlediğimde Nikon'un kırdığı bardak korkusundan bir köşede ağladığını gördüm. Annemde ona isyan ediyor ve artık büyüdüğünü daha dikkatli olması gerektiğini öğütlüyordu. Başım çatlarcasına ağrıyordu bu bugün ki olayları çok düşünmekten olsa gerek. Akşam yemeğini yedikten sonra televizyon karşına kurulacakken dışarıdan gelen bağırışma seslerine merak saldım ve pencereye doğru uzanıp üç beş ayyaşın arabalar etrafında eğlenişlerini izledim. Uyumama rağmen yine de uykum gelmişti. Televizyonu kapatıp odama gittim, gece olmuştu ve yapılacak hiç bir şey yoktu. Karşımda duran makas birden bire ilgimi çekmişti. Can sıkıntısından belkide. Onu alıp bir şeyler kesmek istedim. Her ne olursa fark etmezdi. Aynalı komodinin
önüne geçip gözümle kesebileceğim bir şeyler arıyordum. Kalçama kadar uzanan parlak sarı saçlarımdan bir tutam alıp uçlarından kesmeye başladım. Çok zevk vericiydi. Kestim ,kestim ve kestim kendimden geçmiştim bir oradan bir buradan derken en son kendime geldiğimde saçlarım sırtıma kadar kısaltmıştı. Tedirgin oldum ne yapmıştım ben herkesin gözü olan saçlarıma..
Oturup onun için ağladığımda kendimi rahatlamış hissediyordum. Bir yandan kendimi iki kat kötü hissederken bir yandan da ağladığım için rahatlamıştım sanki. Kestiğim saçlarımı toplarken Nikon'un aniden odama girip saçlarımı kestiğimi görmesiyle anneme
- annee !! Saylan saçlarını kesiyor.
Diye haykırması bir oldu.
Annem telaşla odama gelip neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Yüzünde endişe vardı . Psikolojimin bozuk olduğunu düşünür gibi bakışlar falan fistan..
O gün öyle geçmişti sabah kalktığımda düne göre daha bakımsız ve doğaldım. Okula gitmek için heyecanlanmıyor ve telaş etmiyordum. Kahvaltımı yapıp Formamı ve ayakkabılarımı giydikten sonra evden çıktım. Karşı kaldırımda o kız vardı geçen günlerde bana arkadaşlık yapmak isteyen kız işte yanıma yaklaştı
- Günaydın
Dedi. Umursamaz tavırla
- Günaydın
Deyip sessizce okula doğru ilerlemek istiyordum. Bana bir şeyler anlatıp duruyordu iki dakika sonra ben ne anlattım diye sorsa hiç bir şey söyleyemeyeceğim kadar boş dinliyordum. En son bir hafta öncede doğum günümden tut kardeş sayıma kadar her şeyi sormuştu.
Okula girdik sonunda yanımdan gitti. Merdivenleri halsizlik çıkarken Stephen ; Günaydınnn. diye uzattı
Gıcık bir tavırla günaydın dedim.
- Bana mı triplisin yoksa başka bir şey mi var ?
- Hiç sadece halsizlik var deyip ilerledim.
Madem Stephen beni takmıyordu benimde onu yavaş yavaş unutmam gerekiyordu. İlk üç ders sonrası teneffüse çıktığımda dünkü Stephen'ın yanındaki kız abisiyle alakalı bir şeyler anlatıyordu kızlara telaşlı telaşlı ben yanlarından geçerken de bir anda susup benim gitmemi beklediler. Çok gıcık !!
Kantine indiğimde Stephen erkek tayfasıyla beraber masa etrafında bir şeyler konuşuyorlardı ve ben gelince gözler üzerime çekilmişti yine etrafta bir sessizlik olmuştu bir anda..
Kantin masasında bir süre oturduktan sonra zilin çalmasıyla kalkıp sınıfa ilerledim. Ortalıkta bir şeyler dönüyordu fakat daha kokusu çıkmamıştı ortaya. Stephen kızlarla konuşuyordu ikide bir ve ben bunu gördükçe çıldırıyordum. Sınıfa girer girmez kızların muhabbetlerini kesip gözlerini bana dikmeleri ve kıskanç dolu bakışlarla gözlerini sürterek geri çekişleri beni kuşkulandırıyordu. Stephen hiç ortalıkta görünmüyordu bugün yine hangi kızla nerede ? Ne yapıyor ? Acaba diye düşünürken hocanın sınıfa girip , sertçe kapıyı kapatmasıyla kendime geldim. Bu derste sanki kelimeler havada uçuyor gibi o kadar sıkıcı o kadar yorgun geçiyordu ki artık Tanrı'ya ders bitsin diye dua etmeye başlıyorduk.
Sonunda ders sonu gelmiş ve eve gitme saati yaklaşmıştı.
Pencerenin önüne geçerek Umursamaz tavırla gözlerim Stephen'ı arıyordu. Evet küçük çapkın prens orada ve yine kıkır kıkır kızlarla. Sinirle pencere önünden çekilip sırama oturdum. Her şey düşündüğümden farklıydı Stephen'ın iyi biri olduğunu ve sadık biri olabileceği hakkında fikirlerim vardı hatta , her şey hayalmiş meğer..
Okuldan çıkarken kapıda duran Okul müdürümüz Bobyca bana tebessümlü bakış attıktan sonra dışarı ilerlemişti. Bobca'dan beklenmedik hareketler diye mırıldanıyordum. Arkada Stephen'ın sesini duyar gibi oldum adımlarımı büyüterek eve doğru ilerledim...
Eve girdiğimde mis gibi bir kek kokusuyla kendimden geçmiştim. direk mutfağa gidip bu nefis kokunun birde tadına bakmak için tabağa elime uzattığım gibi annemin elime ani vuruş yapması bir oldu. "Önce üstünü değiştir ve ellerini yıka Saylan" hafif bir göz kaçırmasıyla odama gidip yatağıma uzandım. Bugünün yorgunluğunu saniyeler içinde atacak gibi hissediyordum bu yatakta, o kadar huzur verici o kadar rahat..
Ailecek oturup kekin enfesliğini tadarken haberlerin bugünün tarihini söylemesiyle yarının yaş günüm olduğunu hatırlamıştım. Etrafıma bakıp acaba hatırlayan var mıdır diye göz gezdiriyordum. Zaten okuldan kimsenin bilmesi imkansız arkadaş dediğim ortam yok ortada! Tabi o yanıma sırnaşan kız hariç geçen ki konuşmamızda laf arasında sormuştu ama onunda ilgileneceğini sanmıyordum...
Güneşin yakıcı ışığıyla gözlerimi açtım güne, çarşafın altında su gibi olmuştum. Bir deniz ve onun altıdan doğan bir güneş ışığıyla uyanmak ne kadar muhteşem düşünülse de bir O kadar da berbattı.Kahvaltı için hazırlanmış omlet kokusu odama kadar yayılmıştı.Kokuyu takip ede ede masaya kadar gelmiştim. Elimi yüzümü yıkadığım gibi kahvaltıya atılmıştım. Kahvaltı sonrası okula hazırlık ve bir bakmışım okul yolundayım. Bugünün anlam ve önemi olan "Yani ben oluyorum o" benim doğum günüm ve ne kadarda yalnız olduğumu fark ettim o an. Aslında çevrem boş ama bir sürü insanla doluymuş diye düşünürken okula girdiğimde Stephen'ın sınıf camından baktığını gördüm.Benimle göz göze gelmemeye çalışıyor gibiydi.Başımı geri yere eğerek hiç takmamaya çalışıyordum.
Merdivenleri birer ikişer üçer çıkıp bir an önce sınıfa geçmenin çabasındaydım.Çevremdekilerle hiç selamlaşmadan direk kaçmam çok vahşice gözükse de bir bakımdan daha avantajlıydım en azından sahte gülüşlü yalaka veya sahtekar arkadaşlıklarım yoktu.
Vee sınıfa girmek için kapıyı açtığım an..
Birden Stephen'ın heyecanla karşıma çıkıp arkadaşlarıyla doğum günü marşını haykıra haykıra söyleyişleriyle karşılaştım. Bir yandan şoka girip bir yandan da utançtan kızarıyordum .Hayatımda ilk defa bu kadar muhteşem bir süpriz yaşıyordum hemde hoşlandığım çocuk tarafından ne yapacağımı şaşırmışcasına etrafıma bakarken "Dilek tut ve hadi üfle Saylan" diye karışık ağızlarda bir anda bağırdıklarını duydum. Gözlerimi kapatıp tanrıdan Stephen'ı, huzuru,ailemi, gelceğimi,sağlığı ve bir çok isteklerimi diledikten sonra mumları üfleyip dayanamayıp Stephen'a sarıldım.Hani birini çok özlersiniz de içinize çekercesine sarılırsınız ya öyleydi işte. Etrafta Kopan alkışlarla geri çekildim ve herkese ne kadar minnettar olduğumu ilettim.
Şu her gün Stephen'ın yanında dolaşan ve arabaya beraber binip sırnaşıyor dediğim kız ise meğerse Stephen'ın ikiz kardeşi Stella'ymış . Aman tanrım büyük rezillik!!! Bense Stephen'ın günahını alıyormuşum onca gündür. Bir kaç gündür şüphelendiğim kızlarla da bu işte organizatörmüş. o gün okulun en kutsal günü seçilmişti en azından benim için..
Akşam eve heyecanla gidip bugünü Sara'ya anlatmak için kapıdan bir anda girdiğimde o günkü ikinci süprizimle karşı karşıyaydım. "Tanrım iyi ki doğmuşum " bugünün en kötü ama en güzel yanı ise her şey tamda hayallarim de ki gibi gitmemesiydi.Kimsenin bilmediğini düşünürken yanımdan kovmaya çalıştığım kız aslında bu olaylara tüm sebep olan melek gibi biriymiş. Lanet olası ön yargılar..!
![](https://img.wattpad.com/cover/28199521-288-k89497.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Bir Psikolog
ChickLitHayatı tek başına aşmış kimse umurunda olmayan, korkusuz, asabi ve darma dağınık bi kız gün gelip herkesi ayakları altına alma peşinde saniye sonrasını bile düşünmeyen üşengeç ve vurdum duymaz biri olmak bu kadar basit olamaz . Mutluluğu baştan kay...