Hepinize Merhaba. Nasılsınız?
Yeni Kitap kapağı hakkında düşüncelerinizi alabilir miyim?
Beğenmeniz dileğiyle Keyifli okumalar dilerim.
Medya-Deniz Karasu
Almina Güneş
"Karar senin. Bizi mi öldüreceksin yoksa parmaklıklar ardına mı tıkılacaksın?"
Sözlerim Kobrayı o kadar öfkelendirmişti bal rengindeki gözleri adeta simsiyaha dönmüştü. Gözleri gözlerimi delip geçerken "Sizi bırakacağım ama şimdilik. Unutma bir adım arkanızda olacağım ve ters bir şey yaptığınızda sizi yaşatmam!" dedi ve alnımdaki silahı indirdi. Nur sevinçten elimi sıkarken ona bakıp gülümsedim.
"Asaf kızları üst sokağa bırak!"
Kobranın dediğine itiraz edecektim ki gözleri beni buldu. "Şansınızı fazla zorlamayın Kızıl!" demesiyle söylediğimi yutmak zorunda kaldım. Gerçi haklıydı. Bu yer altı dünyası denilen yerden tek başımıza çıkıp gitmek mantıklı bir şey değildi. Asaf denilen kişiye baktım. Sandalyeye asılmış olan deri ceketini alıp giydi ve yakasını düzeltti. Masanın üzerindeki araba anahtarını ve telefonunu alıp kapıya doğru yürümesiyle bizde yerdeki çantamızı aldık. Çantamın askılarını omzumdan geçirip taktım ve Kobraya baktım. Deri koltuklardan birine oturmuş önündeki cam sehpaya bakıyordu. Yüzü ifadesizdi. Belli ki benden kurtulmanın yollarını düşünüyordu. Onu çileden çıkarmak istediğimden son cümlelerimi söylemek için dudaklarımı araladım.
"Flash sende kalsın. Yaptığın yanlışı izleyip durursun!" dememle Kobranın gözleri beni buldu. Sağ dudağı hafif yukarıya kıvrılırken "Sonunun öyle olmasını istemiyorsan rahat dur!" dedi. Göz devirip "Hayatın benim elimdeyken beni öldürmen zor!" dedim ve cevabını beklemeden Nur'un koluna girip kapıda bizi bıkkınlıkla bekleyen Asaf'a doğru yürüdüm.
"Tek bir yanlışında ölürsünüz!" diyen Kobranın sesiyle Ben ve Nur'un adımları duraksamıştı. Onun amacı beni korkutmaktı ama ona istediğini vermeyecektim. Tekrar adım atmamla Nur da hareket etti ve hemen odadan çıktık. Yine bağırış ve motor sesleri yükselirken ister istemez içimi korku sarmıştı. Bunu belli etmeden yürümeye devam ettim.
Nihayet korkunç binadan çıkmamızla siyah renginde Audi Q7 bizi karşıladı . Arabalarla aram iyidi. Gerçi birkaç marka ve modellerini tek biliyordum. Bunun nedeni ise babamın araba takıntısıydı. Asaf sürücü kapısını açıp direksiyon başına geçerken ben ve Nur da hemen arka kapıyı açıp bindik. Dikiz aynasından Asaf'a baktım. Önce emniyet kemerini taktı daha sonra ise torpidonun üzerinde bulunan siyah güneş gözlüklerini gözlerine yerleştirip arabayı çalıştırdı.
Araba ani hızla sokaklardan geçerken şaşırmadım değil. Çünkü belli bir mesafeden sonra sokaklar daralıyordu ve buna rağmen araba hızında değişen bir şey olmamıştı. Araba aynı hızda giderken dar sokaklardan ustalıkla geçiliyordu. Derin nefes aldım ve Nur'a baktım. Yolları izliyordu.
"Büyük cesaret!"
Arabadaki ölüm sessizliğini bozan Asaf'ın sesiyle Ben ve Nur'un aynı amda bakışlarımız dikiz aynasındaki buz mavisi gözleri buldu. Gözleri bizdeydi.
"Ne diyorsun sen be?" diye tepkisini dile gösteren Nur'a baktım. Haklıydı. Asaf dar sokakların sonundaki yol ayrımında sağa sapıp geniş yola çıkması ile içime ferahlık gelmişti. Arabayı kenarıya çekti ve arkasını kısa bir an dönüp benimle göz göze geldi. "Kobranın karşısında cesur halini takdir etmedim desem yalan olur!" demesiyle alayla gülümsedim. Kollarımı göğsümde bağlayıp "Niye siz kimsiniz ki sizin karşınızda korkalım! "dememle Asaf'ın kaşları yukarıya kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
General FictionGeçmiş , daha kaç kişinin canını yakacaktı? Şu düzeni olmayan iğrenç dünyada, hayatta kalmak için daha kaç bedel ödenecekti? Ailesinin hataları yüzünden bu düzensiz dünyaya hükmetmek isteyen genç bir erkek. Tek hayali üniversiteyi kazanıp kendi ay...