Hoş geldiniz!Başlangıç tarihimizi buraya bırakalım ^^
Umarım seversiniz, herkese iyi okumalar. Oylamayı unutmayalım :)
Instagram/ilkimzzz
🎧
1. YALNIZLIĞIN PENÇESİNDE
Şebnem Ferah, Yalnız
Gözüm ilerideki kaldırımda oturan çocuğa takıldığında daha dikkatli incelemeye başladım. Küçük bir erkek çocuğuydu. En fazla sekiz-dokuz yaşında olmalıydı. Etrafta hiç arkadaşı yok gibiydi sadece sağ elinde duran buruşmuş kâğıt parçasıyla oynuyordu. Sol kolunun dirseğini bacağına koydu ve başını eline yasladı. Düşünceli görünüyordu. Birkaç saniye sonra sağ gözünden bir damla yaş aktı ve buruşmuş eski kâğıt parçasına düştü. Üzülmedi veya telaşlanmadı. Vazgeçmiş gibiydi. Kâğıdın ıslanması bir anlam ifade etmedi onun için. Hatta daha da çok gözyaşı dökmeye başladı. Neden ağladığını anlamadım. Bakışlarım vücuduna düştü. Bir yerinde ezik, çizik var mı diye baktım fakat iyi görünüyordu.
Yarası ruhundaydı. Ağlamasa yaralı olduğunu bile anlamazdık hâlbuki.
Yanına gidip gitmeme ikilemine düştüğüm sırada yanımdakilerden biri omzuma elini koydu. Başımı çevirince Selin olduğunu fark ettim.
"Yine nerelere daldın?"
"Etrafa bakıyordum. Malum sizin muhabbetler sarmıyor beni."
"Kızım sana kalsa zaten tüm gün evde oturursun. Bak en azından hava almış olduk."
"Ben biraz yürüyeceğim gelirim beş dakikaya." Selin başını aşağı yukarı sallayıp beni onayladı ve önüne dönüp sohbetine devam etti.
Ayağa kalkıp sokağın köşesine doğru yürüdüm ve kaldırımda oturan çocuğun yanına oturdum. Başını benden tarafa çevirdi ve yüzüme baktı. Gözlerinde kızgınlıktan ziyade kırgınlık vardı. Sol elini kaldırıp yanaklarındaki yaşları sildi ve duruşunu dikleştirdi. Konuşmaya nasıl başlayacağımı bilemediğim için onu bekledim.
"Sen kimsin? Neden geldin buraya?"
"İlerideki bankta oturuyordum, seni gördüm. İyi misin?" çekingen bir sesle sorduğum soruya karşılık ters bir ifadeyle yüzüme baktı. İnsanlarla konuşurken sohbeti başlatan taraf olmazdım bu yüzden nasıl başlayacağımı bilememiştim.
"Seni ilgilendirmez. Beni rahat bırakır mısın?"
"Belki derdini anlatsan daha rahatlarsın, olmaz mı?"
"Hayır olmaz. Zaten annem yabancılarla konuşmamam gerektiğini söylerdi hep. O yüzden gider misin?"
"Benim de annem sürekli yabancılarla konuşmamam gerektiğini söylerdi." Dediklerim beni geçmişe götürmüştü. Annem evden her çıkışımda bunu söylerdi. Ben de söylenirdim arkasından.
"Ama sen zaten büyüksün artık konuşabilirsin. Ben hala daha çocuğum."
"Keşke ben de çocuk kalsaydım da annem tembihlemeye devam etseydi."
"Artık izin veriyor mu konuşmana?"
"Artık izin verecek ya da vermeyecek bir annem yok." Gözlerim dolduğunda hemen kirpiklerimi kırpıştırdım ve ifadesizlik maskemi taktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TROUVAILLE
Teen FictionTrouvaille. Fransızca bir sözcüktür, dilimizde tam manası ile karşılığı yoktur. Anlamı ise; şans eseri, tesadüfen çok güzel bir şey keşfetmektir. Bu kelimenin direkt açıklaması yok belki fakat hayattaki karşılığını merak ediyorsanız gelin Nazan'ın...