A Certain Romance

210 28 67
                                    

Bacaklarımı duvara dayadım. Gözlerimi kapatarak sessizliği dinledim. Başım ağrıyor. Nefes alamıyor ve...Sanki karnımın açlıktan çıkardığı guruldama sesleri, kulaklarımı sağır ediyor. Dışarıdan gelen gürültüyle hızla doğruldum. Gözlerimi korkarak kocaman açtım. Bu gürültünün sahibini bulabilmek için başımı pencereden yavaşça uzattım. Gözlerimi yola...Evlerin önüne diktim. Hiçbir şey göremedim. Boş vermişliğin verdiği umursamazlıka tam içeri girecektim ki karşı evin kapısı aralandı. Alexander. Bıkkın ve yorgun. Ona seslendiğimde başını kaldırıp gözlerini bana dikince gülümsedi. Nereye gittiğini sordum. İş dedi. Keyfimi yerine getirdi.

"Bende gelebilir miyim?"

Kaşları çatıldı. Başını iki yana salladı. Dudaklarımı büzdüm ama o hayır diyemeyeceğini bildiği için gözlerini hızla kaçırdı. Arkasını dönüp bahçeden çıkarak yola doğru ilerledi. Hızla yerdeki beyaz elbisemi giyindim. Kovboy botlarımı ayaklarıma geçirdim ve bulduğum kahverengi hırkayı elime aldığımda merdivenlerden koşarak aşağı indim. Hırkamı giyinirken yolda yürüyen ona yetiştim. Nefesimi düzenlemek için dudaklarımı araladım.

"Carm! Sana hayır dedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Carm! Sana hayır dedim. Olmaz! Geçen neler olduğunu biliyorsun."

Bildiğimi belirtmek adına başımı salladım.

O zamanlar "The Battleship" adında bir barda çalışıyordun Alex. Hatırlıyor musun? Tabiki hatırlıyorsun. Sarhoş adamlara yada kadınlara kokteyller...Limonlu tekila bardakları hazırlıyor söylenip duruyordun. Bu işten ne kadar nefret ettiğini. Bense bar taburesinde seni izliyordum. Hani her haraket ettiğimde gıcırdayan.
Büyülenerek ve hayret ederek gözlerimi ayıramıyordum. Senden ve güzel ellerinden.
Çevirdiğin ve salladığın şişelere bakarken, adamlara yaptığın kelime oyunlarına, şakalarına gülüyor zaman buldukça benimle sohbet etmene bayılıyordum. Sanırım senin bu ileri seviye espri kabileytin sayesinde...Hayır...Sanırım ben seni her türlü seviyordum.

"Baban öğrendiğinde ne kadar kızacağını biliyorsun! Haklı. Oraya gitmen doğru değil. Hem yaşın bile tutmuyor Carm!"

Evet. Tutmuyor ama onun misafiri olduğum için hesap vermeden içeri girebiliyorum. Sessizce onun söylenmelerini dinlemeye devam etim. Yürümeye de. Kızıyor ama beni durdurmuyor. Eve geri dön demiyor. Artık hiç susmadan konuşması...Hayır, bu konu hakkında beni azarlaması başımı ağrıtmaya başladığında elini tutarak önüne geçtim. Gözleri kocaman açılarak tuttuğum elini buldu.

"Söz veriyorum Alex. Söz veriyorum ki uslu duracağım. Yaramazlık yapmayacak sözünü dinleyeceğim. Söz veriyorum Alexander."

Sıkıntıyla iç çekip başını, onaylayarak salladı. Başka çaresi yok. Biliyor. O ne kadar inatçıysa ben ondan bir adım öndeyim. Kollarımı boynuna doladım. Teşekkür ederken ona sıkı sıkı sarıldım. Belimi kavrayan ince parmaklar bedenimi titretti. Ne büyük bir çekim bu. Ondan uzaklaştım. Yürümeye devam ettik. Sheffield'ın sessiz sokaklarında.

"𝓒𝓾𝓻𝓽𝓪𝓲𝓷𝓼...𝓐𝓷𝓭...𝓟𝓾𝓹𝓹𝓮𝓽𝓼..."                   AlexTurnerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin