Bölüm 1 : Bahram

203 36 318
                                    


!GÜZEL BİR KURGU İLE YENİDEN GÖZLER ÖNÜNDEYİM. KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM. LÜTFEN OKUMADAN ÖNCE OY VERMEYİ UNUTMAYALIMMM!



Aydınlık çoktan yerini karanlığa teslim etmişti. Karanlık evreni himayesi altına almış, krallığını ilan ediyordu. Binlerce yıldız ve hilal ona tapmak için son derece kendilerini zorlayıp çelimsiz ışıklarıyla parlıyorlardı. Ay'ın ışığına ortak olan yıldızlar, izledikçe izlenmeye devam ediliyordu. Parıldadı bir yıldız buradayım dercesine sonra olduğu yerden ayrılıp boşlukta süzüldü.

Bir yıldız kaydı, binlerce insana umut oldu. Bir yıldız kaydı, aydınlığa karanlık oldu.

Ardımdan gelen sesle gerildim. Yavaş yavaş arkama dönüp dudaklarının arasından çıkan kelimeleri kavramaya çalıştım. "İhtiyacımız var, bunu kabul etmelisin."

Elimi topuz yaptığım saçıma geçirip arkaya doğru iyice iteledim. Ayakta sallanıyordum adeta. Sinirlerim alev topuna dönüşmüş her an içimden dışarıya çıkıp etrafı kül edecekmiş gibiydi. "Kabul edemem. Anlamıyor musun?"

Bakışları odada dolandıktan sonra eskimiş tekli koltuğa kendini bıraktı. Çaresizdi ve onu bu hale sokan bendim. Bela olmuştum yıllardır ona ama bundan şikayetçi olmamıştı. Kendimi karşısındaki koltuğa bırakıp bacaklarımı kendime çektim ve kollarımı etrafında doladım.

Düşünüyordum ama başka sonuca varamıyordum. Zaman akıyor tik tak sesleri beynimi parçalıyordu. Kafamı yerden kaldırıp ona baktım. Dudaklarımdan sessizce dökülen kelimeden sonra durakladım.

"Boran..." Umutla başını yerden kaldırıp bal sarısı gözlerini bana çevirdi. Bu bakışlar belki hayatımı iyice dibe çekmeme neden olacaktı ama yapabilecek başka bir şeyim yoktu.

"Tamam." Tek kelimeydi her şey. Yeniden batacaktım ama hiç değilse ardımda birilerini bırakmayacaktım. Gözlerindeki mutluluğa şahit olmak yüzümde kısa süreli gülümseme oluşturmuştu. Bacaklarımı serbest bırakıp eskimiş kahverengi koltuktan kalktım. Boran'ın yanından geçerken elimle omzunu sıvazlayıp yıpranmış merdivenlerden odama çıktım.

Karanlık odaya girince ışığı açmadan ezbere bildiğim yatağa doğru ilerledim. Ay'ın cansız ışınları odayı hafiften aydınlatıyordu. Topuz olan saçımı açıp omuzlarımda sarkmasına izin verdim. Ellerimle gelişigüzel taradıktan sonra bedenimi yatağa bıraktım. Bakışlarım süzülen ince ay ışığına kaydı.

Kafamda binlerce ucu olmayan sorular vardı. Düşündükçe çıkmaza giriyor, beynimi yıpratıyordum. Daha fazla kendimi bu çukurda bulmak istemiyordum. Gözlerimi kapatıp uykunun gelmesini bekledim.

Sabah çalan alarm sesiyle gözlerimi zar zor açabilmiştim. Kolumu uzatıp telefonumu elime aldım. Saat henüz yeni 8 olmuştu. Telefonu yatağa rastgele bırakıp ellerimle yüzümü sıvazladım. Hayatımın bilmem kaçıncı dönüm noktasını yaşayacaktım bugün. Odamın kapısı iki kere tıklatılınca kafam otomatik olarak o yöne çevrildi.

"Uyandın mı?" Boran'ın enerjik sesi ile ofladım. "Evet." "Hazırlan çıkacağız." Onu cevapsız bırakınca adım sesleri bir bir uzaklaştı. Yataktan doğrulup camdan dışarı baktım. Gökyüzüne gri hakimken yağmurlu olacağa benziyordu.

Derin nefes alarak yataktan kalktım ve eskimiş dolabımın kapağını gıcırtı eşliğinde açtım. Bu evdeki birçok eşya eski ve yıpranmıştı. Tıpkı yaşantılardan sonra olduğumuz gibi.

Raftan siyah bol paça pantolonumu ve salaş siyah bir kazak alıp üzerimi değiştirdim. Bol giyinmeyi alışkanlık haline getirmiştim çünkü bedenimi saklıyordu. Olduğumdan daha kilolu göründüğüm aşikardı. Telefonumu alıp odadan çıktım ve banyoya girdim.

Aynaya baktığım zaman koyu gözaltı halkalarım gece uyumadığımı ve yorgun olduğumu bas bas bağırıyordu. Soğuk suyu açıp ellerimi birleştirip suyu avuçladım ve yüzüme hücum ettirdim. Aynı işlemi birkaç defa daha tekrarladıktan sonra suyu kapatıp yüzümü kuruladım. Uzun sarı saçlarımı da tarayıp at kuyruğu yaptım. Kendimde sevdiğim tek şey saçlarımdı.

Aynada son kez kendime bakıp çıktım. Merdivenlerden aşağı inerken Boran'ın bağırışını duymazdan gelmeye çalışıyordum. "Hadii!" Son basamağı da inip ona dik dik baktım. Boran her ne kadar tek sığınağım olsa da beni en çok sinir eden kişi de kendisiydi. "Şu sesini kes artık." Elleri ile ağzına fermuar çekiyor gibi yapınca kafamı iki yana sallayıp askılıktan montumu aldım. Boran dış kapıyı açıp çıkınca botlarımı da ayağıma geçirip kapıyı kapatıp peşinden ilerledim.

Arabaya binince gaza basan Boran ile rahat tavır alarak yolu izledim. Bir mal gibi teslim edilmeye gidiyordum ve bunu kendi isteğimle yapıyordum. Bile bile yeniden gidiyordum bu batağa. Canımı en çok acıtan şey ise buydu. Bırakmıştım her şeyi geride yeni düzen kurmuştum ama lanet olsun ki yeniden girmiştim bu dünyaya.

Tek şansım vardı doğduğumdan beri. Kafam tek bir şeye basıyordu ve yıllarca da bu şekilde ilerlemiştim. Belki diğer insanlarca günah veya doğru değildi ama bunu kınayan kişiler ne kadar doğruydu? Kimin doğrusu, kimin yanlışıydı?

Araba ani bir şekilde durunca merakla bakışlarım durduğumuz yerin önünde gezindi. İşte benim için bazı şeyler yeniden başlamak yerine kaldığı yerden devam ediyordu. Yeni sayfa açtıkça yırtılıyordu ve beni eskilere mahkum ediyordu. Bana temiz bir sayfa haramdı.

"Her şey için özür dilerim ama bundan başka şansımız yok." Gözlerim Boran'a kayınca bir süre yüzünü inceledim. Yeni çıkmış sakalları, kumral teni ve o çok sevdiğim bal sarısı gözleri...

Her şey onun içindi. Kafamı sallayıp gülümsedim ve arabanın kapısını açtım. Benimle beraber Boran'da inince ikimiz de adımlarımızı korumaların olduğu kapıya yönelttik. Bakışlarım olması gerekenden daha soğuk, daha keskindi.

Korumalar beni görünce baş selamı verip durdurdular bizi. Biri kulağındaki cihazı tutup konuşmaya başladı. "Efendim, Bahram geldi."

Bahram... Hayatımın değişimiydi bu.

Ben bu hayat için benliğimden olmuş, yeni bir benlik oluşturmuştum.

Koruma kafasıyla geçmemiz için işaret verince merdivenlerden inip karanlık geçitten geçtik. Zihnimden çıkarmak için çabaladığım yollar yine bana kucak açmıştı. Yeniden kendimi burada bulmak değişik hissettirmişti. Her tuğlası benim eserim olan duvarlar şimdi benden yoksundu.

Adımlarım ulaşmak istediği yere ulaşınca durdu. İçimde ne kapıyı çalacak heves ne de geri dönecek cesaret vardı. Birkaç saniye sessizce kapının önünde dikildik. Boran beni bekliyor bense kolumun hareket edip kapıyı açmasını.

Beynim komut vermeyi unutmuş gibi dikiyordu beni ayakta. Bir anda kolumu kaldırıp kapıyı açtım ve içeri adımladım. Karşımda hiç özlemediğim bir yüz belirince kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatıldı.

"Ah, Bahram. Seni o kadar özledim ki anlatamam. Gel bir sarılalım seninle." Yaşı 45 e basmış sarışın sakallı adamı elimle durdurdum daha fazla bana gelmemesi için. "Haylaz, sınırlarını aşma." Boran'ın uyarıcı ve otoriter sesi ile Haylaz altın kaplama dişlerini göstere göstere güldü. "Boran, unutmuşum seni."

Haylaz'ın konuşmalarını umursamıyordum çünkü her zamanki gibi içi boştu. "Geçin oturun da sözleşmeyi imzalayalım bir an önce." Karşısındaki deri koltuklardan birine oturup Boran'ın da oturmasını bekledim.

"Bahram, yeniden bizimle olmana sevindim. Sayende çok büyük döndüm köşeyi, artık gücüme güç katmaya devam etme vaktim gelmişti." Laubali tavırları beni geriyordu. Ona doğru eğilip dişlerimin arasından konuştum.

"İstediğim an bitirebilirim seni, o yüzden kes artık." Gerilen yüzü ile önündeki dosyanın kapağını açıp önüme koydu. Şimdi devam ediyordum kaldığım yerden.

Meyus'u yine arkamda bırakıp Bahram'a adımlıyordum. Pisliğin içine yeniden giriyordum. Bu kadar soluklanma yeterdi. Ben artık buraya aittim. Elime kalemi alıp Bahram adına imzayı attım.

AZAZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin