Bölüm 3 : Oyun başlasın

55 18 95
                                    

 Varlığım kötülüğün içindeki iyilik miydi, yoksa iyiliğin içindeki kötülük müydü? Bahram nasıl melek olup da bu kadar kirli bir dünyada var olabiliyordu? Benim günahlarımın cezasını kim kesecekti? 

İyiliği kullanarak kötülüğü yayan biriydim. Belki de cezaların en kötüsünü hak ediyordum ama ya yoksa öyle bir şey? Kötü kullar cezalanıyorsa bunca yıl neden cezalandırılmam gereken yerde hep ödüllendirilmiştim? 

Kafamda cevabını bulamadığım binlerce soru vardı ve her geçen gün yenileri ekleniyordu. Tek yapabildiğim hepsini rafa kaldırıp vakti gelince tek tek çıkarmak olacaktı.

Gölge'nin önünde duran araç ile kapımın açılmasını bekledim. Vale tarafından açılan kapım ile yavaşça indim ve zemine olabildiğince emin bastım. Yanıma Haylaz ve iki koruma da gelince içeri girdik. Merdivenlerden inip giriş kısmına gelince elindeki dosya ile bekleyen kızı inceledim. 

"Hoş geldiniz efendim, isminiz?" Benim yerime Haylaz söze atılınca bakışlarım merakla etrafta gezdi. "Bahram." Kızın bakışlarının bana kaydığını hissedince bakışlarımın odağı o oldu. Büyümüş gözleri şaşkınlığını belli ediyordu. 

Yıllar sonra yeniden gün yüzüne çıkmam insanlara bu tepkiyi vermeleri gerektiğini hatırlatıyordu. Kız eliyle içeriyi gösterince girdik. İçeri adım atmamla burnuma sigara ve alkol kokusunun gelmesi bir olmuştu. Bu koku nedensizce dudağımın bir köşesinde gülümseme peyda etmişti. 

Çıkan kart sesleri, dönen çarklar, dağıtılan çip sesleri... Özlemiştim. Ben etrafı süzerken birkaç kişiyle göz göze gelmiş olmak değişik olmuştu. Yanımıza gelen adam ile ona döndüm. "Hoş geldiniz, beklemiyordum sizi." Haylaz sözcüm gibi her şeyde benden önce davranıyordu. "Bahram yeniden sahalarda, ilk senle başlamak istedik." 

"Valla bu gece batacağız gibi." Adam ve Haylaz kendi aralarında gülerken sadece donuk bir şekilde bakıyordum. "Bu arada Azazel de burada." Duyduğum isimle tüm ilgim onlara geçmişti. Azazel...

Daha önce adını hep duymuş, ama hiç denk gelememiştim. Söylenilene göre kumarın kralıydı. Bu bilgi nedensizce canımı sıkmıştı. En iyi bendim, o olamazdı. "Bahram, ben sizi oynayacağınız masaya götüreyim." Kafamla onaylayıp Gölge'yi takip ettim. Bir masanın önünde durunca oturanları inceledim. 

8 kişilerdi ve hepsi bana dönmüştü. Aralarında bir kadın oynayıcı ve yedi erkeğin başında kadınlar vardı. "Selam millet. Bu Bahram. Bu gece burada." Adamlar kendi kendine konuşmaya başlayınca hafif ses kalabalığı olmuştu. "Ben kaybetmeyi göze alamam, çıkıyorum." "Ben de." İki adam masadan ayrılınca omuzlarımı silkip üzerimdeki kabanı çıkardım. 

Göğüslerim meydana çıkınca birkaç adamın bakışları üzerimde gezindi. "Kalanlarla başlayalım o zaman." Kabanımı Haylaz'a verip masaya oturdum. "Bu oyun keyifli olacak." Yanımdaki genç adamın bana bakarak söylediği cümle ile sahte tebessüm attım. 

Çipler dağıtıldı, ortaya belli miktar konuldu kartlar verildi ve blackjack başladı. elimdeki kartlar gayet iyi gelmişti. Şans bugün de benimdi. Yanımdaki adam kart isteyip sinirle elindeki kartları ortaya koydu. kaybetmişti ilk dakikadan. 

Oyun döndükçe kart isteme ihtiyacı duymadım. Rakiplerim birer birer kaybederken karşımdaki kadınla tek kalmıştım. Kurpiyerin elinde son iki kart kalmıştı ve adım kadar emindim rakibimin papazı isteyeceğine. Öyle de oldu. Kurpiyerden kart istedi ve kaybetti. 

İlk oyun, temiz bir galibiyet. Ortadaki çipleri önüme doğru çektim. Aynı oyunu o gece her masadaki oyuncuları sömürene kadar oynamıştım. Onlar kaybediyor ben kazanıyordum. Bir umut hala kazanma derdinde olan insanlara aslında umudun olmadığını söylemek istesem de bu halleri beni keyiflendirmişti. 

AZAZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin