Seungmin suçluk duygusuyla Hyunjin'in iyice üzerine düşüyordu.
"Uyuyamıyorum"
Hyunjin mırıldanarak yastığına sarıldığında Seungmin tereddütle kendi yatağından kalktı.
Hyunjin'in yanına oturdu. Ellerini saçlarına doğru götürdü. Hyunjin'in siyah saçlarıyla oynarken Hyunjin kafasını Seungmin'in bacaklarına koymuştu.
Hyunjin'in yavaş yavaş gözleri kapanırken Seungmin sessizce saçlarıyla oynamaya devam ediyordu. Hyunjin uyurken masum görünüyordu. Seungmin, uyuyakalana kadar Hyunjin'i izledi. Gözlerini ondan alamamıştı.
Hyunjin ise gözlerini kapatıp Seungmin'in uyuyakalmasını beklemişti. Seungmin sonunda uyuyakaldığında Hyunjin yavaşça doğruldu. Seungmin'in biraz duruşunu düzeltip telefonunu çıkardı.
Sabah Seungmin ilk uyanan olduğunu düşünüp hareket etmemeye çalışırken gözlerinin tam içine bakan hyunjinle göz göze gelmişti. Utangaç gülümsemesini sunarken kafasını Hyunjin'in göğsüne yasladı. Hyunjin ise sesli bir kahkaha atıp Seungmin'in saçlarını karıştırmıştı. Seungmin ilk kez duyduğu bu gülüşden büyülenmişti. Dünya üzerindeki en güzel şeydi belkide. Hyunjin'in gülüşünü izlerken kendininde gülümsemeye başladığını farketmemişti.
Hyunjin yavaşça Seungmin'e yaklaşırken aynı anda izin istiyordu gözleriyle. Seungmin'in hafif bir şekilde kafasını yaklaştırmasıyla Hyunjin mesajı almış dudaklarını birleştirmişti.
Seungmin için büyülü geçen dakikalardan sonra ayrıldıklarında Seungmin gözlerini açmadan beklemeye başladı. Biraz utanmıştı. Hyunjin inatla bekledi Seungmin'in gözlerini açmasını. Seungmin çok beklemeden gözlerini açtığında Hyunjin göz kırpmıştı.
"Teşekkür ederim"
"Neden?"
"Çok rahat uyudum. Senin sayende"
Seungmin yine utangaç tavrıyla kafasını Hyunjin'in göğsüne yasladı. Tekrar duymak istemişti o kahkayı ama sadece olan Seungmin'in saçlarının arasında gezen Hyunjin'in eliydi.
Yaklaşık yarım saat sonra odaya kapıyı tıklamadan giren kadınla hyunjin bir anda kapının önüne ışınlanmıştı. Kadının geldiğini normalde duyardı ama Seungmin'e ve düşündüklerine çok odaklanmıştı. Seungmin bir anda kollarının arasından kaybolan kişiyle biraz afallamıştı. Yavaşça yataktan doğrulduğunda odaya giren kadını kovalayan Hyunjin ile karşılaşmıştı. Kıkırdadı. Artık Hyunjin ne yapsa çok tatlı geliyordu.
"Kahvaltını getirmiş"
Hyunjin elindeki tepsiyle yatağa oturup tepsiyi Seungmin'in kucağına verdi. Kendi için getirilen kutuyu içerken Seungmin'i izliyordu. Seungmin'in de tepsiyle işi bittiğinde Hyunjin tepsiyi alıp masaya koydu.
"Hadi hazırlan. Biraz dışarıya çıkalım. Bunalmış olmalısın"
Seungmin itiraz etmeden yataktan çıkıp giyinme odasına girdi. Eline ilk gelen şeyleri giyip hızlıca odadan çıktı. Hyunjin'e bakınıp bulamayınca onunda hazırlandığını düşünüp, aynanın karşına geçti.
Üstünde beyaz bir gömlek, altında ise gök mavisi pantolon gitmişti. Üstünde bir şeylerin eksik olduğunu hissettiği için aynanın arkasındaki dolaptan kolye çıkardı. Taktıktan sonra tekrar yatağa oturup Hyunjin'i bekledi.
"Ben olmasam bile bu oda seni koruyacak"
Kafasının içinde Hyunjin'in sesini duyduğunda gülümsedi. Sadece sesi bile gülümsemesine yetecek kadar güzeldi. Yavaş yavaş cümlenin anlamının farkına vardığın da yine yanlış yerlere odaklandığını farketti.
Hyunjin tamamen simsiyah kombiniyle odaya girip Seungmin'in elini tuttu. Beraber odadan çıktılar. Biraz sonra evden çıktıklarına Hyunjin evin arkasına doğru yürümeye başladı. Arka taraftaki büyük kapıdan geçtiklerinde arabalarla karşılaştılar.
"Hangisiyle gitmek istersin?"
Hyunjin'in sorusuyla Seungmin gözlerini arabaların üstünde gezdirdi. Karar veremeyince tekrar Hyunjin'e döndü.
"Bilmem"
Hyunjin duvardaki cam kapaklı küçük dolaba doğru yürüyüp herhangi bir anahtarı aldı. Arabalara doğru tutup birini açtı. Beraber ışıkları yanan arabaya doğru yürüdüler.
Arabayla bir alışveriş merkezine gitmişlerdi. Sağa sola bakınıp zaman öldürürken tam onlara doğru gelen kaşları çatık uzun boylu oldukça korkunç çocuğu gördüklerinde durdular. Hyunjin gülümseyen yüzüyle o çocuğa bakarken Seungmin Hyunjin'in koluna sarılmıştı.
Gelen çocuk Hyunjin'in yakalarına yapıştığında Hyunjin kahkaha atmaya başlamıştı. Seungmin kenardan olayları anlamaya çalışırken korkunç olan çocuk sessizce konuştu.
"O bir insan"
Hyunjin daha seslice gülüp konuştu.
"O Prens Seungmin"
Bu duyduğuyla Hyunjin'in yakalarını tutan çocuk bırakmış Seungmin'e dönmüştü. Hyunjin yanlarındaki çocuğun omzuna elini atıp konuştu.
"Onu korkutuyorsun"
"Sen benden daha korkunçsun" dedi uzun boylu olan. İkisi kendi aralarında gülerken Seungmin küçük adımlarla Hyunjin'in yanına yürümüş koluna sarılıp biraz saklanmaya çalışmıştı.
"Chan onu gerçekten korkutmuşsun"
Adının Chan olduğunu yeni öğrenen Seungmin kendine uzatılan eli tutup tutmamak arasında kalmıştı. Ama uzatılan eli havada bırakmak istemediği için hızlıca Chan'ın elini tuttu.
"Ben Chan, Hyunjin'in eski bir dostuyum. Benden korkmana gerek yok."
"Seungmin"
Chan gülümseyerek Seungmin'in elini salladı. İkili tanıştıktan sonra Hyunjin tekrar Seungmin'in elini tuttu. Beraber gezmeye devam edeken Hyunjin Chan ile telepati yaparak sohbet ediyordu.
Akşam üzeri beraber eve döndüler. Seungmin için bir sürü şey almışlardı. Eve geldiklerinde Seungmin çok yorulmuştu. Elindeki poşetleri kenara koyup bir çocuk gibi kollarını Hyunjin'e uzattı. "Kucak" Hyunjin karşısındaki çocuğun sevimliliğine gülerken Seungmin'i kucaklayıp odasına çıkarmıştı.
Chanla beraber salona yayılıp oturdular. Chan'ı aslında bu sabah Seungmin uyanmadan aramıştı. Birkaç taktik almıştı Hyunjin.
"Senin taktikler işe yaradı."
"Cidden mi?"
"Evet benden hoşlanmaya başladı. 1 ya da 2 hafta kaldı."
"Dikkatli ol bütün hayatımız boyunca bunun için savaştık. 1-2 haftada mahvolmasın."
"Sandığından daha dikkatliyim"
__________________________________________________
Da da da dannn
Ay noluyo noluyo AAAAAAAAAAA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Not Sorry I'm Dirty / Hyunmin✅
FanfictionVampirler, karmaşık kraliyet ailesi ve dahası "Kral Kim'in tek oğlu Prens Kim Seungmin" Yanlışlarla ve yalanlarla dolu yolculukta aşık olduğu adamdan başka güvenecek kimsesi olmayan bir çocuk zihnini ne kadar dinç tutabilir? "Umarım çabuk unutabil...