Ertesi sabah herkes eşyalarını toplamış yola çıkmaya hazırdı. Dandik kahvaltılarından sonra Sam gelip Jim'e içinde bir uyku tulumu ve birkaç parça kurutulmuş et ve geri kalan ızır zıvırlar olan bir sırt çantası vermişti. Çok işine yararmış gibi. Fazla yükü ona taşıtıyorlardı.
Jim gün geçtikçe gücünü geri kazandığını hissediyordu. Kollarında ve bacaklarında gücün geri geldiğini hissediyordu. Artık daha geç yoruluyor, birşeyleri daha rahat taşıyordu.
Frank ile Jessica o gece ahırın üst katında kalmışlardı. Üst kata göre daha geniş olan alt kısımda ise geri kalanlar geceyi geçirmişti. Jim, Frank'den hoşlanmıyordu. Jim'e saldırdığını itiraf etmişti ama diğerlerini görmediğini yoksa asla dostlarını incitmeyeceğini söylemişti. Jim buna tabii ki inanmamıştı. Sanki Dale yetmezmiş gibi bir de Frank çıkmıştı. Jim ikisiyle birlikte uzun bir yolculuğa gideceğini düşününce neredeyse gitmekten vazgeçiyordu.
Cebinde bulduğu ufak kağıttan da kimseye bahsetmemişti. Kağıdı arka cebine geri koymuş ve eski hayatından bir hatıra olarak düşünmüştü.Kimsenin bilmesine gerek yoktu. En azından kendi ile ilgili birşeyler daha öğrenmişti. Yaşı ve soyadı.
Dale ve Frank ahırın çıkışındaki yolu kontrol edip güvenli olduğuna karar verdikten sonra eski, taş patikadan ilerleyerek köyün arkasındaki şehirler arası yola çıktılar. Marco ve Frank'in planına göre, bu yolu kuzeye doğru takip edeceklerdi. Şehre belirli bir mesafe yaklaşınca da çevresinden geniş bir daire çizeceklerdi.
İki tarafı sık ağaçlık olan yolda yaklaşık iki saat boyunca yerdeki gri asfalttan başka birşey görmediler. Yol dümdüz uzanıyordu ve arada bir eğimlenmese Jim yerinde saydıklarına inanabilirdi.
Yol boyunca en arkadan yürüyen Jim önündeki çocukların hepsini ilk defa aydınlıkta incelemişti. Aynı boylarda olduğunu sandığı George ve Sam arasında en az 10 santim mesafe vardı. Buradan aralarındaki en küçük kişinin Sam olduğunu düşündü. Sam hakkında birkaç şey daha öğrenmişti. Çocuk Marco'nun öz kardeşiydi.
Ayrıca gözlemlediği kadarıyla Dale sandığından daha çirkin, Marco daha uzun, Frank ise daha güçlüydü.Jessica da daha güzel.
Jim yolculuk sırasında kızın ona kaçamak bakışlar attığını birkaç kez görmüştü. Başta hepsine ciddi bir ifade ile karşılık verdiyse de bir süre sonra bakışlarını yere, gri ve yer yer çatlamış asfalta indirmişti.
Yaklaşık iki saatin sonunda, yolun sağ tarafında ters şeride geçmiş ve bariyerlere çarpmış siyah bir araba gördüler. Jim bariyerlerdeki ve araçtaki hasara bakarak çarptığı sırada çok hızlı olduğunu düşündü.
Frank ve Marco önden gidip kontrol ettikten sonra gelmelerini işaret ettiler. Siyah arabaya yaslanmış olan Marco
"15 dakika dinleniyoruz." dedi. "Daha sonra aynı hızla yola devam edeceğiz."
Kimse itiraz etmedi. Üstünde taşıdığı o kadar yükten sonra dinlenmeyi duyunca Jim gerçekten sevinmişti. Sırtındaki çantayı yere bırakıp yanına oturmak üzereydi ki Frank'in onu bir el işaretiyle çağırdığını gördü. Çantasından ucu dışarı sarkan ev yapımı mızrağını alıp yanına gitti.
Çocuk Jim'in elindekine bakarak yüzünü buruşturdu."Ne o ?." dedi "Beni kesicek misin ?."
Cevap beklemeden arkasını döndü ve bariyerlerin üstünden atlayıp ormana yöneldi. "Neyse." dedi. "Yanına aldığın iyi olmuş. Gel de seninle etrafa bir göz atalım."
Jim tereddüt etmeden arkasından gitti. Ormana yaklaştıkça hafifçe eğimlenen yolda arkasından yürümeye başladı.
Ağaçlara varana kadar ikisi de konuşmadı. Sonra Frank:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyanın Sonu: Hayatta Kal!
FantasyUyandığınızda hiç birşey hatırlamadığınızı düşünün.Hiç bir açıklama yapmadan sizi öldürüp öldürmemek için tartışan bir grup insan düşünün.Dışarının korkunç olduğunu ve kaçmanız gerektiğini, dünyanın tamamen değiştiğini ve bütün bunların arasında hay...